Av.İbrahim TAŞKESTİ
HUKUK boşluk ve şüphe kabul etmez,
Çağdaş hukuk devletlerinde gelinen nokta; Hukuk devletinin güvencesi bağımsız mahkemeler tarafından yasa metinlerinin (pozitif-meri hukuk) insan hak ve özgürlüklerinin en üst düzeyde gerçekleştirilmesini sağlamaya yönelik olarak en geniş biçimde yorumlanması ve bireylerin katı devletçi anlayış karşısında meşru özgürlük alanlarına müdahalenin önlenmesinin kural haline getirilmesidir. Evrensel Hukukun genel ilkeleri de zaten bunu sağlamaya yöneliktir. Örneğin;
Hakkında suçlu olduğuna dair mahkûmiyet kararı olmayan herkes suçsuzdur.
Şüphenin sanık lehine yorumlanması asıldır.
Kanunsuz suç ve ceza olmaz, yorum-kıyas ile suç oluşturulamaz.
Yargılamasız ve Savunma hakkı kullanılmaksızın hüküm-ceza verilemez. gibi ilkeler, hukuku ve mutlak adaleti gerçekleştirmeye yöneliktir.
Hukuk Fakültesinde Ceza Hukuku dersi anlatan bir hocamız, matematik ile hukuk arasında doğrudan bir ilişki kurmuştu. Hocamın Hukukta keyfiliğe yer yoktur, Hukuk da matematik gibidir, matematikte olduğu gibi hukukta da 2+2=4 eder. şeklindeki adeta bir hukuk manifestosu olan cümlesinin önemini ileriki yıllarda hukuk nosyonum geliştikçe daha iyi anlamıştım.
Hocam örneğin ceza yargılamasını maddi gerçekliğe ulaşmak faaliyeti olarak tanımlamıştı. Ve devamında savcı tarafından açılan bir davanın iddianamesinde ileri sürülen deliller ile ceza kanununda yer alan bir suç tipinin ihlal edildiğine dair mahkeme heyeti nezdinde kesin bir kanaat oluşması halinde ancak mahkûmiyet kararı verilebileceği; aksine kesin deliller ile suçun oluş biçimine dair maddi gerçekliğe ulaşılamamışsa sanığın beraatına karar verilmesi gerektiği şeklinde açıklama getirmişti.
Bu şu demekti. Hukukta asıl olanın bir kimse veya bir tüzel kişilik hakkında yargılama faaliyeti neticesinde sanık hakkında ileri sürülen iddiaların tıpkı matemetikte olduğu gibi KESİNLİK arz edecek şekilde ispat edilmesi durumunda ancak mahkûmiyet kararı verilebileceği gerçeğidir.
Diğer bir değişle HUKUK boşluk ve şüphe kabul etmez, bir yargılama faaliyetinde sanığın suçlandığı, suçun tanımlandığı yasa maddesi ile sanığa itham edilen suç içeren eylemler birebir örtüşmediğinde hâkimler yasada olan bu boşluğu yorum ve kıyas yaparak dolduramazlar. Böyle bir durumda suç işlediğine dair küçük bir şüphenin var olduğu durumlarda sanığa ceza verilmesi yerine ceza verilmemesi esastır.
Bu bilgileri burada açıklama ihtiyacını neden duyduk, malumunuz bugünlerde gerek ERGENEKON soruşturması, gerekse bir parti hakkında açılan KAPATMA davası nedeniyle kamuoyu ve medyada YARGI-HUKUK eksenli tartışmalar hat safhada bulunmaktadır. Hukuk hakkında ihtisas sahibi olan olmayan herkes tarafından kendi dünya görüşü doğrultusunda ileri geri benzer konularda dahi farklı farklı görüşler ileri sürülmekte maksatlı bir yorum kirliliğine neden olmaktadırlar.
Yukarıda yaptığımız ve daha çok Ergenekon Soruşturması ve Parti Kapatma davasının tabi olduğu CEZA YARGILAMASI prösedürü ile ilgili Hukuk Fakültelerinde anlatılan genel bilgiler ve genel prensipler açık ve hukukçuların üzerinde ittifak sağladığı hususlar olmasına rağmen; Ülkemizde maalesef herkes hukuka özgü özel bir ihtisas gerektirecek hususları dâhil siyasi penceresinden yorumlamakta, siyasi mücadele meşru zeminlerde, nezaket ve demokratik olgunlukta yürütülmemektedir.
Örneğin geçtiğimiz cuma günü bir savcı tarafından hazırlanan bir parti için açılan kapatma davasının iddianamesini çok güzel hazırlanmış bir iddianame olarak nitelendiren ve savcıya Hukukun gereğini yaptı diyen bazılarının; devletin başka bir Savcısı olan Şemdinli İddianamesinin Savcısı ile Ergenekon Soruşturması kapsamında İlhan SELÇUK dâhil bazılarının gözaltına alınması emrini veren Savcıyı yazı ve açıklamalarıyla adeta linç etme anlayışı ve yürütme organını yargıya müdahale etmekle suçlama anlayışı Hukuku siyasallaştıran ve halkın gözünde kuşkulu hale getiren bir yaklaşımdır.
Demokratik Hukuk Devleti olan ülkemizde hiçbir kişi ve zümrenin hukuk nazarında imtiyazlı olmadığı, Keyfiliğe ve boşluğa tahammülü olmayan ve sadece adaleti gerçekleştirmenin aracı olan Hukukun herkese eşit mesafede olduğu hiçbir zaman gözden kaçırılmamalıdır.
Bu haftaki yazımı ülkemizin üzerinde dolanan kara bulutlar yerine rahmet ve bereket bulutlarından bahsederek güzellikle sonlandırmak istiyorum. Hafta sonu İlçemizin içme suyu ihtiyacını karşılayan Çubuk2 barajına gittim ve son birkaç gündür devam eden yağmurların barajın su seviyesini 3 metre civarında yükselttiğini Barajın Şefinden öğrenmiş bulunmaktayım. Bu sevincimi Çubuğun güzel insanları ile paylaşmak istedim. Bir sonraki yazımızda buluşmak dileğiyle