Abdurrahim Somuncu   (Emekli Müftü)

Abdurrahim Somuncu (Emekli Müftü)

İNSAN NASIL BİR VARLIKTIR.

 

             

                   İnsan yaratılış itibariyle mükemmel bir varlık olarak yaratılmıştır. İsra süresi ayet 70 de “Biz hakikaten insanoğlunu, şan ve şeref sahibi kıldık. Onları kara ve denizde taşıdık; kendilerine güzel güzel rızıklar verdik; yine onları yarattıklarımızın birçoğundan cidden üstün kıldık” (İnsanı maddi, bedeni, ahlakı ve ruhi meziyetlere haiz kıldık)buyrulmaktadır. 

               Kişi kendisini nasıl ve neye göre sorgular. Yaratanımız, bizim iç duygularımızla yapılacak veya yapılan bir işin doğru veya eğri olduğunu kendisin basiret gözüyle anlaya bileceğini kıyame süresi ayet 14. “Artık insan kendi kendinin şahididir ( Azaları ne yaptığını birer birer haber vermek suretiyle şahitlik edecektir )”  buyrulmaktadır.

               İnsanı iki yönden düşünmek ve görmek gerekir.1. İnsan akıl, irade ve dini duygularla donatılmış olan insandır. 2.kısımdaki insanı da, nefsine, şeytana, hırsına ve tulu emeline esir düşen ve mağlup insan olarak düşünmek ve değerlendirmeyi gerektirmektedir.

             İnsanın olgunlaşması neye bağlıdır? Ferdin olgunlaşması nasıl ve neye göre olmaktadır. İnsanın bünyesinde Allah (c.c)tarafından monta edilmiş Aklı vardır, bu akıl irade, dini duygu ile müspet bir cephede, bulunmaktadır, başka bir cephede ise; Nefis, şeytan, hırs, tamah (ölümsüz duygu) da başka bir cephede bulunmaktadır. Aklını iradesi yönünde inancıyla birleştirenler, başarı cephesinde bulunanlardır. Nefsini şeytanla, hırsla ve tamahla birleştirenlerde sapıtanlar, şaşıranlar cephesinde olanlardır. Bu duygulardan haberi olup da yanılanlar olduğu gibi, bu duygulardan haberi olmayanlarda denizde pusulasını kaybeden kaptan gibi gezip dolaşmaktadırlar.                                                                                                                                 

                   Müspet cephede bulunanların tahlilini yapacak olursak;1.Akıl, irade ve dini duygudur: Aklın randımanlı çalışması için tedbire başvurması gerekmektedir. Peyagamber efendimiz (s.a.v) bir hadisinde  “Laakle kettedbiri/tedbir gibi akıl olmaz” buyurmuşlardır. Tedbir nedir.? Peygamber efendimiz (s.a.v)’ e sahabeden bir zat geliyor “Yarasulallah devemi bağlayıp tamı Allah’a tevekkül edeyim, yoksa baglamadanmı tevekkül edeyim” diye sorusunu yöneltiyor. Peygamber efendimiz (s.a.v) de cevaben: “Önce deveni bağla, sonra Allah’a tevekkül et” buyurmuşlardır

                    İrade nedir? İrade kul bir şey hakkında olumlu ve ya olumsuz yönde tercihini yapmasıdır. Bu tercihten dolayı kişi sorumluluk taşımakta veya mükâfat’a kavuşmaktadır.

              3.İnsan her doğruyu aklı ile bulabilirmi? İnsanı yoktan var eden Allahtır. Bizim nasıl yaşayacağımızı, kataloğumuzu da koyan odur. İslamın ilk emride “oku” olduğuna göre cehaletini yenende doğruyu bulur.                                                                                                

                Menfi cephede olanlar: Nefis, şeytan, hırs, tamah, tulu emeldir. Bunlardan nefis nedir.? Bunu Yusuf süresi 53.ayetten öğrenelim “…Nefis aşırı şekilde kötülüğü emreder”buyrulmaktadır. Peygamber efendimiz (s.a.v) bir savaş dönüşünde, “Ey! Ümmeti ashabım küçük harpten büyük harbe döndük” buyurmuşlardır. Eshab (r.d a.m) de yaresulallah düşman karşısında bulunmak küçük harb diye yâd ettiniz büyük harp nedir diye sorunca “Nefisle mücadeledir” buyurmuşlar.                                                                                                                                             

                 Menfi cephede olanlardan birside şeytandır. Şeytan; insan için düşman olduğu kur’anda fatır süresi 6. ayette şöyle yer almaktadır. “Çünkü şeytan, sizin düşmanınızdır. Sizde onu düşman sayın” (Euzubillahimineşşeytanirracim) silahı ile kovun buyurmaktadır.

               Menfi cephede olanlardan biriside “hırs”tır. Hırsın aşırısı sahibini tehlikeye sokmaktadır. Hırsla ilgili şöyle bir hikâye vardır. Üç arkadaş araziye geziye çıkarlar, arazide giderken önlerinde yuvarlak bir taş görürler, bu taşta neyin nesi derler, taşı olduğu yerden kaldırırlar, aşağıya doğru bir merdivenin olduğu görülür. Merdivenden aşağı inerler, orada bir oda, odanın içerisinde bir küp bulunmakta, kupun ağzını açarlar, birde ne görsünler ki, küpün içerisinde altın dolu. Bu üç arkadaş çok sevinirler ve bir birleriyle kucaklaşırlar.  Sıra bu küpün içindeki altınların nakli ve paylaşımına gelir. İçlerinden Mehmet efendiyi taşıt ve altınları koyacakları kapları getirmek üzere,  yaşadıkları şehre gönderirler. Şeytan araya girer, Mehmet Efendi niyetini bozar, arkadaşlarını zehirleyip öldürmeyi düşünür. Yemek hazırlatır içerisine de zehir katar. Altın küpünün yanında kalan Ali ile Velide bu altınları üç kişiye taksim etmeyelim, ikimizin olsun düşüncesine sahip olurlar. Mehmet efendiyi buraya gelince, niçin geç kaldın bahanesiyle, Mehmet efendiyi vurup öldürelim ve altın küpünün olduğu yere cesedini atalım kimsede bu yeri bilemez ve bulamaz derler. Düşündükleri gibi arkadaşlarını öldürürler ve o yere atarlar. Altının yeri ayrı, yemeğin yeri ayrı, hele şu yemeği yiyelim de altının paylaşım işini öyle yapalım derler. Zehirli yemeği, yemek suretiyle onlarda ölürler. İşte hırs ve tamahın yaptığı felaket böyle netice verir. Mevla’mız, bizleri nefsin, şeytanın, hırs ve tamahın şerrinden korusun. Allah’a emanet olunuz.

Bu yazı toplam 2838 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum