DOĞU TÜRKİSTAN YETİM KALMASIN

 

Geçen haftaki yazımızda kısada olsa Türkistan bölgesinde geçmişte yapılan kültür emperyalizmine bir örnekle değinmiştik. Bu hafta ise artan olaylar ve dünyaya duyulmayan sessiz çığlıkların sinemizde belki bir hamd düşürecek mahcubiyetle bu sesi duyurmaya çalışacağız. İşte bu duyulmayan sesin frekansı, desibeli, adı, soyadı, parolası Doğu Türkistan’dır.

Doğu Türkistan kimilerin hiç duymayıp bilmediği kimilerin mevsimlik olarak gündem yaptığı kimilerin ise ağzına bile almaktan çekindiği kadim bir Müslüman Türk toprağıdır. Bu kadimliği aynı zamanda mazlumluğunu da beraberinde getirmektedir.  Herhalde zulüm nedir sorunun cevabını somut şekilde görmek istesek bu topraklara başımızı çevirmemiz yetecektir.

Doğu Türkistan diye bildiğimiz bu mazlum Müslüman Türk coğrafyanın ismini medyada popülist anlayışla azda olsa ara sıra duymaktayız, ama hakkında haritada yerini bile gösteremeyecek kadar da durumdan bir haberiz. Çünkü bu zulmün şu an geldiği boyutu, noktayı dünyaca varacağı ekseriyetini bilmemekteyiz!

Doğu Türkistan üzerine konuştuğumuz ve halen yaşanılan bu zulümleri birkaç örnekle sizlere aktarmak ve hatırlatmak istiyorum.

Asimile politikaları neticesinde Doğu Türkistanlı kızların zorla evlendirildiği Çinli erkekler karşısında sessiz ve vakur akan o gözyaşlarını bilmiyoruz?

Ve bu şekilde evlenemeye zorlanan kızların arasında birçok intihara sebep olduğunu kaçımız bilmekteyiz?

Ya da Komünist Çin İktidarının aile politikalarıyla her Doğu Türkistanlı aileye bir Çinli erkek koyması hangi izahın açıklanmasıyla cevap verebiliriz?

Bahsedilen bu evliliklerin soyları ve soy baplarını yok etmeyi herkesi tamamen Çinli bir ailenim soyundan gelmeyi hedeflediklerinin yanı sıra soyları tamamen devşirmek için de Doğu Türkistan vatandaşlarının DNA yapısıyla oynandığı ve bu ölçüde gen laboratuvarlarında çalışmaların yapıldığını kaçımız duymaktayız?

Eğitim almak, okumak isteyen öğrencilerin Çince bilmediği ve Doğu Türkistanlı olduğu gerekçesiyle üniversitelere alınmadığı, yerel halktan zorunlu olarak ne pahasına olursa olsun herkesin Çince öğrenmeye mahrum bırakıldığı, mevcut öğretmenlerinde eğer iki yıl içerisinde Çince öğrenip derslerine Çince devam etmezse işten atıldığını bunun sonucunda da milyonlarca insanın işsiz ve aç kaldığını kaçımız biliyoruz?

Doğu Türkistan’daki din adamlarının her gün Çin işkencesi tarafından dans ettirilip “Dansa gidin, Camiye gitmeyin!” sloganı atarak İslam’la dalga geçildiğini kaçımız duyduk?

Çin hükümeti kendi nükleer füze denemelerini bile Doğu Türkistan topraklarında denediğini, bu deneme ve testler neticesinde ortaya çıkan radyoaktif maddenin 200 bin Doğu Türkistanlının hayatını kaybettiğinin, daha sonrasında 20 bin bebeğin dünya ya sakat olarak doğduğunun ve hasta ve kanser sayısı da kat kat arttığı gerçeğini hangimiz bilmekteyiz?

Bu yaşanılan hadiseler hangi birimizin yüreğini titretti ya da hangi birimizin uykularını kaçırmasına sebep oldu?

Doğu Türkistan, Çin topraklarının hemen hemen 4/1 i kadardır.  Çin izlemiş olduğu bu akıl almaz insanlık dışı politikalarla o öz toprakları Türk’ün İslam’la kendini bulup nakşolduğu o topraklarda 2050 yılında bir tek Müslüman Türk bırakmayacağım diyerek 1 milyon 2 milyon mazlum Doğu Türkistanlıyı Çin zindanların da eğitim kamplarında fikri ıslahat adı altıyla her türlü asimile politikasını denenmektedir ve buralarda öldürülenlerin organlarını, Çinli generallere, patronlara peşkeş çekilmektedir.

İnsanların adeta derinden bir nefes almasının bile korkuyla geldiği bu toprak sınırları içerisinde yaşayanlar hain Çin baskısı yüzünden açık hava hapishane vaziyeti almıştır. Nazi Almanya’sının yaptıklarından daha ağır bir işkenceye maruz kalan bu insanlar yetim kalmasın…

Şu an uygulanan politikaların en önemli sebebinin altında halkının Müslüman oluşudur gayeleri halkın dininin dinsizleştirilmesidir. Çünkü dinsizleştirdikleri toplumu daha kolay lokma haline getirip daha kolay asimile edecek ve 4/1 büyüklükteki bu toprakları kendine katacaktır. Bu minvalde kısaca namazdan oruca varıncaya kadar İslam’ın tüm farz ve sünnetlerinin yasaklandığı, insanların sıra sıra ölüme götürüldüğü bir durumdan bahsediyoruz.

Kendi topraklarına katma gayesi hem toprak ve sınır alanını genişletmek hem de tıpkı Vietnam Savaşında ABD’nin yaptığı gibi ideolojik düşüncesini dünyada yaymak ve bu toprakların altındaki değerli madenlere ulaşmaktır.

Dünya sessiz, Müslümanlar duyarsız, vicdanlar ölü. İnsanlığın, dindaşlığın ve soydaşlığın geçmediği iklimde Doğu Türkistan kendi dramıyla baş başa bırakılıyor. Bunların neticesinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Çin Hükümeti ile yapılan üç beş kuruşluk ekonomi politikalarını bir kenara bırakıp gönül coğrafyasındaki kardeşlerine biran önce kulluk, kardeşlik ve tarih vazifesini yapmalıdır.

Çünkü din kardeşliğimizin yanı sıra soy kardeşliğimizi de unutmamalıyız.

Türk medeniyetini inşa edip üstüne bir taş koyarak günümüze kadar gelmesine  vesile olmuş onca Türk devletinin onca Türk alimin bıraktığı bu emanet topraklar şu an tarihi sorumluluğumuzla beraber bir vicdan mahkemesindedir. Bizlerin biran önce Doğu Türkistan hassasiyetini tüm işlerimiz tüm politikalarımız üzerinde tutup gündemimizden eksik etmemeliyiz.

Uyumayalım, dinimizde imanın en zayıf noktalarından biri olan ‘’dilimizle düzeltmeye, kalbimizle buğz etmeye çalışmak’’ mahcubiyeti umarım bizi harekete geçirir. Sesimiz ve yüreğimiz dışında ellimizle zulme dur diyebilecek kudrete,  imana ve güce sahip oluruz. Devletimizin ve her bir ferdin elindeki tüm imkânları bu ivedilik ve hassasiyetle yerine getirmesi temennisiyle…

Bu yazı toplam 3870 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.