ŞEVKET TANDOĞAN
KİMLERİN SAFINDASINIZ?
Bütün insanların ilk babası ve peygamberi Âdem aleyhisselâmdır. Allah-ü Teâla, bu âlemi yarattıktan bir süre sonra, insan cinsinin ilk babası olmak üzere, Hz.Âdem’in cesedini balçıktan yaratıp ona ruh vermiş, ilim ile imtiyazlı kılmış ve ona eş olmak üzere Hz.Havva’yı yaratıp kendilerini cennete yerleştirmişti.
Bütün melekler, Allah’ın emriyle Hz.Âdem’e saygı anlamında secde ettikleri halde, meleklerin arasında bulunan ve esasen cinlerden olan İblis (Şeytan) kibirlenip, Hz.Âdem’den üstün olduğunu iddia ederek secde etmemiş, melekler arasından ve rahmetten kovulmuştur.
Allah-ü Teâlâ Hz.Âdem ile Havvâ’ya cennette bulunan bir ağacın meyveleri haricinde bütün nimetleri serbest kılmıştı. Şeytan bir yolunu bulup onlara yaklaşarak, vesvese vermiş, yasak meyveden yerseniz burada kalıcı olursunuz diye yemin edince, Hz.Âdem ile Havvâ, “Yemeyiniz” emrini unutarak yasak meyveden yemişlerdi.
Bunun akabinde üstleri soyularak cennetten çıkarılıp yeryüzüne indirilmişlerdi. Hz.Âdem Serendip adasına, Havvâ da Cidde’ye ayrı yerlere inmişlerdi. Her ikisi de çok pişman olup, günlerce ağlayıp tevbe ve istiğfar ettiler. “Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Sen acımaz,affetmezsen hüsrana uğrayanlardan oluruz.” Diyerek yalvardılar. Allah (c.c.) afvederek onları Mekke yakınındaki Müzdelife denilen yerde buluşturdu.
Hz.Âdem nesline Peygamber oldu ve 10 sahifelik bir kitap indirildi. Bin sene veya 930 sene yaşadıktan sonra vefat edince Serendip adasında veya Mekke’de Ebû Kubeys dağında defnedilmiştir. Havvâ anamız, her doğumda bir erkek, bir de kız olmak üzere ikiz dünyaya getirirdi. Böylece çocuklarının sayısı kırka ulaşmıştı.
İnsanların çoğalması için, o zaman her erkek çocuk kendisiyle birlikte doğan ikiz kardeşi ile değil, başkası ile doğan kız kardeşi ile evlenebilirdi. Kâbil ikiz kardeşi olan İklima ile evlenmek istiyordu. Babası Hz.Âdem bunun câiz olmadığını, İklimâ ile Hâbil’in evlenebileceğini bildirmiş ise de söz dinlememiş, arzusunda ısrar etmişti.
Bunun üzerine Hz.Âdem oğullarına birer kurban kesmelerini söyledi. Kimin kurbanı Allah katında kabul edilirse onun haklı olduğu anlaşılacaktı. Âdete göre o zaman gökten gelen beyaz ateş hangi kurbanı kaplarsa o makbuldü.
Kâbil ile Hâbil kurbanlarını Allah’a sundular. Gökten gelen ateş Hâbil’in kurbanını yedi. Kâbil’in kurbanı ortada kaldı. Kâbil kardeşine hased ve kin beslemeye başladı. Kavga ettiler. Hz.Âdem’in Kâ’beye gittiği bir sırada, 20 yaşındaki Hâbil uyurken başına taşla vurarak öldüren Kâbil, kardeş kâtili oldu.
İşlediği bu cinayetten dolayı, Hz.Âdem üzüldü, Kâbil'i evlatlıktan reddetti. O da Yemendeki Aden'e yerleşti. Şeytan Kâbil'e gelip, "Hâbil ateşe taptığı için, ateş onun kurbanını yedi. Sen de kendin için bir ateş evi yap ve ateşe tap." dedi. Bu vesveseye kapılan ilk kâtil Kâbil, hem de ateşe tapan ilk müşriktir. İlâhi adaletin tecellisi ile kendisi de torununun attığı bir taş ile ölmüştür.
Hâbil'in ölümünden elli yıl sonra,Hz.Âdem 130 yaşındayken, Allah'ın hediyesi anlamındaki Şit (a.s.) dünyaya geldi ve kendisine peygamberlik verilerek 50 sahife nâzil oldu. Hz.Nuh (a.s.) Şit'in neslindendir.
Binlerce yıllık insanlık tarihi boyunca her zaman Habil'in nesli ile Kâbil'in yoldaşları var olmuş, kavga edegelmişlerdir. Kamplaşma denilen bu mücadele bu gün de vardır, kıyamete kadar devam edecektir. Ne yaptığınızdan çok daha önemli olan kimin safında kimlerle beraber hangi yolda ilerlediğinizdir. Gerçekler apacık ortada iken, maddi çıkarlar için ya da düşüncesizlikten ötürü Kâbil'in safında ve yolundaysanız sonuç hüsran ve azaptır.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.