İYİ’ Kİ DOĞDUN EY RESULÜ ZİŞAN EFENDİMİZ

 

 

 

 

 

Merhabâ ey âlî Sultan merhabâ
Merhabâ ey kân-i irfân merhabâ

Merhabâ ey Sırr-ı Furkan Merhabâ
Merhabâ ey derde dermân Merhaba

 

Merhaba ey Resulü Zişan Efendimiz.İyi ki doğdunuz. Siz yeryüzünde yürüyen bir kandilsiniz, hem de yürürken etrafına nur saçan, ışık saçan bir kandilsiniz. Yeryüzü ancak sizin nurunuzla aydınlanır. Yeryüzündeki her zerre senin nurundan faydalanır. Bu nur öyle bir nurdur ki, aslında Allah Zülcelal Hazretlerinin nurunun ta kendisidir. Yüce Mevla’m kendi nurundan bir nur ayırdı ve o nura “Muhammed ol” dedi. Bu emir üzerine o nur insan sureti şeklini aldı ve hemen dile gelip “La ilahe illallah” dedi. Allah Zülcelal Hazretleri şöyle cevap verdi; “Muhammedun Resulüllah”.

 

Bu nurdan yaratılan insanoğlu halife olarak yeryüzüne gönderildi. Hatta bu nurun yansımasından arşlar, kürsiler yaratıldı. Bu yüzdendir ki Aleyhissalatü vessalam efendimiz “evveli ve ahiri” dir. Bu nuru yaratmamış olsaydı yüce Mevla, bizler yüce Rabbimizi tanıyamaz ona giden yolu bulamazdık.

Bu yolun büyük üstadlarından Muhyiddin İbn-i Arabi Hazretleri “Kitapların en kıymetlisinde On bin civarında Esma-ül Hüsna tespit ettim der, biz sadece doksan dokuzunu biliyoruz. Yüce kitabımızda on bin Esma-ül Hüsna’nın her yansımasında Resulü Kibriya Efendimizin Esmalarını gördüm der. Bu yüzdendir ki âlemlere rahmet olarak gönderilen peygamber efendimiz âlemlere sığmaz ama şu gönüllerimize sığar. Zira âlemler gönül kadar geniş değildir.

            Amine validemiz hamileliğin ilk günlerinde bir gece rüyasında vücudundan bir ışığın çıkarak her tarafa yayıldığını ve bu ışığın Suriye’nin muhteşem saraylarını bile aydınlattığını görür. Bir başka rüyasında ise; “Sen bu ümmetin efendisine hamilesin. Onu dünyaya getirdiğinde, her kötünün şerrinden, bir olan Allah’a sığınırım… de ve ona Muhammed adını koy”

 

            Kâinata rahmet diye gönderilen yüce peygamber efendimizde kimsede bulunmayan eşi benzeri olmayan çok yüce değerler mevcuttur. Bu değerlere kısaca bir göz atarsak;

            Adem Babamızdan (a.s) ve ondan sonra gelenlerin, altında toplandıkları sancak sevgili peygamber efendimizin sancagıdır.

Durak yerinde ziyaretçileri en çok olan havuz onun havuzudur.

Kendisine verilen şefaat hakkı en çok olan peygamber efendimizdir.

Ümmeti arasında hüküm veren ilk peygamber yine sevgili peygamber efendimizdir.

Bütün müminler cennete onun şefaati sayesinde girecektir.

Cennete ilk giren yine sevgili peygamber efendimiz olacaktır.

Sevgili peygamber efendimizin  ümmeti cennete diğer ümmetlerden önce girecektir.

Cennetteki makamların en yücesi olan “El-Vesiletü menziletün fi’l cenneti” hadisi şerifindeki vesile’nin sahibi odur.

 

Aleyhisselatü Vesselam Efendimiz daha çocuk yaşlarında amcası Ebu Talip ve yengesi Efendimizi aralarına alır onu koklar kucaklayarak yanlarında yatırırlardı. Efendimizin Annem dediği Fatıma bint-i Esed annemiz ilk önce Aleyhisselatü Vesselam Efendimizi doyurur sonra kendi çocuklarıyla ilgilenirdi. Ebu Talip ve biricik yengesinin kanatları altında mübarek hayatlarına yol aldılar. Efendimiz yengesinin bu iyiliğini hiçbir zaman unutmadı. Hatta kuşluk vakitlerinde bile yengesinin evine gider birazcık uyurdu. Yengesinin vefat haberi gelince Resulüllah efendimiz çok üzüldü gözlerinden yaş döküldü ve “Bugün benim annem vefat etti” diyerek üzerindeki hırka-ı şerifi çıkartıp “Yengemi hırkama sarın öyle defnedin” diye de vasiyette bulundu. Kısaca doğumundan başlayarak bu dünyadan ayrılışına kadar her şeyi ayrı bir örnekti.

 

            Yeryüzünde Naat’ların en güzelleri efendimiz için söylenmiştir. Söyleyenler hanımefendi olsun beyefendi olsun her sözleri ayrı bir güzel, ayrı bir muhabbetlidir. Yakın tarihimizde gönül ehli hanım üstadlardan Şeref Hanımefendinin söylediği Naat’ı Şerife bir kulak verelim, şöyle diyor;

Ya Resullüllah sen’in vasfı saniyelerini ifade etmek mümkün değildir, ama insan sevdiğini söylemeden duramaz. Sana kavuşmayı bekliyorum. Sadece eşiğini görmeye bin canım olsa feda ederim. Eğer Ravza’nın tozuna yüzümü sürmeden ölürsem mezar taşım bile başıma taş vursun. Kötü amellerle defterim doluyor, bu sebeple Kirame’n Katibi’nden utanıyorum. Fakat bu günahlarımı ifade ve itiraf ederek sen’den şefaat umuyorum.

Ne diyelim; Ey Resulü Zişan Efendimiz bizlerde senden şefaat ve muhabbetini umuyoruz…!

 Gayret bizden, yardım Yüceler Yücesinden. El Fatiha

Bu yazı toplam 6384 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar