Halkımız sağduyu...
HALKIMIZ SAĞDUYU DİYOR
Birkaç haftadan beri Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinin başlamasıyla, dışardan birilerinin de düğmeye basmasıyla siyasal bir kavga başlatılarak, halk taraf hale getirilmeye başlandı. Türkiye’nin bütün meseleleri bitmiş gibi yapay problemler yaratılarak halk hızla bölünmeye çalışılıyor. Ne yazık ki, bu süreç sadece ve sadece düşmanlarımızın işine yarıyor. Şükürler olsun ki halkımızın büyük çoğunluğu sağduyu sahibi ki oyunlara gelmiyor.
Bu durumun başlangıcına bakmadan şöyle bir tablo olsaydı ne olurdu düşünmek gerek. Ak Parti başkanı aday polemikleri başlatmadan halkın ve siyasi partilerin tavrına göre adayını belirleseydi, Sayın Gül pek çok bakımdan diğerlerine nazaran uygun bir adaydı halk da destekliyordu, diğer siyasiler de ılımlıydı. Ancak iktidar partisi lideri ben atadım seçilecek, tavrı izleyince, zaten her türlü fırsatı kollayan sayın Baykal (siyasi ekonomik paketi olmayan, sağduyulu siyasilerini tasfiye eden, Atatürk’ün mirası Cumhuriyet Partisini kendi malı ve işletmesi gibi görerek geçinemediği kimseyi partide bırakmayan, siyasi hayatı boyunca sayın Ecevit ile sayın İnönü ile ve her partiliyle ayrılıkçı tavırlar sergileyen), tüm dengeleri bozarak, teamülleri ve yazılı hukuk kurallarını hiçe sayarak siyasi ve hukuki yapay bir kriz başlattı. Bu süreç nasıl sonlanır ayrı bir soru. Yine başa dönersek Sayın Gül başta CHP olmak üzere TBMM’de grup ve üyeliği bulunan bulunmayan tüm siyasilerce şartlı olarak desteklenseydi ve “Milli menfaatler doğrultusunda tarafsız olarak, milli irademizin ve cumhuriyetimizin temellerine sözde değil özde sadık kalarak Cumhurbaşkanlığı görevini yerine getireceğine inanıyoruz, destekliyoruz, ancak aksi bir durum olursa millet olarak top yekün karşında olacağız” diyebilselerdi, eminim ki en tarafsız sivil Cumhurbaşkanı olarak görev yapardı. Sağ duyulu halk da Kasımda yapılacak seçimlerde sağduyulu davranışları nedeniyle CHP başta olmak üzere tüm siyasi partilere aynı sağduyuyla ve daha fazlasıyla ödüllendirirdi.
Türkiye’mizin dört bir yanını görev icabı dolaşmış, (ODTÜ Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi mezunu biri olarak) Anadolu’dan biri olarak gördüğüm o ki, artık milletimiz futbol takımı tutar gibi siyasi parti tutmuyor. Hatta yarıya yakını siyasi parti taraftarı hiç değil. Sağduyu sahibi seçmenler. Mevcut düzen ve gelişmeler doğrultusunda sağduyusuna güvenerek, o seçim dönemi için güvendiğine oy veriyor. Oy verirken de, ailesini, milletini düşünerek, vereceği oyun sonuçlarını düşünerek oy veriyor. Anketlerde tarafsız, karasız gibi isimler takılanlar oy verirken sonuçlarını birkaç kez düşünüyorlar. Oy verme günü de gidip sandık başında vicdan ve sağduyusuna son kez danışıp sorumluluğu yerine getiriyorlar. Halkımızın yarıdan fazlası kavga ve karmaşayı, kaosu artık istemiyor.
Oy vermeye gitmeyenlerden çok gidemeyenler oluyor. Seçim sistemi ve uygulama azizliğine uğruyorlar, ama halkımızın değişiyle vebal altında olmaktan kurtuluyorlar. Kayıtlı seçmen değilseniz veya başka bir yere nakil olmuş iseniz, askı ilan tarihi ve kayıt yenileme döneminde hafta içi mesai saatleri arasında ki o mesai saatleri oldukça kısa bir zaman dilimi, muhtarlık ve seçim kurulu arasında mekik dokunması gerekiyor. Servislerle fabrikaya giden işçilerden veya servislerle Yüksek Öğrenim Kurumlarına giden halkımızdan izin alınmasını beklemek pek de doğru olmuyor. Zaten işçi kısmı genel de ücretsiz de olsa izin alamıyor. Hatta ABD gibi bizde de seçimler hafta içi yapılırsa sistemin istediği alt gelir gruplarının çoğunun oy vermesinin önüne geçilmiş olur.
Karanlık reklamlarla, cumhuriyet tehlikede sloganlarıyla cumhuriyet gazetesi ve kanaltürk tv’nin başlattıkları miting ve benzeri programlarla ortalığı velveleye vermeye çalışan provakatörlere gerek mitinglere katılanlar gerekse katılmayanlar ellerinde bayraklar, yüreklerinde ülke ve Atatürk sevgisiyle en güzel cevabı verdiler ve veriyorlar da. Arka planda sinsice bekleyenler için halk ikiye bölünecek ve çatışmaya başlayacaktı, ama sağduyulu halkımız bu oyuna gelmedi, gelmiyor. Meydanlarda olsun, sokaklarda olsun anarşi ve kaos doğmuyor. Zaten sağduyulu halkımız, evet asırlardır müslüman ve ülkesini çok seviyor, birlik ve beraberlik istiyor, ATATÜRK’ü takdirle ve sevgiyle anıyor. Selçuklular ve Osmanlılar döneminde de tam olarak şeriat devleti olmamış ki, bu dönemde İran’dan beter, Afganistan’dan beter olacağız. Yönetim şekilleri bölgeden bölgeye, kültürden kültüre değişiyor. ABD, Osmanlının idare tarzının bir kısmını benimsiyor diye bizi sevmiyor ya, işine geleni alıyor. Bu gün şeriat yönetimiyiz diyen hangi idarede aslen İslamiyet geçerli. Bilmeyenler kendi tarihini okusunlar önce, Selçukluları incelesinler, Osmanlıyı, hatta kısaca Fatih’in hayatını incelesinler.
Her dönemi kendi içinde değerlendirmek gerekir. Halkımız başörtüsü problemi yaşamıyor aslında, suni bir çatışma aslında iki aşırı uç arasında yaşanıyor, ve birilerine siyasi malzeme olarak halkın kafası karıştırılıyor. Her yerin usul ve adabı var. Her meslek grubunun ayrı çalışma şartları var, elbette ki bir takım yerlerin kılık kıyafet uygulaması olacak, aşırılara, soyunma da olsa kapanma da olsa müsaade edilmeyecek, veya işin gereği olarak cinsiyet ayrımı da olacaktır. Üniversite zaten ayrı bir yerdir ki, siyasetin yerine bilim olması gerekir. Ama onlarda meslek memurluğu olan Eğitim Fakülteleri gibi, kılık kıyafet yönetmeliği uygulayabilir, veya eşarp yerine türbana siyasal simge gözüyle bakabilir. Bakandan çok baktıranda da kabahat aramak gereklidir.
Sağduyulu halkımız biliyor ki, yıllarca iktidarın nimetlerini kullananlar, bir süre uzak kalınca ve bu süre uzadıkça o nimetlere sahip olmak için değil mukaddes değerler her türlü milli değer ve menfaatleri hiçe sayacaklar, Machievelli’nin de dediği gibi her türlü kurum ve kuruluşu, siyasal her aracı kendi menfaatine kullanacak, hatta yetmeyince gaflet ve delalet içinde dış güçlerle bile ittifak halinde nimetleri ele geçirmeye çalışacaklardır. Onlar bu uğurda durmadan çalışırken, “su uyur düşman uyumaz” misali, halkımız daha da artan oranda sağduyu sahibi olacaktır. Halkımız kavga gürültü olmadan, milli menfaatlerimiz, ülke huzurumuz ve güvenimiz neyi gerektiriyorsa o doğrultuda hareket edecektir. Çünkü bilgi artık her yerde. Sadece gazete ve TV lerden ibaret değil, internet ortamında, uydu ortamında.
Bu nedenle sağduyu sahibi Çubuk için sağduyulu Millet Vekilleri Adayı bulmamız gerekir. Aday olanlardan en büyük beklentimiz başta ÇUBUK olmak üzere milli eğitim ve sağlık sorunlarımız başta olmak üzere milli sorunlarımıza çözüm olmaları, bu uğurda gayret etmelidirler. Aday olanlar da sağduyu sahibi olarak davranmalı ve ona göre siyasi kara vermelidirler. Hülle siyasi evliliklerle, ayrılıkçıların tavırlarından yıllarca ders almış bulunan bir halk kitlesi var artık. Babadan oğla geçen kara cahilce siyasi davranış, kemikleşmiş siyasi kimlikler sadece siyasilerde var, halkımızda yok artık. Yaşadığımız günler elbette sağduyu içinde geçirilerek huzurlu günlere gelinecektir. Düşmanlarımız, içerde ve dışarıda her kim olursa bilmelerini istiyoruz ki çoğunlukla sağduyulu hareket ediyoruz, ve seçimlerde de hep evlatlarımızın, ailelerimizin, ülkemizin ve halkımızın menfaatine sağduyulu hareket edeceğiz.