Tarık Sezai Karatepe
İş başa düştü!
İş başa düştü!
Sağlıklı düşünmek nedir? Vahiy ekseninden kopmamak, ilkeler bazında yoğrulmak… İnsan gerçeğiyle yüzleşmek, ama haksızlık yapmamak.
Vefakar olmak, lakin hileye sapmamak… Cefakar olmak, fakat başa kakmamak… Issız bir limana demir atmak, ancak halktan kopmamak… Başını iki elinin arasına almak; ne var ki ağlamamak, gülmemek…
Sakin bir günün ardından akl-ı selimle düşünmek, sakın ola ki galeyana gelmemek… Bir çuval inciri berbat etmemek, inciri kıskanmamak. Dağıtmak halka, stok yapmamak…
Çoğalmak, ama azalmamak… Niteli ararken, niceli de kazanmak… Bariz düşünmek, taşları yerine koymak!
Kıymeti başkasına verip, kendine değer atfetmemek… “Yarım asırlık emeğim var!” deyip, gelecek yüz yılı heba etmemek…
“Az olsun, benim olsun!” dememek, “Çok olsun, insanlığın olsun” sırrına ermek!
“Ben olmasam da olur!” demek, ‘başkası’nı tercih etmek… Hani okurlardı 40 yıldır, anlatırlardı: “Bir göreve talip olanı Allah yalnız bırakır. Bir vazifeye layık görüleni Yüce Yaradan yardımıyla destekler.”
Eklerlerdi: “Görev istenmez, verilir.”
Sırrını ifşa etmemek, “Kol kırılır, yen içinde kalır!” demek… Magazine prim vermemek, mizansene konu olmamak, mizahsen tuzağına düşmemek…
Yeryüzünün en vakur işiyle uğraştığının şuuruna ermek, kaliteyi düşürmemek…
“Aralarındaki iş istişare iledir!” Yüce Emrine iman etmek; ayak dirememek, söz ebeliğine boyun eğmemek.
Eğitip adam edeceği onlarcasını, “Kavgayı ancak siz önlersiniz, bizim gücümüz yetmedi!” deyip salona almamak; arkasından “Huzur bizimle gelecek(!)” yaygarasını koparmamak…
……………………….
Kabul et ki yanlış yaptın. Seçilen hain değil, seçilmeyen vazgeçilmez hiç değil. Fukara sümüğü gibi önüne gelene provakatör, sinsi, tilki, çakal, deyiverdin.
Kanal kanal dolaşıyor, kartelin reytingine çanak tutuyorsun. Kongreyi yayınlamayan tv’ler şimdi niye peşinde? Garip değil mi? Bir o kadar da tuhaf!
Hadi çok başarılıydın da, buna rağmen listeye giremedin. İyi ya işte, başarılısın. Melekler, amellerini kayda geçti. Daha ne beklersin?
Sen demez miydin, “Mahkeme kadıya mülk değil, biz anamızın karnından tecrübeyle doğmadık!”
İşte tam zamanı. Hazır, listede yoksun. Akil kişi gibi rol üstlen. Beraberce başardığın işleri anlat. 69 ruhunu, Kıbrıs’ı, Diyanet’i, meslek okullarını, Siyonist bakana gensoruyu, 96’yı, D-8’i, sosyal barışı, işçi-memur-emekliye görülmemiş zammı, manevi kalkınmayı…
Bırak soru-cevap faslını. Yetkili değilsin, anla artık! Ve iki kişiden biri değilsin açıklama yapacak, biri lider, öteki başkan. Lider’i kullanma, Başkan’ı hor görme!
İstediğini söyleyen, istemediğini işitir. Meydanı boş sanma! Bakanlık yapmışsın, birkaç kez. Bilmen lazım. Müsteşarın dediği seni bağlamaz. Senin dediğin ise bakanlığın görüşüdür.
Perde arkasını anlattın, durdun. Doğru belki. Hem de % 100. Ama emin ol, sana kimse inanmadı. Yetkisizsin çünkü, bu yüzden ki etkisizsin. Anadolu’da bir laf var, bilirsin: “Sakalı yerine koy!”
Yol yakınken bırak, vazgeç. Lider aciz değil ki sana görev versin. Başkan zayıf değil ki yutsun, her lafı. 41 yıldır 4 kere yoklanan, buna rağmen ayakta kalan şu alemin en dinamik yapısını ezme daha fazla!
Ezme ki, çözümsüzlük girdabında boğulan kitle, adresi yanlış yerde aramasın. 24 vekilken daha gürbüzdün. Sonra çokluk atalete sürükledi, gevşedin.
Bak gördün mü, Anadolu’yu fethe çıkacağına, yeniçerilere çiğnettin mahrem salonu! Israr edersen iş başa düşer, bilmiş ol!
İnanmış yiğitlerle, özgür beyinlerle kürsü hakkı alınır, kazanılır zafer. Lider-başkan-teşkilat, Roma’ya sefere çıkar o hızla!
“Bunlar iç sorunlarıyla boğuşsun, dursun. Biz İran’ı sıkıştıralım, bir yandan. Gazze aspirinsiz, gazsız, susuz kalsın. Gıdım gıdım zam alsın, orta direk. Çatırdasın iyi ya. Nasıl olsa yakın tehlike, Anadolu halkı.
12 Eylül’de şanlı bir ‘Evet’in bile tadını çıkarmasın, mazlumlar. Ahlak yerde sürünsün. Mini etek göklerde. Faiz, yaksın ocakları. Ağlatsın, inin inim.”
Benden söylemesi. ‘Karşı’ taraf böyle istiyor. Nasılsa sen yoksun. Temmuz’u atlatamadan olağanüstüsündesin, kongrelerin.
Yeni bir döneme geçti, hareket. Sahipsiz değil, şu an çıkış yolu arayan milyonların sesini bir duysan. En olgun dönemini yaşıyor. Aidiyet hiç olmadığı kadar arttı.
Güven bu gençliğe. Yalan söylemiyor kimse. Göze girmek için olmayanı olmuş göstermiyor. Şişirme faaliyet planı doldurmuyor. Neyse o.
“Her ferdi değerli”yse, bırak öyle kalsın. Zengin ama kalitesiz değil, orta halli ama beceri sahibi sahibi aday olsun, seçilsin, yüceltsin davayı. Ebu Zerler, Bilaller az değil, bilesin.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.