Abdurrahim Somuncu   (Emekli Müftü)

Abdurrahim Somuncu (Emekli Müftü)

KELİMEİ ŞEHADET VE ANLAMI NEDİR?

                                                         

        Kelime, sözcük demektir, Şehadet ise, bir şeyi ve ya bir olayı görerek şahitlik etmek demektir. Biz insanlar; yaratıcıyı şu dünya gözümüzle görememekteyiz ve bizim gözlerimiz geçici, ölümle de yok olacak gözlerdir. Fakat Allah’ın varlığını ve birliğini, eserlerine, kendi yaratılışımıza ve varlık âleminde, zerrelerden kürelerdeki tecelli yatına bakarak, aklımızla, bulmak ve bilme, kabiliyetine, yeteneğine sahibiz. Şairin dediği gibi “kürreri âlem ile varlığın bilmeğe ne hacet, yeter, ispatına yarattığın bir zerre bile”

     Bu nedenle, varlık âleminde, Yüce yaratıcının, tecelliyatı ve eserleriyle görülmekte ve müşahede edilmektedir. Tonajlara sığmayan üzerinde yaşadığımız, dünyamız, saniye şaşmadan, dönüyor, altında rayı yok, önünden çekeni yok, boşlukta gece gündüz demeden dönüyor. Bu olay Rabbimizin varlığına açık ve seçik delil değilmi? Denizler, okyanuslar ve bunların içerisinde yaşayan sayısız varlıklar, yüce yaratıcının, varlığına şahit değiller mi?                                                                                              

    Bu konuda Hz.Musa (a.s.v) da dünya gözüyle Allah’ı görmek istemiştir. Fakat görememiştir. Bu olay, kuran’ı kerim Araf süresi ayet 143 “ Musa tayin ettiğimiz vakitte(Tura) gelip de, Rabbi onunla konuşunca<Rabbim! Bana (kendini) göster; seni göreyim!> dedi.(Rabbi) sen beni asla göremezsin. Fakat şu dağa bak, eğer o yerinde dura bilirse, sende beni göreceksin! buyurdu. Rabbi o dağa tecelli edince onu paramparça etti, Musa da baygın düştü. Ayılınca dediki: seni noksan sıfatlardan tenzih ederim. Sana tevbe ettim. Ben inananların ilkiyim”                                                                                                                                   

      Kelimei şehadetin lafzı olarak, söylenişi “Eşhedü enlailahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve rasulühü” diye ifade edilir ve kelimei şehadet getirilmiş olur. Kısaca anlamı ise “Ben şehadet ederimki, Allahdan başka tapılmaya layık hiçbir varlık yoktur. Yine, ben şahitlik, ederim ki, Hz.Mhammet (s.a.v)  Allah’ın kulu ve elçisidir.”Bir kul bu cümleleri söyleyerek şehadette bulunur ve Müslümanlığını ilan etmiş olur.                                                                                                 

       İnsan varlık âlemine bakarak hiçbir şey’in kendi kendine var olmadığını ve var olamayacağını düşünerek eserden müessire gitmek suretiyle Allah’ın varlığını, aklıyla bulması ve bilmesi gerekmektedir. Eşhedü enlailahe; cümlesi nefyi, yokluğu ifade eder. Neyin yoklunu, varlık âleminde var olanların hiç birisinin tapılmaya layık olmadığını ve bu varlıkların (hadis) olduğunu, sonradan var olduklarını, dolaysıyla, bu var olanlarında, bir yaratıcıya muhtaç bulunduklarını, göstermektedir. Bu cümledeki, “lailahe” nin anlamı ise, puta tapmak yok, ateşe tapmak yok, öküze tapmak yok, maddeye tapmak yok, güneşe tapmak yok, ve benzeri şeylerin hiç birisine tapılamayacağına, demek suretiyle, ancak, Allah’a inanılıp tapılacağına şehadet ederim, anlamını taşımaktadır.                                            

     İkinci bir örnekte; İbrahim (as) mağarada yaşantısını devam ettirmekte iken, ALlah’ı aramaya yöneldi. Zamanındaki insanlar Nemrut denilen bir adama, tapmakta idiler. Sonradan doğan ve her yönüyle başkasına muhtaç olan, Nemrut, tapmanın yanlışlığını, düşündü, Allah’ı Yüce yaratıcıyı, aklını çalıştırarak bulmaya yöneldi. Enam süresi 77,78 ve 79. ayetlerindeki beyana göre; İbrahim (as), Önce karanlığı aydınlatan, aya baktı “ Ayı doğarken görünce, Rabbim budur, dedi. Oda batınca, Rabbim bana doğru yolu göstermezse elbette yoldan sapan topluluklardan olurum dedi. Güneş doğarken görünce de, Rabbim budur, zira bu daha büyük dedi. O da batınca, dedi ki: Ey kavmim! Ben sizin (Allah’ a)  ortak koştuğunuz şeylerden uzağım. Ben hanif olarak,( Hanif Allah’ı bir bilen, hakka yönelen ve batıldan hoşlanmayan anlamını ifade etmektedir.)  yüzümü gökleri ve yeri yoktan var eden, Allah’a çevirdim ve ben müşriklerden değilim.” dedi. Bu olaydan anlaşılıyor ki, İbrahim (a.s) aklı ile varlık âlemine bakarak yaratıcıyı, bulmuş, Rabbine, iman ederek şahadette bulunmuştur.                                                                                                 

     Bir hadisi kutside “ Siz Allah’ın nimetlerini düşünün, zatının nasıl olduğunu düşünmeyin” buyrulmuştur. İnsanlar dünya gözüyle, Allah’ın zatını görme olanağına sahip kılınmamışlardır. İbrahim (as) ‘ın varlık âlemine ibret nazarıyla bakarak, Yaratıcıyı bulup, iman ettiği gibi, İnanmayanlarında, akıllarını çalıştırarak, iman etmeleri gerekmezmi? Müminler, cennette iken, Allah’ı, görecekler. Mevla’mız bizleri de görenlerden eylesin.   Allah’a emanet olunuz.                                                                    

 

                                                                 Abdurrahim SOMUNCU

                                             Emekli Müftü

Bu yazı toplam 6372 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.