NEVZAT LALELİ
FATİHA’DA NE OKUYORUZ
Ayet ve hadisler ışığında yazı serisi (2)
Fatiha suresinin Rabbımıza şükürler ettiğimiz ve onu yücelttiğimiz birinci bölümünde
“Elhamdülillahi rabbil âlemin. Errah manirrahim. Maliki yevmiddin…” derken; Allah, bize sadece dünyanın ve içindekilerin Rabbi olduğunu söylemiyor, Âlemlerin Rabbi olduğunu beyan ediyoruz.
Biz, “Güneş sistemi içerisinde yer alan yeryüzü küresinde” yaşıyoruz. Bu sistem de bizim dünyamız gibi daha birçok (dokuz) küre var. Tabii bunlar zamanımızın imkânlarıyla bulunanlar. Sonsuz uzay boşluğunda ise ne kadar çok sistem vardır bunları bilmiyoruz. Belki de bu uzay boşluğu gibi daha birçok boşluk ve bunların içinde birçok sistemler bulunmaktadır.
Yaşadığımız şu dünya, bizler için bir dönem veya bir devir ise belki ahiret hayatı da başka bir dönem başka bir âlemdir.
Sonsuz ahiret hayatının gelmiş geçmiş bütün insanları içine alacağı, onların hesaplarının görüleceği, Allah’ın emirlerini tutanların “Cennetlerde”, Allah’a karşı gelenlerin ise “cehennemlerde” ceza göreceğini düşünülürse, o âlemin büyüklüğü hakkında bize biraz olsun fikir verebilir.
Resimde görülen sadece “Güneş sistemi”ne ait gezegenlerdir.
İşte bir Müslüman “Elhamdüllilahi rabbil âlemin…” derken bütün bu âlemlerin tek sahibi olan Allah’a “hamd (şükür)” etmektedir.
Hamd’in ilkini, kul olarak yaratıcımızın yani Allah’ımızın kendisini tanıma imkânlarını bize verdiği için yaptığımız şükürdür. Bizler, “Allah, tek’tir. Ortağı yoktur” diyoruz ve buna gönülden inanıyoruz.
Ya Allah muhafaza buyursun, Hıristiyanlar gibi Allah’a şirk koşarak “Allah üç tür (Allah, oğul, Ruhul küdürs)” deseydik ve buna inansaydık ne olurdu halimiz?
Ya Allah vermesin, Yahudiler gibi “Tevrat’ı ve İncil’i değiştirerek” kendimizi İlah yerine koyarak ve “Allah hiçtir” demeye getirseydik...
Ya ineğe, güneşe, taşa, tunca tapsaydık da Rabbimizi tanıyamasaydık, ne olurdu bizim Dünya ve Ahiretimiz?
Önce O’nu tanımış olmaktan ve ona kulluk yapmayı bizlere nasip ettiğinden dolayı “Allah’a hamd ediyoruz.” Sonra bizlere verdiği sayamayacağımız kadar çok nimetlerinden hamd ediyoruz.
Hem o kadar çok hamd ediyoruz ki, “hamd edenlerin hamdleri sayısınca ve bütün yarattıkları sayısınca hamd ediyoruz.
ESMA-ÜL HÜSNA
Esma, ismin çoğuludur, isimler demektir. Hüsna, hasen, ahsen; güzel demektir. Esma-ül Hüsna “güzel isimler” manasınadır.
Er rahman, Er rahim, Allah’ın (c.c) güzel isimlerinden sadece iki tanesidir.
Biz, Allah’ın Kur’an-ı Kerim de geçen 99 ismi ve bunların delalet ettiği sıfatlarını biliyoruz. Ama daha bilmediğimiz nice isimleri mevcuttur. Bütün bu güzel isimler Allah’a aittir. Bu isimleri, “Esma-ül Hüsna” adlı bir listede bulmak mümkündür.
Allah’ın bu 99 ismi Şeriflerinden bazıları mesela, Celal ismi şiddet, Züntigam intikam alıcı, El Kahhar kahredici manalarını da taşımaktadır.
Hâlbuki “Er rahman ve Er rahim” isimleri “rahmet, merhamet, nimet verici…” gibi manalar taşımaktadır.
Dikkat edilecek olursa Fatiha şerifte de besmelede olduğu gibi bu rahmet ve merhamet isimleri kullanılmış, şiddet, azamet, celadet belirten isimleri kullanılmamıştır.
Bu da Allah’ın bütün kullarına (insanlara) bu isimleri öne çıkartarak hitap etmesi, O’nun bizlere nasıl şefkat ve merhamet etmekte olduğunu göstermekte olması açısından önemlidir.
MAHŞERİN TEK SAHİBİ
Fatiha suresinin devamında “maliki yevmiddin…” diyoruz. Yani bizler Rabbımıza “sen din günün maliki, sahibisin…”diyoruz.
Dünyanın ve bütün kâinatın (âlemlerin) sahibi olmasının yanı sıra, insanların ölerek dünyadan ayrılacakları ve daha sonra tekrar diriltilerek ikinci hayatlarını yaşayacakları ahiretin (yev middin – gelmesi mukadder din gününün) de tek sahibi ancak odur.
Dünya’da güçlü olan zalimler orada bir yardımcı bir kurtarıcı bulamayacaklar ve Allah’ın adaleti ile karşılaşarak cezalandırılacaklardır. Dünya’da güçsüz olan mazlumlar da Allah’ın “Din gününün tek sahibi olmasından dolayı haksızlık yapanlarından haklarını alacak ve Allah’ın nimetlerine kavuşarak onun Cennetine gireceklerdir.
Dünya’da iken zulmedenler için Said Nursi Hazretleri; “zalimler için yaşasın Cehennem…” diyerek, şu üç günlük Dünya da nefsinin esiri olarak yaşayan ve Allah’ın yarattıklarına (insanlar, hayvanlar ve bitkiler) zulmedenlerin ebedi dünya da hallerinin perişan olacağını haykırmaktadır.