ŞEVKET TANDOĞAN
ORTADOĞU’NUN DÜNÜ BUGÜNÜ
Dünyanın en kritik, hassas ve muhataralı bölgesi olan Ortadoğu; Peygamberlerin zuhur ettiği, Kâ’be-i muazzama ve diğer mukaddes mahallerin bulunduğu çok önemli bir bölgedir. Bu bölgede; Haremeyn, Hicaz, Yemen ve taa Fizan’a kadar ecdadımız Osmanlı’nın eserleri, emeği, alın teri, kanı ve gözyaşı vardır.
Dillere destan Yemen Türküsünü bilmeyen yoktur:
Adı Yemendir, tadı çemendir. Giden gelmiyor, acep nedendir? Nakaratı, Osmanlı askerlerinin acı dramını anlatır.
İslâm’ın temel vecîbelerinden Hac sezonunun başlamasıyla, milyonlarca Müslüman’ın akmaya başladığı kutsal topraklara doğru başımızı çevirdiğimizde; hemen yanı başımızdaki Suriye’de yaşanan iç savaş dolayısıyla akan kardeş kanı, tahrip edilen beldeler, mezâlim, acı ve gözyaşları görüyoruz.
Siyonist İsrail Yönetiminin bir tümör gibi, Filistinli kardeşlerimize reva gördüğü zulümler yetmiyormuş gibi, mezhep ayrımcısı bir diktatör’ün sınırımıza dayanan küstahlığı yüzünden, binlerce Suriyeli kardeşimizin, yurtlarından kaçarak ülkemize sığınmaları çok acıdır.
Bazı dînî kaynaklarda yer alan, Kıyamet’in vukuundan önce zuhur edecek olan on büyük alâmetten birisi; Orta doğuda peydah olacak bir ateşin büyüyüp, tüm insanları mahşer yerine toplamasıdır. Bu ateş acaba patlamaya hazır bomba gibi gergin bu bölgede büyük faciaya yol açacak bir üçüncü dünya savaşımıdır?
Ortadoğu bölgesi, yaklaşık 500 yıllık Osmanlı hâkimiyeti döneminde sulh ve sükûn içinde adaletle yönetilmiş, imar edilmeye çalışılmıştır. Ne zaman ki çeşitli hîle, fitne, tefrika ve isyanlarla, Osmanlı yönetiminden çıkmış, kargaşa ve iç savaşlar başlamıştır. Hâlâ arzu edilen huzur ve güven ortamı sağlanamamıştır.
Harita üzerinden sınırlar çizilerek aşiret devletçikleri kurduran emperyalist Devletler, bu bölgeyi yıllarca sömürmüş, kukla yöneticilerle kendi emelleri istikametinde yönetmişlerdir. Ama artık halklar uyanmaya başlamıştır.
Ortadoğu’nun geçmişine baktığımızda: Hayâtı, haçlı orduları ile mücâdelede geçmiş Sultan Salâhaddin Eyyûbî yi görürüz. 55 yıllık ömründe dîni ve vatanı için cepheden cepheye koşmuş bu müstesnâ şahsiyetin hayatı ibretlerle doludur.
Salâhaddin Eyyûbî, Haçlıların üstün kuvvetlerine karşı yaptığı bütün muharebelerde gâlip gelmiş, tarihe parlak zaferler hediye etmiştir. Selçuklu SultanıKılıçaslan devrinde Haçlıların eline geçen KUDÜS’ ü 1187 de, o tekrar geri almıştır. Bu fetih üzerine bütün Avrupa ayağa kalkmış, ancak Salâhattin Eyyûbî, mücadelesinden bir an geri kalmamış, hepsini mağlûp etmiş ve 1193 te ŞAM’ da vefat etmiştir.(R.A.)
İşte bu kahraman kumandanın başına bakın neler gelmiş ve o ne yapmıştır?
Salâhattin Eyyûbî, bir muhâsara sırasında, çadırında istirahat etmekte iken muhâfızlarından biri çadırına girip, başına bıçakla vurur. Darbenin tesiriyle derhal yatağından fırlayan Salâhattin Eyyûbî, adamın silahını elinden alarak onu zararsız hale getirir. Bu sırada bir diğer saldırgan içeri girer, hücum eder. Bununla uğraşırken üçüncü bir şahıs da saldırganın yardımına gelir. Bu sırada Kumandanlardan biri de Salâhaddin Eyyûbî’nin yardımına koşar. Salâhattin Eyyûbî saldırganlara gâlip gelerek, kumandanla beraber üçüncü şahsı canlı ele geçirirler.
Yapılan tahkîkat neticesinde saldırganların, Bâtınîlerin İsmâilî koluna mensup kişiler oldukları ve sûi-kast emrini Halep’te bulunan Emîrlerinden aldıkları anlaşılır.
Bâtınîler, her zaman meşhur şahsiyetlere saldırmaktan çekinmemiş ve Nizâmül-mülk gibi nice devlet adamlarını öldürmüşler, hep huzursuzluk çıkarmışlardır.
Sultan Salâhhaddin Eyyûbî bu kan dökücü Bâtınî terör örgütünün şerlerini bertaraf etmek üzere, hazırladığı bir kuvvet ile karargâhlarının bulunduğu dağa yürüdü. Amansız bir mücâdele ile bir haftada idare merkezlerine ulaştı ve Bâtınîlere tövbe ettirdi. Hatta kalplerine o derece dehşet ve korku verdi ki, Salâhaddin Eyyûbî’nin hayatı boyunca daha hiçbir sui-kasta cesâret edemediler.
HÜDÂYA EMANET OLUN.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.