Av.İbrahim TAŞKESTİ

Av.İbrahim TAŞKESTİ

medeniyetler çatışması mı? medeniyetler ittifakı mı?

 

      Amerikalı siyaset bilimci Samuel Huntington’un “medeniyetler çatışması” adlı makalesi Sovyetler Birliğinin  ve komünist  bloğun dağılmasından sonra dünya genelinde büyük yankılar yapmıştı. Samuel Huntington bu makalesinde özetle;“dünyadaki zıtlaşmalar, kavgalar, savaşlar artık dinlerin temsil ettiği medeniyetler arasında olacaktır. Bu bağlamda en çok öne çıkan medeniyet İslam medeniyetidir. İslam Medeniyeti Çin(Konfiçyüs) medeniyeti ile elele verip Batı medeniyetine savaş açacaktır.” tezini savunmuştur.

 

     Aslında  Huntington bunları söyleyerek bir dönem varlığını ve stratejisini borçlu olduğu Kızıl-Komünist bloğun düşmesi ve dağılmasından sonra ABD ve AB’ye yeni bir hedefi, düşmanı işaret etmekteydi. Batı toplumunun dünya üzerindeki çıkarlarını muhafaza edebilmesi, dayanışması ve zinde kalabilmesi yeni bir düşmanın icat edilmesine bağlıydı. Samuel Huntington bu düşmanı çoktan bulmuştu. İşte o düşman Doğu Medeniyeti, özellikle İslam medeniyetiydi.

 

     Tartışmalar bu yönde devam ederken 11 Eylül olayının patlak vermesinin hemen ardından bazı batılı yorumcu ve düşünürlerin bu olayı Samuel Huntington’un medeniyetler çatışması tezi doğrultusunda yorumlamaları da dikkat çekiciydi. Onlara göre batıyı hedef alan İslam medeniyetinin (islamcı militanların) savaşı başlamıştı. Oysa Osmanlı Medeniyetinin dağıtılmasından sonra dünya coğrafyasında; yerinden yurdundan kovulanlar, şehir ve medeniyetleri alt üst olunanlar, soykırıma uğratılanlar, ana karnında ve kundaktaki bebekleri katledilenler, kadınlarına tecavüz edilenler, erkekleri işkence altına alınanlar BATILI ülkeler değildi. 

 

      Ne yazık ki gerçek, realite dünya kamuoyunda oluşturulan kanaatin tam tersineydi. Ortada büyük bir kandırmaca ve dezenformasyon, sözkonusuydu. Çünkü bu tez ve düşünceleri ortaya koyanlar güçlüydü. Güçlü haklıydı.(!)Dünya arenasında güçlünün dediği olmaktaydı. İşgal altında olan ülkeler İslam ülkeleriydi. İşgalci güçler de Batı ülkeleriydi. Durum böyle iken nasıl olur da islam medeniyetinin batı toplumlarına savaş açtığı söylenebilirdi.

 

     Bütün bu gerçekleri görmezden gelerek İslam medeniyetini ve müslümanları hedef tahtasına koymak, sözde islam ülkeleri dahil tüm dünya kamuoyunu, yanıltmak ve kandırmaktan başka ne olabilir di?

 

     Bu tartışmalar devam ederken  Türkiye ve İspanya tarafından başlatılan  ve ikincisi 13-16 Ocak 2008 tarihleri arasında İspanyanın başkenti madrid'de düzenlenen    “medeniyetler ittifakı madrid forumu”             

toplantısı yapıldı. Türkiye ve İspanyanın öncülüğünü yaptığı bu proje Birleşmiş Milletler himayesinde yetmiş farklı medeniyete sahip ülkeden yüzlerce üst düzey yetkiliyi ve akil adamları bir araya getirmeyi başarmıştır.

 

     Türkiye İslam medeniyetinin en önemli ülkesi olarak ve üzerinde oturduğu tarihi mirasın sorumluluğunu; doğu-batı medeniyetlerinin buluşmasında almış olduğu en üst rolle yerine getirmiş; hem küresel ölçekte politika geliştirebilen bir ülke olduğunu, hem de medeniyetler çatışması tezinin borazanlığını yaparak farklı medeniyetleri çatıştırma projesi sevdalılarına farklı medeniyetlerin bir arada bulunabileceğini tüm dünyaya göstermiştir.

 

     Güç sahiplerinin medeniyetler çatışması tezinin arkasına gizlenerek, İslam medeniyetini ötekileştirme ve düşman ilan etme projesinin arkasındaki gerçek ve karanlıkların Endülüs Medeniyetinin doğduğu topraklarda ateşlenen meşalelerle gün yüzüne çıkarılması faaliyetleri çok anlamlı değil midir?

Bu yazı toplam 802 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar