ŞEVKET TANDOĞAN

ŞEVKET TANDOĞAN

-Î M A N-

            Ol bir îman cevheri ki, ilâhî ne büyüktür!

                Îmansız paslı yürek, sîneye bir yüktür…

            İstiklal şâirimiz Mehmet Akif’in terennüm ettiği, îman cevherinden bahsedeceğim. Zira, iki cihanda huzur ve saadetin temeli îmandır. Yaşadığımız toplumsal cinnetin, bunalım ve depresyonların temelinde; îman zaafiyeti vardır. Üzücü olayları iyi analiz ettiğimizde, kökeninde, sabır ve tevekkül eksikliği bulunduğunu görürüz. O halde; İMAN NEDİR?

 

            Yeryüzünde, Nizam’ı âlem için görevli ve halîfe kılınan biz insanları; Yüce rabbimiz en güzel ve mükemmel bir kıvamda yaratmıştır. Ruh ve bedenden müteşekkil olarak, madde ile mânâ kutuplarını AKIL nîmetiyle dengelemiş olup, ruh ve bedenin nirengi noktası (merkezi) olarak da KALBİ YARATMIŞTIR.

            İyi veya kötü bütün duygu ve düşüncelerin; Yerleşip, yaşadığı odak noktamız; KALPTİR. Dolayısıyla: İmanın ya da inkârın merkezi de kalptir. Nitekim; Hz.Peygamberimiz (s.a.) bir Hadis’i şerifinde meâlen; “Çok dikkat ediniz! Muhakkak ki, vücudunuzda küçücük bir et parçası vardır. O iyi olursa, tüm vücut iyi olur. Ve yine o bozulursa tüm vücut bozulur. İşte o KALPTİR” buyurmuştur. Yine diğer bir Hadis’i şerifinde meâlen; “Allah(c.c.) sizin vücutlarınıza ve görünüşlerinize bakmaz. Fakat kalplerinize nazar eder” buyurmuştur.

 

            Hz.Allah’ın ahsen’i-takvim üzere yarattığı ve letâif dediğimiz hassas cihazlarla donatıp, kâinatın züpdesi (çekirdeği) kıldığı insan; kullanım kılavuzuna uygun olarak, yaratıcısıyla kalbî rabıtayı sağlamak suretiyle, imanla ve ilâhi nurla, aydınlanırsa KÂMİL İNSAN olur. Yani, adam gibi adam olur.

            Kalbi imanla dolu olan KÂMİL İNSAN: Huzurludur. Güçlüdür. Dürüsttür. Samimidir. Sevecendir. Cömerttir. Namusludur. Takva sahibidir. Hem de mücâhittir. İmansızlarda bu meziyetlerin hiç birisi yoktur.

            Burada, iman gücüne örnek şahsiyetler içinde; Kafkas kartalı büyük dâvâ adamı Şeyh Şamil’i anmak isterim. Çarlık Rusyası’nın düzenli ordularına karşı, bir grup arkadaşıyla, yıllarca kahramanca savaşan Şeyh Şamil; Üstadı Şeyh Cemalettin Efendinin sohbetinde, Tarîk-ı Nakşibendiye çeşmesinden kana kana içmek suretiyle, îman ve mâneviyatta zirveye çıkmıştı.

            Asker ve teçhizat yetersizliği sonucu, sol eliyle kullandığı kılıcıyla tek başına savaşan İmam Şamil; Teslim olmak mecburiyetinde kalınca, Çar 2.Aleksandr kendisine çok iyi davranmış, bir misafir gibi sarayında ağırlamış, mükellef bir sofra hazırlatmıştı. İmam Şamil’in iştahlı,iştahlı yemek yediğini gören Rus Çarı’nın “ Kumandan! Bu iştahla beni de yiyeceksin.Korkarım.” demesi üzerine, hiç çekinmeden “Elhamdülillah! Biz Müslümanız. Domuz eti yemeyiz” diyen bu Dağıstan Kartalı,10 yıllık esaretten sonra hacca gitmek üzere, 1869 yılında İstanbul’a gelince, Halk kendisini büyük sevgi tezahüratı içinde kahramanlar gibi karşılamıştır.

            Hac farizasını eda etmek için, İstanbul’dan Mekke-i mükerreme’ye giden Şeyh Şamili, görebilmek için, binlerce hacı, ikamet ettiği yere hücum edince, Kâbe-i muazzamanın damına çıkarılır. Halkı selamlar.

            KÂMİL İNSAN, Kafkas kartalı, Yiğit asker, Âlim ve Fâzıl zat; Şeyh Şamil; 1871 de Medine-i Münevvere’de Hakkın rahmetine kavuşmuş, binlerce insan cenazesine iştirak etmiştir.

            ÎMAN derken, Ehli-sünnet vel’cemâat  anlayışındaki, İslâm akâit ve inanç felsefesini kastediyorum. Son ve hak din İslâmiyetin, Kur’an ve sünnetle tebliğ edilen, sahâbîler ve tâbiin hazretlerinin naklettiği bozulmamış iman esasları kalplerimizde kökleştiği müddetce, huzur ve saadet içinde Cennetin yolunu tutmuş oluruz.

 

            İMAN; Gabya inanmaktır. Kelime’i-şehadetle başlar. Kişinin görmediği ve  duyularıyla hissetmediği halde, hiç kuşku ve tereddüt taşımadan, Allah’a (c.c.) ve diğer iman esaslarına KALBİYLE inanması, bunu lisanıyla ikrar etmesidir. Tabi ki,  İslâmî rukün  ve şartları uygulamak da olgun mümin olmanın vasıflarıdır.

            Hz.Allah (c.c.) Kur’an’ı-kerimde, İMANI güzel kelime(Kelime’i-tayyibe) ifadesiyle, güzel ağaca (hurma) benzeterek, örnekle anlatmaktadır. Bilindiği üzere, Ağaç: a)-Kök, b)-Gövde, c)-Dallardan ibarettir. Aynen ağaç gibi, imanın kökü kalbî tastiktir. İnanç prensiplerini içinde, yüreğinin derinliklerinde son nefese kadar taşımaktır. İmanın gövdesi ise;Kişinin beyanıdır. Yani mümin,Müslüman olduğunu açıklaması, tescil ettirmesidir.

            İmanın dalları ise; İbadetleri yapmak ve İslam prensiplerine uygun yaşamaktır. Yani İslam kültürü ve güzel ameller sistemi yaşanmadan, sözde “Müslümanım” demek iman zaafiyetine delalet eder. Özellikle, Müslümanları kandırmak için dindar görünen, kalbi fitne-fücurla dolu sahtekârlar Mümin sayılmazlar. Bunlara münâfık denilir.

            Cenabı-hak cümlemizi hayatımız boyunca, son nefesimize kadar, (son nefes de dahil olmak üzere) kâmil îmandan mahrum etmesin.

             HÜDAYA EMANET OLUN.

           

Bu yazı toplam 3446 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.