NEVZAT LALELİ
YÜRÜYENLER VE SAPITANLAR
Ayet ve hadisler ışığında yazı serisi (5)
Allah’a (c.c), “ihdi nassıradâl müstegiym…” diye dua ederek “bizi (beni değil) doğru yola ilet” dedikten sonra Rabbimiz, bu istediğimiz yolun nasıl bir yol olduğunu bizlere açıklıyor ve açıklanan bu doğru yolu istememizi bildiriyor.
“Sıratallezine en amte aleyhim”
“Kendilerine in’am ve ihsanda bulunduğun kulların yoluna…”
Demek ki “doğru yol” olarak bize bildirilen yolun bir özelliği, Rabbimizin kendilerine in’am ve ihsanlarda (hidayet ve yardımlarda) bulunduğu kulların yolu, olmasıdır.
Kendilerine in’am ve ihsanda bulunan kullar ise ilk önce bütün peygamberlerdir ve özellikle ahir zaman Peygamberi Hazret-i Muhammed (s.a.v) dir. Bu tasnifin içine peygamberimizin Âl’i (ailesi) ve ashabı (arkadaşları) sonra da onların izinde giden bahtiyar insanlar girmektedir.
Kendisi fani (ölümlü), hayatı Allah’a isyanla geçen bir takım adamların izinde gitmek, her halde bu yanlış yolda giden adam gibi aynı çukura düşmek ve aynı cezaya müstahak (layık) olmaktır.
Şurası unutulmamalıdır ki ister Müslüman olsun, ister Hıristiyan veya Putperest… Bütün insanları, Allah yaratmıştır ve onlar da Allah’ın kullarıdır.
Ancak onlar bu gerçeği bilmediklerinden ve buna inanmadıklarından dolayı yanlışlar ve karanlıklar içinde bir ömrü tüketmektedirler. Bu adamlar ahirette de yine büyük bir hüsrana (zarara) düşmeye namzettirler.
Bazı insanlar ise dünyada zenginlik ve mal içinde yüzmekte, bazı kimseler birçok çoluk çocuğa sahibi olmakta bununla övünmekte, bazı kimseler de makam ve mevki sahibi olmakta, bu makam onları sanki “küçük dağları ben yarattım” azameti içerisine sokmaktadır. Bunlar bu varlıkların kendilerine verilişini, “Allah’ın in’am ihsanı” zannetmektedirler.
Hâlbuki bunlar onlar için bir imtihandır. Bu büyük imkânlar içinde bulunan insanların Allah’ı bulması ve ona kulluk yaparak, durumunu Allah katında kayında kayda geçirmesi, tescil ettirmesi gerekmez miydi?
SAPITANLAR İKİ SINIFTIR
“gayril mağzubi aleyhim velad’dalin…”
“gazaba uğramışların ve sapıklıklarda olanların yoluna değil”
Ayete dikkat edilecek olursa iki ayrı sınıf insan tarif edilmektedir. Bunlar “Allah’ın gazabına uğrayanlar” ile “sapıklık yolunu tercih edenler” olarak zikredilmektedir. Âlimlerimiz bu ayetlerin “Ben-i İsrail ile Hıristiyanlar olduklarını” ifade etmektedirler.
Kendilerini ilah yerine koyarak Allah’ın kullarına hidayet kaynağı olarak gönderdiği Tevrat ve İncili tahrif ederek (değiştirerek) kendi istedikleri hükümleri yazanlar, Peygamberlere zulüm ederek onları öldürmeye kalkanlar, Allah’ın gazabına uğrayanlar olarak anılmışlardır.
Diğer gurup ise Allah, “Ben tek Allahım. Ortağım yoktur” dediği halde onlar, O’na oğul isnat etmişler (yakıştırmışlar) “Allah üçtür. Allah, Allah’ın oğlu İsa v e Ruhul Küdüs” diyerek Allah’ın gazabını üzerlerine çekmişlerdir.
Müslümanlar “Allah, tektir derken, bunlar ya Allah hiçtir veya Allah üçtür” diyerek sıratı müstakimden ayrılmış ve dalalete düşmüşlerdir.
Bu ayetler, insanları önce iki gurupta toplamaktadır. Bunlar, “sıratı müstakimde olanlar” ile “dalalette olanlar” dır. Dalalette olanlar da sonra ikiye ayrılır. Bunlar Allah’ın gazabına uğrayanlar ile sapıklık yolunu seçenler olarak anlatılmaktadır. Yanlış yollar bununla da kalmamış, binlercesi üretilerek zamanımızda insanın önüne çıkartılmıştır.
HAK VE BATILIN KIRITİK MESELELERİ
İnsan şunu iyi bilmelidir ki
1. Doğru yolun tek olmasına rağmen yanlışlar çoktur.
2. Yanlışlarla ilgilenmek, onları öğrenerek doğruyu bulmaya kalkışmak samanlıkta iğne aramaya benzer.
3. Doğru, Allah’ın hidayetiyle bulunur. Ancak insan doğruyu bulmada Allah’ın kendisine yardımcı olması bütün gönlüyle istemelidir.
4. Mutlak doğruyu Allah göndermiştir. Onda ne bir eksiklik ve de bir fazlalık vardır.
5. Sıratı müstakim de (Allah yolunda) tenakuz (çelişki) da olmaz. Bütün ölçüler birbirlerini destekler. Çünkü bunlar bir bütünün parçalarıdır.
6. Müslüman kul olduğunun idrakindedir. Şart koşmaz, mazeret uydurmaz. Kendine gönderilenler aynen uymaya çalışır.
7. Allah yoluna girenler, girdikleri andan itibaren huzur ve saadet duymaya başlarlar.
8. Bu yola girenler, hangi zorlukla karşılaşırsa karşılaşsınlar, asla bu yoldan ayrılmazlar.
9. Bu yolun salikleri (girenleri), bu yolu başka insanlara duyurmaya, onların da dünya ve ahirette mesut (mutlu) olabilmeleri için bütün güçleriyle çalışırlar.
10. Her batılda ki insanın çocuğu, ilk doğduğunda bu yola uyum sağlayabilecek yaratılıştadır.
11. Dalalettekiler, ilimde ilerledikçe ufukları açılır ve doğruyu bulmaları kolaylaşır. Müslümanların cahillikleri arttıkça doğrudan uzaklaşırlar ve doğru yoldan saparlar.
12. Cehalet, Allah’ı bilememektir. Yoksa diplomalı oldukları halde nice kara cübbeli ve kara vicdanlı okumuşlarımız vardır.
13. Bir yolun doğru ve yanlış olması ona inananların sayıları ile ölçülmez. Bir milyar insan ineğe tapıyor diye, yolları doğru olmaz.
“Âmin…” Duamızı kabul buyur Allahım…
Ayet ve hadisler ışığında yazı serisi (5) HAY-DER Gen Başk
Allah’a (c.c), “ihdi nassıradâl müstegiym…” diye dua ederek “bizi (beni değil) doğru yola ilet” dedikten sonra Rabbimiz, bu istediğimiz yolun nasıl bir yol olduğunu bizlere açıklıyor ve açıklanan bu doğru yolu istememizi bildiriyor.
“Sıratallezine en amte aleyhim”
“Kendilerine in’am ve ihsanda bulunduğun kulların yoluna…”
Demek ki “doğru yol” olarak bize bildirilen yolun bir özelliği, Rabbimizin kendilerine in’am ve ihsanlarda (hidayet ve yardımlarda) bulunduğu kulların yolu, olmasıdır.
Kendilerine in’am ve ihsanda bulunan kullar ise ilk önce bütün peygamberlerdir ve özellikle ahir zaman Peygamberi Hazret-i Muhammed (s.a.v) dir. Bu tasnifin içine peygamberimizin Âl’i (ailesi) ve ashabı (arkadaşları) sonra da onların izinde giden bahtiyar insanlar girmektedir.
Kendisi fani (ölümlü), hayatı Allah’a isyanla geçen bir takım adamların izinde gitmek, her halde bu yanlış yolda giden adam gibi aynı çukura düşmek ve aynı cezaya müstahak (layık) olmaktır.
Şurası unutulmamalıdır ki ister Müslüman olsun, ister Hıristiyan veya Putperest… Bütün insanları, Allah yaratmıştır ve onlar da Allah’ın kullarıdır.
Ancak onlar bu gerçeği bilmediklerinden ve buna inanmadıklarından dolayı yanlışlar ve karanlıklar içinde bir ömrü tüketmektedirler. Bu adamlar ahirette de yine büyük bir hüsrana (zarara) düşmeye namzettirler.
Bazı insanlar ise dünyada zenginlik ve mal içinde yüzmekte, bazı kimseler birçok çoluk çocuğa sahibi olmakta bununla övünmekte, bazı kimseler de makam ve mevki sahibi olmakta, bu makam onları sanki “küçük dağları ben yarattım” azameti içerisine sokmaktadır. Bunlar bu varlıkların kendilerine verilişini, “Allah’ın in’am ihsanı” zannetmektedirler.
Hâlbuki bunlar onlar için bir imtihandır. Bu büyük imkânlar içinde bulunan insanların Allah’ı bulması ve ona kulluk yaparak, durumunu Allah katında kayında kayda geçirmesi, tescil ettirmesi gerekmez miydi?
SAPITANLAR İKİ SINIFTIR
“gayril mağzubi aleyhim velad’dalin…”
“gazaba uğramışların ve sapıklıklarda olanların yoluna değil”
Ayete dikkat edilecek olursa iki ayrı sınıf insan tarif edilmektedir. Bunlar “Allah’ın gazabına uğrayanlar” ile “sapıklık yolunu tercih edenler” olarak zikredilmektedir. Âlimlerimiz bu ayetlerin “Ben-i İsrail ile Hıristiyanlar olduklarını” ifade etmektedirler.
Kendilerini ilah yerine koyarak Allah’ın kullarına hidayet kaynağı olarak gönderdiği Tevrat ve İncili tahrif ederek (değiştirerek) kendi istedikleri hükümleri yazanlar, Peygamberlere zulüm ederek onları öldürmeye kalkanlar, Allah’ın gazabına uğrayanlar olarak anılmışlardır.
Diğer gurup ise Allah, “Ben tek Allahım. Ortağım yoktur” dediği halde onlar, O’na oğul isnat etmişler (yakıştırmışlar) “Allah üçtür. Allah, Allah’ın oğlu İsa v e Ruhul Küdüs” diyerek Allah’ın gazabını üzerlerine çekmişlerdir.
Müslümanlar “Allah, tektir derken, bunlar ya Allah hiçtir veya Allah üçtür” diyerek sıratı müstakimden ayrılmış ve dalalete düşmüşlerdir.
Bu ayetler, insanları önce iki gurupta toplamaktadır. Bunlar, “sıratı müstakimde olanlar” ile “dalalette olanlar” dır. Dalalette olanlar da sonra ikiye ayrılır. Bunlar Allah’ın gazabına uğrayanlar ile sapıklık yolunu seçenler olarak anlatılmaktadır. Yanlış yollar bununla da kalmamış, binlercesi üretilerek zamanımızda insanın önüne çıkartılmıştır.
HAK VE BATILIN KIRITİK MESELELERİ
İnsan şunu iyi bilmelidir ki
1. Doğru yolun tek olmasına rağmen yanlışlar çoktur.
2. Yanlışlarla ilgilenmek, onları öğrenerek doğruyu bulmaya kalkışmak samanlıkta iğne aramaya benzer.
3. Doğru, Allah’ın hidayetiyle bulunur. Ancak insan doğruyu bulmada Allah’ın kendisine yardımcı olması bütün gönlüyle istemelidir.
4. Mutlak doğruyu Allah göndermiştir. Onda ne bir eksiklik ve de bir fazlalık vardır.
5. Sıratı müstakim de (Allah yolunda) tenakuz (çelişki) da olmaz. Bütün ölçüler birbirlerini destekler. Çünkü bunlar bir bütünün parçalarıdır.
6. Müslüman kul olduğunun idrakindedir. Şart koşmaz, mazeret uydurmaz. Kendine gönderilenler aynen uymaya çalışır.
7. Allah yoluna girenler, girdikleri andan itibaren huzur ve saadet duymaya başlarlar.
8. Bu yola girenler, hangi zorlukla karşılaşırsa karşılaşsınlar, asla bu yoldan ayrılmazlar.
9. Bu yolun salikleri (girenleri), bu yolu başka insanlara duyurmaya, onların da dünya ve ahirette mesut (mutlu) olabilmeleri için bütün güçleriyle çalışırlar.
10. Her batılda ki insanın çocuğu, ilk doğduğunda bu yola uyum sağlayabilecek yaratılıştadır.
11. Dalalettekiler, ilimde ilerledikçe ufukları açılır ve doğruyu bulmaları kolaylaşır. Müslümanların cahillikleri arttıkça doğrudan uzaklaşırlar ve doğru yoldan saparlar.
12. Cehalet, Allah’ı bilememektir. Yoksa diplomalı oldukları halde nice kara cübbeli ve kara vicdanlı okumuşlarımız vardır.
13. Bir yolun doğru ve yanlış olması ona inananların sayıları ile ölçülmez. Bir milyar insan ineğe tapıyor diye, yolları doğru olmaz.
“Âmin…” Duamızı kabul buyur Allahım…