Tarık Sezai Karatepe

Tarık Sezai Karatepe

SP – AK – BBP; zafer için el ele!

 

 

Çocuktum. 

“30 yıl sonra ülkemde hiçbir insan hakları sorunu kalmaz. Kan durur, barış yağar üstümüze sağnak sağnak. Bir sabah, elinde bayrak, yanında yaveri, yakası pırpırlı, hayatı zindan eden haberi vermek için tokmağa vurmaz.

Cankurtaranın, oracıkta yığılı kalan anayı, bağrına taş basan babayı apar topar götürdüğü günler geride kalır.

Osmanlı, Laz’ı, Kürt’ü, Türk’ü, Arap’ı… nasıl yoğurmuşsa sevgi hamurunda, biz de bunu başarırız. Yoksa, sağda solda cami duvarı arayan mason biraderlerle; Haim Naum adlı, Tekin Alp namlı fitnebazı rehber edinen yersiz yurtsuz sahte vatanseverle(!) de yürümez ülke!

Gazeteci, asker, polis, mafya, şarkıcı, sporcu, tiyatrocu, sinemacı, sanayici, borsacı, repocu, eski yeni vekil, belediye reisi, otelci… bir yığın adamın(!), ‘Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek için’ sağdan soldan dağdan ovadan gelip Hitler çadırı kurdukları bir ülkede işimiz zor!

Örtüsüne bürünen pak yüzlülere baktığında başı dönen, midesi bulanan, kırmızı görmüş boğa misali boynuzunu sağa sola çakan rektör sızmalarıyla, dekan bozmalarıyla, gölgesinden korkan okutmanlarıyla da yaşayamayız, bir arada!

Çoğaldıkça azalan, büyüdükçe küçülen, arttıkça eksilen, muhafazakar(!) sağ’la da… yüz sürüp geldikleri Enternasyonal’in bir türlü kabuk değiştiremeyen eski tüfek sol’uyla da asla olmaz!” derdim.

Bakmayın çocuk olduğuma, Papa suikastinden sonra, aylarca aranan(!) zanlı için, “Bunu yapsa yapsa Ağca yapmıştır!” diyen de…

“Ispartalı Spartaküs’ten, Zonguldaklı Brütüs’ten ülke ne vakit kurtulacak. ‘Bizden olan emir sahipleri’ hangi ara iş başına geçecek!” diye sızım sızlanan da bendim.

Parlak bir talebe olmasam da, 120 pazartesi gazete bayiinden ülkeler coğrafyası alıp, özenle ciltlettiren de… abimle başkent, para birimi, devlet başkanı… yarışı yaptıkça içi geçen,

“Şu bayraklar Osmanlı’da tek bayraktı. Ne vakit tarih sahnesinden çekildi, ‘eşkıya dünyaya hükümran oldu!’ ” diyen de…

…………………………..

Plaj ressamı, tamtamları çalıp darbeyi duyurunca siyah beyaz ekrandan, içim burkuldu. Kandan sorumlu adamlar, kanın başına geçti. Kini durdurmak kindara kalmıştı. “Yıllar yılı seyrettikleri acıyı şimdi birinci elden yaşatacaklar!” diye içimi bir alev sardı.   

Çok anlayışlıydılar(!) ‘İhtilal olgunlaşsın diye!’ beklemişlerdi. Oysa ölenlerin torunları doğmuştu.

Gözdağı için sağdan soldan onlarcasını darağacına yolladılar. Mahkumundan intikam alan sadistti bunlar. Günü gelip de çıkan mutsuz, çıkamayan umutsuzdu.

Çok sürmedi. ‘Arım balım peteğim, gülüm dalım çiçeğim, bilsem ki öleceğim, yine seni seveceğim!’ sandıkları patlatarak panayır yerine çevirdi, ülkeyi. Ne de olsa ‘eskimeyen dost’tu.

Şer de hayır da bayram etti. Herkes her yerde her şeyi yaptı. Bir zaman sonra ibre ‘takva sahipleri’ne dönünce çırpına çırpına can verdi, Asya Bakışlı Adam. Cenazesinde milyonlar, ‘alnı secdeye değen ilk cumhurbaşkanı’nı uğurlamanın hazzını ve hüznünü yaşadılar, bir arada.

Saflar netleşti, daha da sıklaştı.

Yusufiye’ye düşüp bir kere aranıp sorulmayan, ‘hilalci’ diye ‘şamancı’larca horlanan adam, “Bugün sizden ayrılıyorum. Hem de ebediyyen!” dedi.

“Sen misin, İnönü’nün Meclis’e soktuğu katiller sürüsüne ‘Evet!’ diyen! Peşinde ömrümü çürüttüğüm yıllara yazık!” haykırışı gül ve hilalle taçlanmıştı. O gün anlamıştı, 27 Mayıs’ı radyodan ilan eden İhtilalin Kudretli Albayı’nı(!)

Halkına tuzak kurmayan tek adama gelince, ‘Yenile yenile büyüyen zaferin kahramanı’ beşincisiyle dimdik ayaktaydı. Hilalin en ucundaki yıldız daha büyük ve parlaktı.

71, 80, 98, 2000… yıldırmadı, kapatmalar. Koştu koştu yıkılmadı. ‘Eğer inanıyorsanız en üstün sizsiniz!’ hayatın gayesiydi, Savunan Adam’ın.

Sonuncunun bir çabası var. Yüreğini koymuş anlaşılan. Kardeşlik diyor, sevgi diyor, analar ağlamasın diyor, ipliğini pazara çıkarıyor, Hitlervari bıyığının altında gülümseyen Milli Şef’in.

Silvestır filmlerine taş çıkartan TRT 3 yayınında gördü halk. Kim 12 Eylül’e gizli aşkını ilan etti? Kim Mamak zindanındaki işkenceyi inkar etti? Kim kendini yok sayan sisteme ram oldu? Kim arka bahçesi gördü, AYM’yi?

…………………………………..

Bu bir görev. Şer ittifakı üçlüsüyle canhıraş bir gayret içinde. Türkçü, Kürtçü, entel dantel dostlar tedirgin oldu.

Şimdi görev sende. Hedefin % 100. Dersim’i anlat! Diyarbakır’ı. Çorum’u anlat, Maraş’ı. Madımak’ı anlat, Başbağlar’ı. Kazancı Yokuşu’nu anlat, Gazi Mahallesi’ni.

1 Mayıs’ı sömürüp sömürüp bir asırdır Taksim’e yaklaştırmayan sahte kabadayıyı anlat, salona girdiğine pişman edilen aday’ı.

Gecenin bir vakti elinde dilekçe ‘Cumhurbaşkanlığına talibim!’ diyen, oğlu yaşındakinden yakası açılmadık küfür işiten 70’lik vekili anlat, partneriyle akıl almaz işlere imza atan salon adamını.

‘Terör bitecek!’ diye eli ayağı tutuşan Asala artığını anlat, ’takke düştü kel göründü’ azgın demokratı. Kimse kalmasın dışarıda.

Ama sen de boş durma. Ver işçinin hakkını. Başaracaksan, çağır valileri, “Yarın sabahtan itibaren kılık kıyafet yasağı istemiyorum!” de! Anayasa 24’ü uygulat, yeter.

Kimliğini gizlemesin insanlar. Dışarda başka, içerde başka giymesin.

Başardın başardın! Ya gelirsin bir araya, yahut yeni bir lider çıkar, yürür Anadolu’ya!

 

Bu yazı toplam 2594 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.