Dr.Tuncay ACEHAN

Dr.Tuncay ACEHAN

ya oğlunun başındaki elmayı vuracaksın, ya da...

ya oğlunun başındaki elmayı        vuracaksın; ya da…

  

   1971 yılının mayıs ayının ikinci pazar günü,  anneler günü münasebetiyle,  okul müdürümüz mehmet dündar’ın  yönetiminde,  çubuk ortaokulu  2-b sınıfı olarak,  schiller’in 

''giyom (wilhelm) tell''  isimli  efsanevi oyununu, çubuk halk eğitim merkezinde sahnelemiştik.

  

   ben  giyom tell rolünde,   arif derin ve yaşar nokta ise çocuklarım;    zalim avusturyalı vali rolünde m.ali toka...  alaaddin bezci, hikmet durukan, semra günaydın, ayfer yılmaz, hatice bal, etem ütücü (zile’li), isa gümüş (rahmetli) diğer rollerde.

  

   senaryoya göre,  giyom’un oğlu rolünde oynayan  arif veya yaşar’ın kafasının üstüne konulan elmayı  yaklaşık üç metreden okla vurarak düşürmem gerekiyor...  temsilin en kritik sahnesi... provalarda, çoğu kere ok ya iki karış yukarıdan gidiyor; 

ya da karnına, göğsüne çarpıyordu.

  

   bir keresinde, elmaya daha iyi saplansın diye, okun ucuna yerleştirdiğimiz iğne arif’in sol gözünün bir parmak altına isabet etmiş ve kanlar akmaya başlamıştı...   bütün arkadaşların ve müdürümüz mehmet dündar ‘ın yüreği ağzına gelmişti…  

  

   çareyi,   ben oku atınca,  oğlumun kafasını oynatarak elmayı yere düşürmesinde bulmuştuk ve oyunun  sahnelenmesinde bu taktiği kullanmıştık… 

 

   ama provada yaşadığımız o kazayı ve o an  yaşadığımız şoku hiç unutamam…

   

    gelelim, giyom tell'in hikayesine...

 


Bild:Wilhelm Tell Denkmal Altdorf um 1900.jpeg

 

 wilhelm(giyom) tell efsanesi


'' wilhelm tell veya giyom tell  isviçrenin bağımsızlık mücadelesini simgeleyen efsanevi bir kahramandır…   yaşadığı dönem 14.yüzyıl başı olarak tahmin edilmektedir…  

efsaneye göre, isviçrenin avusturyalı valisi gessler,  şapkasını kent meydanındaki bir direğe astırarak,  her geçenin selamlamasını emreder...   böylece kimin imparatora sadık oldugunu öğrenecektir…  

 usta bir arbaletçi ve onurlu bir kişiliğe sahip olan giyom tell, şapkaya selam vermeyince tutuklanıp valinin huzuruna çıkartılır…   vali onun okçuluktaki ününü duymuştur ve kendi gözleriyle de görmek istemektedir...    çok zalim bir mizansen hazırlatır: tell'in oğlunu başına bir elma koyarak meydana getirtir ve tell'e yüz adımdan elmayı vurmasını yoksa asi olarak oğluyla beraber idam edileceğini söyler…   çaresiz kalan tell dener ve başarır…

ancak zalim vali sözünde durmaz ve tell’in zindana atılmasını emreder… halkın yardımıyla zindandan kaçan  tell,   dağlara çıkıp isviçrenin bağımsızlığı için savaşa başlar…. 

pek çok olayların sonunda tell,,  gessler'i bir pusuda öldürür...  bu olay da isviçrelilere ayaklanmak için cesaret verir. ''

                  * * * * * * * * * * * * * * * * * * *

    "ne ağır imtihandır, başındaki sakarya                                           binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya ?"  (n.f.k.)

              ne ağır bir imtihan...!   allah, kimseyi evladıyla imtihan etmesin... biz,  provada, arkadaşımızın yaşadığı  küçük bir kazayla şok yaşadık;   giyom tell, oku oğlunun kafasının üstüne doğru  gönderirken neler hissetti, acaba?  yaşanmadan bilinemez..!

           şükürler olsun ki,  gerçek giyom tell gibi,  ''saçma ve manasız'' bir kuralı çiğnemenin (!) cezası olarak, 100 adımdan oğul'un başının üstündeki bir elmayı vurmakla sınanmadık. 

      

                          *  *  *  *  *  *  * *  *  *   *

   bu efsane, her nedense (!)  bana ülkemizdeki  saçma-sapan yasakları hatırlatıyor…

 

   mesela başörtüsü yasağı… tarihi, dini, hukuki hiçbir haklı gerekçesi olmayan, komik bir “yassah hemşerim” inadı…  

 

   zalim valinin yol üstüne diktiği şapkasına, ordan geçen herkesin selam verme mecburiyeti ne kadar onur kırıcı ve saçma ise, tesettür yasağı da bir o kadar absürd ve temel insan haklarına aykırı…

 

   bir babaya diyorsun ki, ya kızının başını aç öyle üniversiteye gidecek;  ya da örtüsünü açma, eve kapansın, cahil ve işsiz kalsın…  yani, kırk satır mı, kırk katır mı hikayesi…

 

  ya oğlunun başının üzerinde duran elmayı vur, ya da birlikte ölün..!  ya kızının başındaki örtüyü çıkart, ya da ekonomik ve kültürel anlamda birlikte ölün..!   tam bir giyom tell sendromu...

 

   netice olarak, "siyasal simge, türban, mahalle baskısı" gibi kurmaca deyim ve düzmece kelime oyunlarıyla, müslüman türk kadınının bin yıllık tesettür hakkı ve hürriyeti elinden alınmak isteniyor…

  

   "nefes almak ve su içmek" kadar doğal bir  insanlık hakkı olan tesettür hürriyetinin  tarihi ve hukuki arka planını, bir başka yazıma bırakırken, bütün çubuk halkının, çubuk haber ailesinin, okuyucularımın ve dostlarımın "kurban bayramı"nı kutlar;  manasız yasakların kalktığı, kızlarımızın  huzurlu  bir şekilde okuduğu, çalıştığı, seçildiği bir ülke olmamız duasıyla selam ve saygılarımı arzederim. 20,12,2007

 

 konu ile ilgili diğer makalem:

 https://www.cubukhaber.com/author_article_detail.php?id=28

Bu yazı toplam 10791 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar