@SADIK TÜRKMEN</p> ~İnsana ve Yaşama Dair Herşey

@SADIK TÜRKMEN

~İnsana ve Yaşama Dair Herşey

Örnek Kur'an Toplumu Nasıl Oluştu-2

kuranin-golgesinde.jpg

Örnek Bir Toplum;
Ayetleri Hayatlarına Bu Şekilde Uygulayarak Oluştu-2

Hayatımıza Uygulamak Üzere Hükümler/Kararlar Çıkarmada Örnek Bir Çalışma:
Ayet Ayet; Düşünce, Duygu ve Davranışlarımızı İyileştirme Sanatı.

meal.jpgKALEM SURESİ

İniş Sırası: 2 • Mushaf Sırası: 68 • Mekki Sure • 52 Ayettir

Rahmân ve Rahîm Allah’ın adıyla

1. Nûn.

KALEME
ve
(kalem ile) satır satır yazılanlara ant olsun.
2. Sen, Rabbinin nimeti (Kur’an) yolundasın,
mecnun değilsin!
3. Gerçekten sana,
tükenmez/kesintisiz bir karşılık/ödül vardır.
4. Şüphesiz sen yüksek bir ahlâk üzerindesin.
5. Sen de göreceksin, onlar da görecekler;
6. hanginizin fitnelenmiş (fitne çıkarıcı/mecnun) olduğunu.
7. Şüphesiz Rabbindir,
kendi yolundan sapanı en iyi bilen
ve
yine O’dur, doğru yolda olanı en iyi bilen.

8. ÖYLEYSE yalanlayanlara uyma/itaat etme!
9. Kısmen onlara uymanı arzu ettiler,
kendileri de kısmen sana uyacaklardı.

10. ŞUNLARIN hiçbirine uyma:
Yemini alışkanlık haline getirmiş alçağa,
11. işi gücü birilerini çekiştirmek olan dedikoducuya.
12. Hayrı engelleyen,
saldırgan,
çok günahkâra.
13. Kaba,
katı (kalpli),
üstelik karaktersiz
ve
kötülükle damgalı olana;
14. mal ve evlat sahibi olmuş diye.
15. Ayetlerimiz ona okunduğu zaman;
“Öncekilerin masalları/yaşanmış hayat hikayeleri!” dedi.
16. Biz yakında onun (burnunu sürterek) kibrini kıracağız.

17. GERÇEK şu ki,
Biz onlara belâ (yaptıklarının karşılığını) vereceğiz.
Bahçe sahiplerine,
yaptıklarının karşılığı olanı (belâyı) verdiğimiz gibi!
Hani onlar;
bahçeyi mutlaka toplayacaklarına dair yemin etmişlerdi,
sabahleyin erkenden gitmeyi planlamışlardı.
18. Ve hiçbir istisna da yapmıyorlardı.
19. Orayı Rabbinden gelen doğal bir afet/tayfun sardı.
Onlar uyuyorlarken!
20. Sonunda o (bahçe) kapkara kesiliverdi.
21. Nihayet, sabahleyin birbirlerine seslendiler:
22. “Haydi,
eğer mahsulünüzü toplayacaksanız erkenden gidin”.
23. Derken, aralarında şöyle fısıldaşarak çıkıp gittiler:
24. “Bugün aranıza, sakın bir yoksul girmesin”.

25. MAHSÛLÜ toplayacaklarına emin olarak,
erkenden gittiler.
26. Onu (bahçeyi) gördükleri zaman şöyle dediler:
“Mutlaka biz yolu şaşırmış olmalıyız.
27. Galiba biz yoksun bırakıldık.”
28. Onların anlayışlı olanı/orta yolda gideni dedi ki:
“Ben size Allah’ı yüceltmeniz gerekmez miydi,
(O izin vermezse mahsulümüzü kaldıramayız)” demedim
mi?
29. Dediler ki:
“Rabbimizi yüceltiriz, gerçekten bizler zalimlermişiz.”
30. Birbirlerini kınayarak döndüler.
31. Dediler ki: ”Gerçekten bizler azgınlarmışız.
Yazıklar olsun bize!”
32. “Belki Rabbimiz bize onun yerine,
ondan daha hayırlısını verir.
Şüphesiz biz,
yalnızca Rabbimize rağbet edeceğiz/yöneleceğiz.”
33. İşte azap böyledir!
Ahiret azabı ise elbette daha büyüktür.
Ne olurdu bilselerdi!

 

BÖLÜM 2

34. ŞÜPHESİZ Kİ,
korkup sakınarak kötülük yapmayanlar için,
Rableri katında nimet cennetleri vardır.
35. Müslüman olanları suçlular gibi yapar mıyız?
36. Size ne oluyor?
Nasıl hüküm veriyorsunuz öyle?
37. Yoksa ders yaptığınız özel bir kitabınız mı var?
38. Onda ‘hayal/arzu ettiğiniz herşey sizindir’ diye (yazan).
39. Yoksa sizin için üzerimizde,
kıyamet gününe kadar sürecek yeminler mi var?
‘Hükmettiğiniz herşey olacak’ diyen.
40. Sor onlara!
Onlardan hangisi,
buna kefil/bu iddianın savunucusu olacak?
41. Yoksa onların ortakları mı var?
Öyleyse ortaklarını getirsinler, doğru sözlü iseler.

42. PERDENİN kalktığı/herşeyin açığa çıktığı
ve
secdeye davet edildikleri o gün,
güç yetiremezler (secde etmek isterler ama edemezler).
43. Gözleri perişandır/düşük bir halde,
onları bir zillet kaplamıştır.
Halbuki onlar,
(dünyada) sapasağlam iken secdeye davet edilirlerdi.
44. Bu sözü yalanlayanları Bana bırak.
Biz onları derece derece,
bilmedikleri bir yönden azaba yaklaştıracağız.
45. Onlara mühlet veriyorum (biraz zaman tanıyorum).
Şüphesiz Benim düzenim sağlamdır.
46. Yoksa sen onlardan bir ücret istiyorsun da,
onlar borçtan ezilmişler mi?
47. Yoksa gayb (bilinmeyen) onların yanında da
onlar mı yazıyorlar?

48. ŞİMDİ SEN,
Rabbinin hükümlerini yerine getirmeye çalış
ve
balık/balina sahibi (Yunus) gibi olma;
hani o seslenmişti,
hıçkırıktan boğulur bir halde iken.
49. Şayet Rabbinden ona bir nimet yetişmemiş olsaydı,
perişan bir halde meçhûlde kalacaktı.
50. Rabbi onu seçti
ve
salihlerden/iyilerden kıldı.

51. İNKÂRCILAR sana öfkeyle bakıyorlardı;
zikri (Kur’an’ı) işittiklerinde!
Diyorlar ki: “O gerçekten bir mecnundur”.
52. Oysa o (Kur’an),
âlemler için bir öğütten/uyarıdan başka bir şey değildir.

sadikturkmen.jpgKALEM SURESİNDEN İSTİNBAT EDİLEN (ÇIKARILAN) HÜKÜMLER

A- EMİRLER (Ferdi emirler, herkesin tek tek yapması gerekenler).

1- Ayetleri insanlara oku, manasıyla anlat. [15. ayet]

2- Allah’a rağbet ederek, aff edilmenizi dileyiniz. [32. ayet]

3- Naim Cennetlerine konulmanızı dileyiniz. Muttakilerden (Allah’tan gereği gibi korkarak, Allah’ın emirlerini yapmaya, nehiylerini terk etmeye çalışanlardan) olmaya gayret ediniz. (34. ayet)

4- Bir iddiada bulunana, Kitap’tan (Kur’an’dan) yerini sorunuz. İtikad’ta kıyasa sapmadan yerini gösteremezse iddiasını reddediniz. [38. ayet]

5- İnsanların ve bazı insanların her ne isterlerse, Allah’ın yapacağına dair bir söz verdiğine, DELİLLERİ neymiş? SOR İDDİA EDENLERE. [40. ayet]

6- Allah’a SECDE ediniz. [43. ayet]

7- Ayetleri yalanlayanları Allah’a bırak. (Münakaşaya dalma!) [44. ayet]

8- Rabbinin (senin asıl sahibin ve büyüteninin) hükmüne (emir ve yasaklarına) sabret! (Zor gelse de katlan, gereklerine uymaya çalış!) [48. ayet]

 

B- NEHİYLER

1- Allah yolunda (Kur’an’daki BİLGİ, EMİR ve NEHİYLERDEN) sapma. [7. ayet]

2- Yalanlayanlara itaat etme! (8. ayet) Not: Yalanlayanlar teriminin kapsamını bu ayetten evvel gelmiş bütün ayet ve surelerde arayacaksınız. Ayetler geliyor, İkra (Alak) Suresi’nde ve buraya kadarki Kalem Suresi’ndeki ayetleri, hükümleri insanlara anlatıp kendiniz de tatbik ediyorsunuz. Bazıları ayetlerin Allah’tan gelmediğini, insanın yazdığını ve bu işlerden vazgeçmenizi istiyorlar. İşte böylece Allah’ın ayetlerini yalanlamış oluyorlar. Bu kişilerin söylediklerine uyma!

3- Taviz verme [9. ayet]. Emirleri tatbikten, nehiyleri terkten taviz verme!

4- Alçak (adi, yalancı, yalanlayan, menfaat, makam, şöhret için taviz veren) olma! [10. ayet].

5- Bilir, bilmez, yerine getirmen mümkün olmadığı halde, yalan yanlış yemin etme [10. ayet].

6- Koğuculuk (laf götürüp getirme) yapma! [11. ayet]

7- Kendini kınamayı unutan, sürekli başkalarını kınayanlardan olma! [11. ayet]

8- Günahları terket! [12. ayet]

9- Saldırgan taraf sen olma! [12. ayet]

10- Hayrı engelleme [12. ayet]. Not: Hayr müşterek bir kelimedir. Hem bütün insanların zararlarını önleyen, yararlarını sağlayan işler, hem de Kur’an’ın insanlara anlatılmasıdır.

11- Karaktersiz (yaşadığım yerde akrabalarım, soyum, sopum yok diye kalabalık güruhlara dalkavukluk) olma! [13. ayet]

12- Katı kalpli (acımasız, vicdansız) olma! [13. ayet]

13- Nehyedilmiş işleri yapanlara evlatları (insan güçleri) ve malları (çeşitli ekonomik güçleri) var diye itaat etme! [14. ayet] Not: Demek ki, herkes birbirini sağlam karakterli olmaya teşvik edecek, aksi takdirde reddedecektir. Bu red onlarla konuşmama değil, Allah’ın nehyettiği işleri sana emrettikleri zaman bu emirlerini yerine getirmemektir.

14- Ayetler okunduğu zaman, anlatıldığı zaman “eskilerin masalları” deme! [15. ayet]

15- Yoksulların aleyhine gizli veya açıktan konuşma! [24. ayet] Not: Demek ki, yoksulların bostanı yoktu. Onları da bostan, (iş, güç) sahibi yapmak bütün toplumun, toplum adına hareket eden kamu görevlilerinin vazifesi olmalıdır.

16- Bir belaya maruz kaldığında hemen başkalarını suçlama! [30. ayet] (Kendini suçla!)

17- İnsanın eline sevindirici mallar, ürünler geçmek üzereyken (büyük karlar, kazançlar elde edeceklerini sandıklarında) bile/veya geçtiğinde azma özelliği artıyor. Dikkat et! Azgın-laşma! [31. ayet]

18- Başına bela gelmiş olsa da, af dile, Rabbinden ümidini kesme! [32. ayet]

19- Allah’ın nehyettiği işleri yaparak, mücrimlerden (suçlulardan) olma! [35. ayet]

20- Kitapta (Kur’an’da) olmadığı halde, kitaptan okuyormuş gibi yapma! [38. ayet]

Not: Bu hastalık, herkesin anlayacağı manayı bırakıp, batıni manalar çıkarma sevdasına kapılarak, kitabın herkesin anlayacağı sözlerine ters, çelişkili manalar çıkarmak yolu ile yapılmaktadır.

21- Ayetleri okumana, anlatmana karşılık insanlardan ücret isteme! [46. ayet]

22- İnsanlara ayetleri okurken, anlatırken, kabul etmezlerse ümitsizliğe kapılarak tebliğden vazgeçme! [48. ayet]

 

C- TAVSİYELER (Gücün ne kadar yetiyorsa, o kadar yapmaya çalış).

1- Sana mecnun diyenlere üzülme! [2. ayet]

2- Ahlakını, Peygamberimizin ahlakını örnek alarak yükseltmeye çalış! [4. ayet]

3- İlerdeki işlerin için ihtimal payı bırak! [18. ayet]

4- Yaşanan zamandaki büyük felaketleri/olayları insanlara öğüt almaları, düşünmeleri için hatırlat! [19. ayet]. Örnek: Türkiye 1999 depremi, ABD 11 Eylül İkiz Kuleler olayı ve 2005’te dünyanın çeşitli yerlerinde; Endonezya’da çevre ülkelerin sahil şeritlerinde yaşanan TSUNAMİ, İngiltereyi kasıp kavuran Tayfun, Pakistan büyük depremi vs. gibi, olayları anlat!

5- Rabbimizi tesbih et! [28. ayet] Not: SübhanAllah: Allah; insanlara ve hiçbir şeye benzemez! Tüm noksanlıklardan uzaktır! Noksanlıklar melek, cin, insan, kainat ve alemler için bahsedilir. Allah, Arşın fevkindedir. Arş’tan sonra zaman ve mekan yoktur. Haşa, Allah maddenin içinde, kişi ile kalbi arasında hulul değildir. Kişi ile kalbi arasında geçen bütün düşünce ve duyguları Allah bilendir. İlmi, herşeyi kapsar ve bilir. Zatı ise Arş’ın fevkindedir. Arş’tan sonra ise zaman ve mekan yoktur. “Şah damarından yakındır” ibaresi diğer ayetlerle Allah tarafından açıklanarak cahil araplara “Allah içinizden geçenleri bilir”, buyurulmuştur. Kur’an bir bütündür. Birbirini açıklar. Asla çelişki yoktur. Hiçbir ayet diğer ayetlere zıt olarak anlaşılmamalıdır. (Bkz. TEFSİR USULÜ) Allah’ın zatını düşünmek haramdır. Allah akla gelen şekil ve suret değildir. Allah’a sadece Kur’an’da bildirildiği gibi iman edilir. Allah tesbih edilir. Allah’ın yarattıkları düşünülür. Tefekkür edilir. İman kesin bir bilgi ile duygularımızın kabulü, zihnimizin kabulü ve açıklamaktır, gerekenlerini yapmaya azami gayrettir. Allah, Kur’an’da ne söylemişse doğru söylemiştir. İnsan yanlış anlayabilir. Bu nedenle birbirlerimize anlatarak (zikrederek) birbirlerimizin anlayışını düzeltmeye çalışalım. Ve Rabbimizi SübhanAllah diyerek tesbih edelim.

6- Bütün yalanlayanların, küfredenlerin ve herkes tarafından muhkemce anlaşılacak terimlere, Kur’an bütünlüğüne aykırı mana verenlerin adiliklerine sıkılma! Bilemeyecekleri bir noktadan azaba yaklaştırılmaktadırlar. [44. ayet]

7- Sen tebliğ yaparken, kabul etmeyenlerin gözlerinin bakışlarından üzülme! [51. ayet]

 

D- BİLİNMESİ GEREKENLER (Zihnin Bilgi Depolama bölümüne kaydedilecek kesin bilgiler).

Bu bilgiler Emirlerin doğru dürüst yapılmasına, nehiylerin terk edilmesine, tavsiyeye dikkat edilmesine %100 yardımcı olmaktadır, bu nedenle çok mühimdir. Zihinde bulunacak bir tek ŞİRK (Allah hakkındaki Kur’an’a aykırı bilgi) zihnin bütün devrelerinde kontakt yaparak bütün davranışları karıştıracak, bazen İslam adına zulme yol açarak, insanları İslam’dan soğutacaktır).

1- Kaleme ve Kur’an kelimelerine Rabbimiz büyük bir değer vererek üzerlerine yemin etmiştir. [1. ayet]

2- Resul Muhammed sav., Rabbimizin nimet verdiği seçilmiş bir insandır. [2. ayet]

3- Resul Muhammed sav. büyük bir ahlak üzerinde yaşayan bir insandı. [4. ayet]

Not: Hz. Aişe ra.’den rivayetle: “Allah Resulü’nün ahlakı Kur’an ahlakı (EMİR, NEHİY, TAVSİYE, BİLİNMESİ GEREKENLERİN GEREKLERİNİ YAŞAMA) idi.”

 

5-Yalanlayanlar mutlaka Allah’ın sözünün doğruluğunu görecekler ve biz de göreceğiz. [5. ayet] Not: Öldükten sonra görmeleri kendilerine bir yarar sağlamayacaktır.

6- Kimse Hidayete ermiş olduğunu, cennete gideceğini %100 olarak iddia edemez. Ancak umar, aff diler. Ve kimse filanın %100 sapıklıktan kurtulamayacağını iddia edemez. Ancak çalışır, tebliğ eder. [7. ayet]

 

7- Diğerleri tavize zaten alışıktır. Bir tek ayetin hükmünü tersine çevirmek (şirk, küfür, Allah hakkındaki çelişkili düşünce, iman esaslarında artma veya eksiltme yapma) dahi olsa, asla taviz vermemiz mümkün değildir. [9. ayet] Not: Ancak Dünya malları üzerindeki anlaşmalarda taviz vermemiz mümkündür. [Siyer’den]

8- Bostan sahipleri bir örnek olarak anlatılmıştır. Her gün dünyada benzer olaylar olmaktadır. [17-32. ayetler] İMTİHAN kavramını bu çerçevede anlayabiliriz.

Fitne/imtihan: BİR AÇIĞA ÇIKARILMA’dır… Yani bize verilenler; bizim fitnemizdir!.. Biz Çeviri’de ‘Fitne/İmtihan kelimesini: Açığa çıkarılma olarak verdik. İmtihana yol açan etmenler şunlardır:

a) Allah’ın emirleri, nehiyleri, tavsiyeleri, bilinmesi gerekenler’le imtihan. Bunların gereklerine kimler riayet edecek, şu üç günlük dünya hayatında.

Allah’tan bir lütuf olarak, iyilikler vermek. (Petrol serveti gibi).

c) İnsanlar kötü işler yapıyorlar. Allah birçoğunu affediyor. Birçoğunun ise cezasını dünyada da veriyor. Bakalım akılları başlarına gelecek mi? (Bostan sahiplerine yapıldığı gibi).

d) Allah, makro plandaki emirlerinin kazaya dönüşmesi ile imtihan. Bu emirlerin tahakkuk zamanı geldiğinde kazaya dönüşmüş olur. Örneğin: Her eceli gelen ölecektir. Ecel ne bir saniye ertelenir, ne de bir saniye ileri alınır.

Not: Ecelin değişmeyeceğine iman ne zor bir iştir düşününüz. İşte mantığa bunun için kılavuz lazımdır. Bizim mantığımız bu kılavuzu tasdik etmiştir. Küfredenlere mantıksız gelse de, bizlere mantıklı gelmektedir.

Böylece imtihan terimini kısaca izah etmeye çalıştık. (a, b, c, d) etmenleri ile imtihan edilmekteyiz (açığa çıkarılmaktayız!) Umulur ki, bostan sahipleri gibi olmayız. Kazaya dönüşen işlerde insanların yaptığı suçlar mahkemeye sevkedilir. Çünkü (a) etmeni ile Allah’ın nehiylerini çiğnememeleri gerekiyordu. Lakin hiçbir insanın suçu yoksa mahkemeye gidilmez. Olmuş bitmiş olaylara, geçmişe üzülmek de gerekmez. Bu dört etmeni birlikte düşünmezsek KADER anlaşılamaz. İslamiyet bir bütündür. Bunca araba bolluğuna rağmen geniş yol ihtiyacını karşılamayanlar bir farz-ı kifayeyi yapmamış oluyorlar. Ve farz-ı kifayeyi yapmak bütün topluma farz olduğu için, farz-ı kifaye yapılmayınca bütün toplum farzı yapmamış oluyor. İşte manzara! Binlerce trafik kazası. Kazalar oldu bitti. Biz bunlardan sonra geniş yollar vs. yapmaya çalışmalıyız. Bunlar da Allah’ın farz-ı kifayeleridir. Yani kafi, yeterli miktarda yapılınca emir yerine getirilmiş olmaktadır.

9- Ahiretin azabı, dünyadaki azaplardan çok daha büyüktür. [33. ayet]

10- Allah katında mücrimler ile müslimler bir tutulmaz. [35. ayet]

11- Bilelim ki, bazıları sanki kitaptan okuyormuş gibi bizleri aldatmaya çalışır. Uyanık olunuz. [38. ayet]

Uyanık olmanın yolu, kitabı kendimiz okuyup, öğrenmemizdir. Böylece kontrol edebilelim.

12- Bazıları her ne hükmederse olacağını zannediyor, bu yanlıştır. [39. ayet]

Not: Bazıları diyor ki, filan adam Allah’ın velisidir, her ne isterse Allah yapar. Allah onun yürüyen ayağı, eli, gören gözü, duyan kulağı olur diyorlar. Böyle anlayışlar bu ayete çelişki arzediyor. Böyle anlayışlar batıldır. Olsa olsa bir kul Allah’ı sevince, Allah’ın kitabını okur, anlar, fakih olur. Allah’ın emirlerini elleri ile yapar, Allah’ın bilin dediklerini gözüne gözlük yaparak dünyayı bunlarla seyreder, Allah’ın nehyettiklerine ayakları gitmez, Allah’ın tavsiyeleri, kendisine hatırlatılınca işitir, yapmaya çalışır. İlgili hadis böyle anlaşılır. Hiçbir hadisi Kur’an’a zıt olarak yorumlamayınız. Kur’an’a zıt yorumlarsanız Allah iman ve amelinizi sıfırlar. Allah kimseye, her ne isterse yapacağına dair bir yemin vermemiştir. [39. ayet]

13- Kimse gaybdan (Levh-i Mahfuz’dan) birşeyler yazamaz. [47. ayet]

Not: Bazıları filan Levh-i Mahfuza baktı, yazdı, söyledi, Allah buna öyle bir şey yapmaya izin verdi, diyorlar. Bu dedikleri batıldır. Cin Suresi 26-27 ile de bu tefsir edilmiş ve Allah’ın ancak seçip razı olduğu Resullere gaybtan bildirdiği buyurulmuştur. Son Resul ölmüştür. Kıyamete kadar hiçbir kimseye gayb bildirilmeyecektir. Biz buna itikad ederiz. 14- Keramet haktır. Haktır demek gerçektir, olmaktadır demektir. Lakin keramet nedir? İkra/Alak Suresi’nde Allah’ın “Kerim” olduğunu öğrendik. Kalem 49’da bu duruma bir örnek verilmiştir. Hz. Yunus tebliğ yapmaktadır. İnsanlar kabul etmiyorlar. Canı çok sıkılır. Tebliğ bölgesini gemiye binerek terkeder. Gemidekiler bir vesile ile kendisini denize atarlar. Hz. Yunus’un elinden gelebileceği bir şey kalmamıştır. Yalvarır, dua eder, aff diler. Allah kendisini affeder. Ve balina balığı vasıtası ile karaya ulaştırır. [49. ayet]

Boğaz köprüsünden atladığı halde, sağ salim kurtulan insanlar yok mudur? Bunları rüzgar vesilesi ile kurtaran Allah’tır. Bu Allah’ın bir nimetidir, ikramıdır. “Ben keramet gösteririm” diye iddia etmek ise insanı küfre düşürür.

15- Bütün Peygamberler Allah’ın salih kullarıdır. Kur’an’da ismi geçen kulların dışında hiç kimseye %100 salih kuldur, denemez. [50. ayet]

16- Allah’ın ayetlerini insanlara anlattığın zaman, kabul etmeyenler (küfredenler) gözleri ile kin ve nefretle bakarlar. [51. ayet]

17- Kur’an-ı Kerim; Alemlere, bütün insanlara gönderilmiş (EVRENSEL) bir Zikir’dir. [52. ayet]

Not: Evrensel bir ağız birliği gibi Orijinalini herkes gücü yettiğince ezberlemeye çalışmalı ve her insan kendi ana dili ile manasını öğrenmelidir.

Zikr: Konuşma demektir. “Dün zikrettiğim gibi yine söylüyorum enflasyon %50’den aşağı düşmez” örneğinde olduğu gibi. Kur’an ise Allah’ın konuşmasıdır. Hitabıdır, kelamıdır. Bu konuşması Levh-i Mahfuza yazılmıştır. Melek Cebrail, Allah’ın emirleri üzerine buradan öğrenerek, getirip Allah’ın Resul seçtiği Hz. Muhammed sav.’e aktarmıştır. Orijinalini kıyamete kadar kimse tahrife güç yetiremeyecektir. Şu gün araplar dahi Peygamberimizin yürüttüğü tebliğ şekli gibi Kur’an’a yönelmedikleri için, arapça bilmeleri, Kur’an’ı tam anlamalarına yetmiyor. O halde biz araplardan öğrenerek lügat manalarını, Peygamberimizin ilk günden başlayarak Kur’an’ı nasıl öğrendiğini, nasıl tatbik ettiğini araştırarak bu yolu izlersek, umulur ki; Kur’an kelimelerini tahrif edenler devrileceklerdir. Bu evrensel Zikri, Peygamberimiz ve sağlığındaki sahabeler nasıl anlamış ve tatbik etmişlerse bunu araştırmak her müslümanın boynunun borcudur. (Belamlar) Kur’an’dan bahseder. Hz. Muhammed’in ayağının tozuna kurban olduğunu söylerler. Lakin ne yapar ederler bu Belamlar; Hz. Muhammed ve ashabının tatbikat ve anlayışına aykırı anlayış ve tatbikatlar geliştirirler, yaparlar. Bunu farketmeyen insanlar ise, böylece bu insanları büyük zatlar olarak vehmeder, algılar. O halde bu ZİKRİ ANLAMAK ve tatbik etmek için Bütün Kur’an ayetlerini LÜGAT manaları olarak öğreneceğiz. İlk sureden itibaren Peygamberimizin sav. tatbikatını izleyeceğiz. Böylece; umulur ki, gerçekten ZİKRİ anlamış olacağız. (Allah, Zikre yönelenlere yardım etsin).

İşte değerli arkadaşlarım Kur’an Arapçasını bilmenize gerek yok, size 4 ÖNEMLİ TESPİTLER SUNDUM. Kur’an Surelerini bu şekilde okumaya devam ediniz… Size 3 SUREYİ örnek olarak BEN ÇALIŞTIM… Yıllarca bu çamışmaları EVLERDE yaptık… Toplantılarda, Seminerlerde dile getirdik: BİZİM MEAL İŞTE BÖYLE HAZIRLANDI…  Ömrünüzü bu stres içinde geçirmeyin. Arapça öğrenemedim vs. diye… Allah sizi Arapça lisannı öğrenmediniz diye hesaba çekmeyecek. Kur’an’ı anladığınız dilde okuyup ve bu şekilde hayatınıza alıp almadığınızdan sorguya çekileceksiniz.

114 KATLI BU KİTABI (BİNAYI), yavaş yavaş acele etmeden TAM 23 YIL SABIRLA ÇIKINIZ. Kaç yaşında başladıysanız Kur’an’ı okumaya, araştırmaya… 40 ise üzerine 23 yıl koyunuz… 18 yaşında başlamışsanız üzerine 22 yıl koyunuz ÇALIŞMALARINIZI SÜRDÜRÜNÜZ. 40 yaşınıza geldikten sonra da ölmez sağ kalırsanız; bir 23 yıl daha koyunuz… KUR’AN AYETLERİ size İNMEYE BAŞLAYACAKTIR, nereden nereye? O kitabın sayfalarından KALBİNİZE… Anlamaya başladıkça Kur’an’ı yaşamaktan BÜYÜK BİR TAT ALACAKSINIZ.

Bu 3 Sureyi ÖRNEK ALARAK tüm Surelere aynı uygulamayı yapınız…

 

Her Ayeti okuduğunuzda BU ŞEKİLDE SORGULAYINIZ:

1) Bu Ayetteki EMİR ya da EMİRLER nelerdir?

2) Bu Ayette NEHİY/YASAK ya da YASAKLAR nelerdir?

3) Bu Ayette TAVSİYE ya da TAVSİYELER nelerdir?

4) Bu Ayette BİLİNMESİ GEREKENLER nelerdir?

 

AKLINIZI KARIŞTIRMAYIN…

BU VE BENZERİ AKLINIZA NE GELİRSE HEPSİ ŞEYTANIN; KUR’AN’DAN BU ŞEKİLDE UZAKLAŞTIRMA PLANLARIDIR…

ŞEYTAN VE ADAMLARI; KUR’AN ANLAŞILMASIN DİYE BÜYÜK BİR GÜRÜLTÜ ÇIKARTMAKTADIRLAR…

İnsanlar düşünecek tabi; BEN BU KİŞİ GİBİ AKILLI DEĞİLİM Kİ?!

Bu EĞİTİMLİ, ben değilim ki?

AKIL NİMETİ -deliler müstesna- HER İNSANDA VARDIR…

 

Kıymetli Arkadaşlarım;

Aklımızı VAHYİN hizmetine vererek KULLANACAĞIZ… Aklımızı BU YÖNDE ÇALIŞTIRACAĞIZ. Akıl nimeti Vahiy nimeti ile buluştuğu zaman ÇELİŞKİSİZ BİR ANLAYIŞ ortaya çıkacaktır.

Akıl nimeti bir şekilde gidebilir ama VAHİY (KUR’AN) NİMETİ kıyamete kadar baki kalacaktır…

Akıl nimeti elinizden alındığında kimse size değer vermeyecektir. Gençlikte gitmese bile İHTİYARLIKTA AKLIMIZIN GİTTİĞİNİ yakınlarımızdan görüyoruz. Allah hepimize sağlıklı bir şekilde ömrümüzü tamamlamayı lütfensin… Peygamberimizin en büyük dualarından biri: “EY RABBİM, SEN BENİM AKLIMI KORU!” olmuştur. Allah hepimizin aklını korusun…

Lütfen AKIL NİMETİNİ VAHYİ ANLAMAKTA KULLANALIM… İnsanlar için KUR’AN’I KOLAYLAŞTIRALIM…

 

 

Bu yazı toplam 1660 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.