Tarık Sezai Karatepe

Tarık Sezai Karatepe

Temmuz'da iktidar!

Neler demediler ki senin için… “Kötü bir final!”, “Acı bir jübile!” , “Fena bir son!”, “84’ünde düştüğü hale bak!”, “Yazık, koca bir ömre!”, “Böyle mi bitmeliydi, asırlık mücadele!”

Boşa çıkardın, tüm bunları. Bir ‘sen’ yoktun, çünkü; ‘biz’ vardık. İnsan ruhuyla yaşardı. Dil söyler, gönül hissederdi.

Son an’a kadar aradın, durdun. Seçeneklerin vardı, onlarca. Lakin, karayel katardı onları önüne, savururdu gökyüzüne. Çer çöp olup inerdi, yeryüzüne. Tesadüflere yer verilmezdi. Kritik bir eşikti ve geçilecekti.

Kıymetliydi, her biri. Seçilseler alır götürürlerdi, üç beş yıl. Fakat, zirve şaibe kaldırmazdı. Ölçtün, biçtin. Alabora olmayacaktı, gemi. Tufana, tusunamiye dayanacaktı. Uzak sahillere özgürlük, barış, adalet götürecek; binler dua ile, tonlar ihlas ile dönecekti.

Ağırlaşan zulüm, Mescid-i Aksa’yı dipten oyarken, halkın iktidarları turuncu/siyah devrimlerle yer ile yeksan olurken sen olmalıydın başta.

Başkentler haritası yeniden çizilmeli; İslamabad çaresiz, Kabil sahipsiz, Tahran ümitsiz, Dakka fersiz, Cakarta isteksiz, Lagos belirsiz, Dakar güvensiz, Ankara renksiz kalmamalı, ulu orta bırakmamalıydı; D-8’i.

Sen geldin ya, derler toparlarsın. 8, 160 olur; ezilenlerin iktidarı kurulur, yeryüzünde. Bırak, ufak işleri başkaları halletsin; sen yürürsün, zulmün başkentine.

Kavgan mazlumun kavgası, inadın taşranın inadı. Varoşlardan akan sel gibi, dolar taşar Marmara, Akdeniz, Ege, Karadeniz…

Aylar var ki, dinledin herkesi. Laf ettirmedin kimseye. 1 gün ter akıtan herkese teşekkürü borç bildin. Şükrettin, Davanın Yüce Sahibi’ne.

Bekledin, sonunda çatladı sabır taşı. Gidenler bir gün gelecek, emindin. Sen koşarken onlar hala kararsız. Parti mi, vakıf mı, ting teng mi kuracaklar? İttifak mı, ittihad mı? Yoksa yuvaya dönüş mü?

Sen yine kucaklayacaksın, onları. “Nerede kalmıştınız?” diyeceksin. Uzun yol koşusuna çıktığın Malazgirt’e, Konya’ya götüreceksin. Tek tek gezdireceksin, mevzileri. Gözleri dolacak, her birinin.

Nefer olacaklar, daha çok çalışacaklar, kim bilir?

9 aya neler sığmaz ki!

İlan edersin, şimdiden. Önyargısız ve önkabulsüz çağırırsın, herkesi. Aydın ses verir. Boynunda yafta, dudaklarında Fatiha, idama giderken imama gülümseyen Başbakan’ın şehri kucak açar, sana.

Hayır’ın ayıbını siler, seninle.

Anadolu kardeşliğine ramak kalmışken, odasında tek başına, saatlerce kıvranıp Öte Dünya’ya göç eden Malatyalı Adam’ın hayali gerçekleşir; Şemdinli’de, Lice’de…

Sökün ederler, otağına.

Bingöl yeni yeni anlar, seni. Diyarbekir, bunca kan ve gözyaşından senin mesajınla kurtulur. Karaman ile Batman kendi ırkçısını kovar, şehirden. Meydanlar, Türk’ü Kürt’ü kardeş kılan ortak söze çağırır: La İlahe İllallah!

Bursa, Emir Kusturica utancını seninle unutur. Ani, suskunluğunu bozar. Ayasofya, Kurtuluş Çağrısı’nı haykırır, paslı kulaklara. Sarıkamış, Rus ile flört eden Paşa’yı hatırlar. Çorum gafleti, Antalya ihaneti, Tunceli dalaleti yok eder, hafızadan.

12 Eylül akşamı, üç renge boyanmış ülkeyi elini ovuşturarak izleyen Pentagon, soğuk terler akıtır. Ecel yakındır; faydası yoktur korkunun.

Onurlu Zafer, aç/tok yaşayan dar gelirlinin, üç sent’e muhtaç Bağ-kurlunun, kimliğini üstünlük/alçaklık değil, realite gören 1. sınıf insanın omuzlarında yükselecek.

Rektörler, başörtülülere selam durmayacak. Çünkü o rektör, orda olmayacak. Halkın derdi, konsensusla çözülmeyecek. Nihayet zalimle görülmeyecek, hiçbir mesele. Kutlu Kitap’a ve Alemlerin Efendisi’ne götürülecek, mahlukatın her derdi.

“60’larda tesettür diye bir derdimiz yoktu. Nerden çıktı, bu sorun?”u geveleyen adama(!), “Çünkü o zaman devran sizindi. Astığınız astık, kestiğiniz kestikti. Şimdi kaygılanıyorsunuz.

‘Ya bizim kızlarımız da tesettürü seçerse.’

Seçecek. Öyle bir zaman gelecek ki, evlatlar yasakçı ebeveynlerinden soracak, hesabı. Vahiy’le siz ayırdınız, aramızı! Sizin yüzünüzden, kaybolan hayatlar!

Muşmula suratlar yerin dibine girecek, kolay olsa!

Sana “Hoş geldin!” demeyeceğim, Savunan Adam. Çünkü hep yanı başımızdaydın. Tercihlerimizde seni hesaba kattık. Yorumlarımızda seni…

Çağlayan’ı seçime dek halka kapatıyorlarmış! Ne gam!

Boğaz Köprüsü’nde durur, hayat. Sultanahmet, sana akar. Seni çağırır, Kazlıçeşme.

Nato, Tahran’ı vurmadan gel. Füze Savunma Sistemi, Şam’a dönmeden gel. abd’nin Kabilli polisleri , Sivas’ı çiğnemeden gel.

Fiili durum ilan et! Gölge hükümet kur, Çankaya’ya hükmet. Kan ile pazarlıktan kurtar, Lizbon yolcusunu. Kasr-ı Şirin barışı anlatsın.

Ne yap, yap! Zulmünü engelle, zalimin. Devlet, sana emanet!

Bu yazı toplam 1760 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.