Prof.Dr. Mehmet Gürol

Prof.Dr. Mehmet Gürol

Merhaba dostlar

Merhaba dostlar

 

Tarih 1990. Nüfus cüzdanımı değiştirmek için Çubuk Nüfus Müdürlüğüne gitmiş ve Müdür Bey ile tanışma fırsatım olmuştu. Müdür Bey "Ne iş yapıyorsun?" diye sormuş ve "Üniversitede asistanım." cevabını vermiştim. Müdür Bey biraz beni süzdükten sonra "O köyden üniversite mezunu çıksın ben şu bıyıklarımı keserim." demişti.

 

İşte ben o köydenim: Kutuören (Güren). Bu önyargı, köyüme karşı olan ilgimi, sevgimi daha da artırmış ve Allahü Tealanın OKU emrine uyabilmek için daha bir heyecanla bilim dünyasına atılmama vesile olmuştur. Diğer taraftan, ben çocukluğumdan iyi bilirim köydeki her hanede onlarca kitap vardı. Sadece şartlar öğrenim görmemizi engelliyordu. Kendi hayatım buna iyi bir örnektir (Ayrı bir yazı konusu).

 

Yazı Tarzımız Nasıl Olacak?

 

Çok zor bir soru. Konular akademik mi yoksa güncel mi olacak? Galiba ikisini birleştirmek daha iyi olacak. Sebahattin Ali"nin dediği gibi bir yanım yaprak dökerken bir yanım bahar bahçe. Ama ikisi de bahar. İki baharı da çok severim. Çünkü;

ü      Bir yanım filiz verirken bir yanım meyve vermekte. 

ü      Bir yanım akademik iken bir yanım günlük olmakta

ü      Bir yanım âlim iken bir yanım arif olmakta

ü      Bir yanım entelektüel iken bir yanım avam olmakta

ü      Bir yanım köylü iken bir yanım şehirli olmakta

ü      Bir yanım eleştirirken bir yanım övmekte

ü      Bir yanım çocuk iken bir yanım ihtiyar olmakta

ü      Bir yanım toprak iken bir yanım su olmakta

ü      Bir yanım gurbette (hicret) iken bir yanım memleketimde

ü      Bir yanım öğretmenken bir yanım öğrenci olmakta

ü      Bir yanım baba iken bir yanım evlat olmakta

ü      Bir yanım diken iken bir yanım gül olmakta

 

İşte kişiliğimin bazı özellikleri… Galiba fıtrata uygun tarz benimsemek en doğrusu olacak. Fıtratımız ise müspet olmayı, pozitif olmayı gerektirmektedir.  Bunu destekleyici yazılar yazmak benim gibi bilim adamlarının görevi olmalıdır. Çünkü AB"nin araştırma kurumu olan Eurofound"un AB üyesi ve aday ülkelerde yaptığı araştırmada, “en depresyonda ve ruh hali bozuk” millet biz çıkmışız. Yine aynı araştırmada, en mutsuz ülkeler arasındaymışız... Bu sonuç hiç iç açıcı değil. Ancak mutlu olmanın yolu, başkalarının düzelmesini beklemekten geçmez. Başkalarının sebep olduğu olumsuzluklardan çok, bizi mutsuz yapan, kendi sorumluluklarımızı yerine getirmeyişimizdir.

 

Yazılarımda Benimseyeceğim  Bazı Özellikler

 

ü      İnanmak. Çünkü olmaktır

ü      Ailem. Çünkü yaşam gerekçemdir.

ü      Bakış açısını değiştirmek ve karşımdakinin yerine kendimi koyabilmek (empati kurmak). Çünkü çözümsüz görünen problemleri bile çözeceğine inanırım.

ü      İradeye hâkim ve uyumlu olmak. Çünkü niteliğimi artıracağına inanırım.

ü      Sevdiğim işi yapmak. Çünkü ömür boyu boşa kürek çekmememi sağlayacağına inanırım.

ü      Üstatlardan ustalığı öğrenmek ve kendimi sürekli geliştirmek (güncellemek).Çünkü bu iki şeyin başarının sırrı olduğuna inanırım.

ü      Sorunun değil, çözümün parçası olmak. Çünkü beni diğer insanlardan ayıracağına inanırım.

ü      Hayata ve her şeye yeni (özgün, orijinal, farklı) bakış açısıyla yaklaşabilmek. Çünkü beni diğer insanlardan ayıracağına inanırım.

ü      Sevgili ve bilgili olmak. Çünkü benim için çok değerlidirler. Paylaştıkça çoğalırlar.

ü      Vatan  ve bayrak. Benim için özgürlüktür.

ü      Sağlıklı olmak. Benim için hayatımda önemli olan her şey için gereklidir.

ü      Niyetin halis olması. Çünkü mutluluğun kaynağıdır.

ü      İnsan olmak. Çünkü yaradılış gereğidir. Şeref verir.

 

Hangi Konulara Değinilecek?

 

Bunu bir örnekle cevaplamaya çalışayım.

 

Orkestra, Çaykovski"nin ünlü yapıtı “Romeo ve Juliette”i çalmaya başladıktan kısa bir süre sonra bir bayan, yanında oturan adamın ağlamaya başladığının farkına varır. Bayan, adamı biraz da teselli edebileceği düşüncesiyle kulağına yaklaşır ve “çok romantiksiniz galiba” der. Adam bir yandan gözlerini silerken, bir yandan da kadına cevap verir: “Hayır hanımefendi” der. “Yalnızca müzisyenim...”

 

Ben de galiba yalnızca eğitimciyim.

 

Neden Köşe Yazarlığı?

 

Bu soruyu asistanlarımdan birine sorduğum zaman verdiği cevap “itibar” kazandırır demişti. Ben de William Hersey Davis"ten alıntı yaparak cevap vermiştim. W.H. Davis der ki:

 

ü      İtibarı, içinde yaşadığın ortam belirler, karakteri, inandığın doğrular...

ü      İtibar, sandığın şeydir, karakter olduğun şey...

ü      İtibar fotoğraftır; karakter ise yüz...

ü      İtibar dışarıdan gelir; karakter içeriden...

ü      İtibar, yeni bir topluluğa girdiğinde sahip olduğundur, karakter giderken elinde olan...

ü      İtibarın bir anda olur, karakterin, ömür boyunca...

ü      İtibarın bir saatte öğrenilir, karakterin bir yılda açığa çıkmaz.

ü      İtibar mantar gibi büyür, karakter sonsuza değin sürer.

ü      İtibar zengin ya da yoksul yapar, karakter ise mutlu ya da mutsuz...

 

Sonsöz

 

İlk yazımı Waltwest"in şu sözüyle bitirmek istiyorum:

-         Bir şeyi ilk seferde doğru yapmanın kötü tarafı, onu yapmanın ne denli güç olduğunu hiç  kimsenin anlayamamasıdır.

Yazarlığın zor,  bir o kadar da heyecanlı ve zevkli olduğunu öğrenmenin keyfini yaşamak çok güzel…

 

Sevgiyle kalın…..

Mehmet Gürol Kimdir?

 

 

 

www.mehmetgurol.com

Bu yazı toplam 7608 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum