Dr.Tuncay ACEHAN

Dr.Tuncay ACEHAN

çubuk ilçesinin amerika'daki gururu

                                çubuk ilçesinin amerika'daki gururu    

 

fatih kocabaş, 1983 çubuk doğumlu...      babası ibrahim kocabaş,  çubuk lisesinden sınıf  arkadaşım...   çubuğun öz çocuğu...  amerikadaki  gururumuz… 

                                             fatih, orta  doğu teknik üniversitesinin  “moleküler bioloji  ve  genetik” bölümünü bitirdikten sonra, san fransisko’da kaliforniya teknoloji  enstitüsünde bilimsel çalışmalarına devam ediyor...  

                                        genetik alanında, amerika'nın ve dünyanın en ileri seviyede bilimsel araştırma ve deneysel çalışma yapan bilim adamları grubu  içinde, çubuğumuzun genç bir bilim adamının yer alması tüm çubuklular için gurur duyulacak bir başarıdır...

                                             fatih'in bloguna ve web sayfasına bir göz attığınızda ne demek istediğimi anlayacak ve siz de gözlerinize inanamıyacaksınız...!  

                                              genç genetikçinin en  büyük hedefi kök hücre   çalışmaları metoduyla, kanser, diabet, alzheimer, parkinson gibi hastalıklara çare bulmak…!! 

                                                inşallah diyorum... dualarımız seninle  fatih… 

                                                 daha çok bilgi için fatih kocabaş’ın web ve blog adresleri= www.fatihkocabas.net  ve  http://genetikcifatih.blogspot.com/           

       fatih'ten aldığım e-maili sunuyorum:

        "merhaba tuncay  hocam,  kendi kendime bir dersi dinlerken bir kaç not alıyordum, sonra bunun başkaları için de istifadeli olacağını düşünerek genişlettim. eğer uygun görürseniz çubukhaberde önerileriniz ve değişikliklerle yayınlanabileceğini düşünüyorum. siz ne dersiniz?

           hayırlı günler, cevabınızı bekliyorum, ona göre türkçe karakterler ve daha geniş bir bilgiyle yazıyı  sunabilirim...  fatih

 

 

 

       şişmanlık: hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?

 

        isviçrede bir mahkeme ailenin ihmali olduğunu düşünerek beş yaşındaki bir kız çocuğunu ailesinden uzaklaştırma kararı alıyor...  neden olarak çocuğun normalden iki kat daha kilolu yani 43 kilogram olmasını ama buna engel olması için ailenin yeterli iradeyi gösterememelerini ileri sürüyor...   bunun yanında çocuklarının yemesine engel olmadıkları için çocuğun sağlığını tehlikeye attıklarını, mesela bacak şeklinin bozulmasının aşırı şişmanlığından kaynaklandığını ilave ediyor...  dahası, şişmanlıktan kaynaklanan kalp ve diabet hastalıklarına yakalanma riskinin arttığını ileri sürüyorlar...  aslında mahkeme doğru düşünüyor, ama bilmediği, bilemediği meseleler var...  nitekim,  herkes, her meseleyi, her zaman, her düzeyde bilemez  ve hükmünde tam isabet edemez.

             neticede mahkeme, çocuğu  ailesinden uzaklaştırma kararı alıyor...   neden olarak çocuklarının yemesini engelleyemedikleri ve bunun yüzünden çocuklarının obez (aşırı şişman) olmasını gösteriyor... bilmedikleri şey şişmanlığın nedeninin sadece iradesizlik ve bilinçsiz yeme iç dürtüsünden kaynaklanmadığıdır....  son gelişmeler gösteriyor ki, bu ve bunun gibi benzer çocuklarda \'leptin\' hormonunda sorun var...  ve bu çocuklar iştahlarını ve vücuttaki yağ metabolizmasını dengeleyemiyorlar... bu bozukluk her ne kadar hormonal bir bozukluk olarak görülse de temelinde genetik bir sorun yatıyor...  neticede, çocukta aşırı miktarda yeme görülüyor, mesela bir yetişkinin bir günde yediğini bir oturuşta yiyebiliyorlar...  bu bana mahkemenin ya da \'şişman insanları\' iradesiz olarak yargılayanların,   bilgilerinin yeterli olmadığını;  oysaki, bilenlerin böyle davranmıyacağını,   genetik bir sorundan kaynaklanan ve ailenin ihmalinden kaynaklanmıyan bir hastalıkta, ana-babayı çocuğundan ayırma cezasının  doğru olmadığını düşünüyorum...   zaten bilim adamları da bu neticeye varıyor, her ne kadar irade çok yemek yemede önemliyse de insanın genlerindeki bir arıza, o kişinin  aşırı yemesine, çok kilo almasına neden olabiliyor...    ve bazı insanlar genleri ve çevresel etkenlerden dolayı şişmanlığa yatkın oluyorlar...  israf etmediği sürece,  yeme ve içmede çok aşırı gitmeyen insanları suçlamamamız gerektiğini, hoş görülü olmamız gerektiğini düşünüyorum...  ve aklıma çok sevdiğim bir ayet geliyor, ve bu ayeti bir parça daha anladığım için seviniyorum...   "hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?" zumer süresi, 6.ayet

                  hocam, üzerinde çalışmakta olduğumuz genetik araştırmalar hakkında biraz bilgi vermek istiyorum: şu anda laboratuarımızda, iki konu üzerinde çalışmalar devam ediyor...   birinci çalışmada insan “trophoplast” plasental hücrelerinin döl yatağını işgal işlergesi (mechanism) araştırılıyor...   cenin gelişimi ceninin (embryo) ana rahmine hızlı bir şekilde tutunmasına ve annenin kan dolaşımına ulaşmasına bağlıdır...   insan plasentasinin cenine ait kısmını oluşturan “trophoplast” hücreleri bu sorunu geçici olarak tümör benzeri özellikleri sayesinde çözüyorlar...  biz işte “trophoplast” istilasının yapışkan ve “proteolytic” işlergesini açığa kavuşturmaya çalışıyoruz...   bunun yanında, bu cenine ait hücrelerin nasıl annenin bağışıklık sisteminden kurtulabildiğini belirlemeye çalışıyoruz...  aynı zamanda, plasenta gelişimindeki bilgimizi kullanarak hamilelikle alakalı yaygın bir sorunu, (preeclampsia) anlamaya çalışıyoruz...   hayati tehlikelere neden olabilen bu rahatsızlıkta “cytotrophoblast” istilası hiç beklenmedik şekilde yüzeysel oluyor.

       ikinci araştırmamızda, bakterilerin kullandığı tutunum işlergesini (mechanism) çalışıyoruz...  tutunum, tutunma hastalık (infection) gelişiminde ilk önemli adımdır...  bu ilk etkileşimler daha çok alıcıların (receptor) karbonsu (carbohydrate) kısımlarıyla sağlanır...  biz birkaç teknik geliştirdik, böylece bize karmaşık “glycoprotein” karışımlarında hızlı bir şekilde bakterisel alıcıların belirlenmesini sağlıyor...  bundan sonra, kütle “spectrometry” kullanarak bakterisel alıcı etkinliği gösteren “oligosaccharide”lerin eksiksiz yapısını belirliyoruz...   son zamanlarda, “salivary mucin”in hem bakterileri hem de akyuvarları (leukocytes) bağladığını gösterdik...   işte bu işlerge “enfeksiyon” ile mücadelede önemli bir olanak sunuyor bize...    çubuğa çok selamlar…25,6,2007

 

Bu yazı toplam 2872 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar