AB DENİNCE NE ANLIYORUZ

            Nevzat Laleli      HAY-DER Gen Başk

            Nereye gidiyoruz yazı serisi                                                       

            Geçenlerde Olimpiyat elemeleri programını seyreden yeni Jeoloji Mühendisi oğlum, elemelerde üç şehir kalınca, Olimpiyatların ülkemizde yapılmasını temenni ederken; “Olimpiyatlara girersek arkasından da AB (Avrupa Birliği) ne gireriz” deyiverdi.

            Aman, Ya Rabbi… AB’ne girmek için ne kadar da istekli bu gençlik?

Yıllardır, AB’nin “Bir Hıristiyan kulübü” olduğunu söyleyen ve AB’ye değil “İslam Birliği”nin kurulmasına çalışan bir babanın oğlu bile bunu söylerse, siz varın diğer gençlerimizin durumuna bakın…

Şu medya doğrusu bu işini de iyi yapmış ve bu Müslüman milletin evlatlarının kafasına “AB imajını” kendi istediği gibi yerleştirmiş.

Ertesi gün sonra oğlumu yanıma çağırdım ve ona; “Yusuf, sen AB denince ne anlıyorsun? Daha doğrusu zamanımız gençleri AB denince ne anlıyorlar? Şunu bana bir anlat sana…” dedim. O başladı anlatmaya;

GENÇLER AB DEN NE ANLIYORLAR

“Avrupa Birliği denince ben, daha çok özgürlük anlıyorum.

Avrupa’da istediğim yere istediğim zaman gidebileceğim. Mesela tatilimi Paris’te geçirebileceğim. Ülkeler arasında gidiş gelişi zorlaştıran vizeler olmayacak.

Ben istediğim Avrupa ülkesinde iş bulacağım ve çalışacağım. İşsizlik kıskacında ezilip durmayacağım. Sonra, nerede, nasıl eğlenmek istersen orada o kadar eğleneceksin…”

Görüyor musunuz gençlerin ütopik (hayali) AB tutkusunu…

Bu hakları sadece kendisi kullanacağını zannediyor. Hâlbuki bu haklar aynı zamanda AB’nin diğer ülke insanlarının da kullandığı haklar olacak.

1.5 milyar nüfusa sahip AB ülkeleri, onun yüzde 20’lik oranına sahip 70 milyonluk Türkiye ile karışacak. Nüfus yoğunluğu açısından metre kareye düşen insan Avrupa’da çok yoğunken Türkiye’de daha azdır. Bu yoğunluk elbette ki yoğunluğu az olan yerlere kayacak.

AB ülkeleri arasında sınırlar kaldırılacak ve vizeler de olmayacak. O zaman isteyen Avrupalı ülkemizde istediği yere gelecek, istediği yere yerleşecek ve istediği işi yapacak…

İşsizlik konusu şu anda Avrupa için de bir sorundur. Almanya gibi sanayileşmiş bir ülkede bile, yüzde 12 civarında işsizlik vardır. Orası işsizlik çekerken bizim işsizlerimiz nasıl olacak da orada iş bulabilecek? Bu da ayrı bir konudur. Bugün bizim Avrupa da çalışan işçilerimiz en pespaye işleri yapmaya veya ülkeyi terk etmeye zorlanmaktadırlar.

AB, bu birliğe giren ülkelerle tek devlet olmak demektir. AB’nin bir parlamentosu vardır. Bu parlamento da her ülke kendi nüfusuna göre temsil edilmektedir. Bu da 400 kişilik Avrupa Parlamentosunda Türkiye’nin 3 milletvekili olacak, demektir. Alınan kararlar oy çokluğuna göre yapılacak ve parlamentoda Hıristiyan milletvekilleri çoğunlukta olduğu için bütün kararlar, onların istediği gibi olacaktır.

Yani AB Parlamentosundan çıkan kararlar “Hak merkezli değil, kuvvet merkezli” kararlar olacaktır. Yani “Ben çoğunluğum, ben güçlüyüm, ben beyazım, ben asaletliyim veya benim çıkarım önemlidir, denerek, o halde ben ne dersem o olacak. Sen de buna uyacaksın” mantığında kararlar alınacaktır.

BAZI ÖNEMLİ GERÇEKLER

Biz Müslüman insanlarız. Ölüme ve ölüm sonrası tekrar dirileceğimize,  mahşer (hesap gününe), cennete ve cehenneme inanırız.

Avrupa, Allah’a şirk koşarak “teslis  (üç ilah) inancı”nı uydurmuştur. Mutlak doğruların bulunduğuna ve buna “Hak” dendiğini bilmez. Ölümden sonra tekrar dirileceğine inanmaz. Mahşere inanmaz. Mahşerde tek söz ve güç sahibinin Allah olduğuna inanmaz.

İnançlar, insanların hayatına tesir eder. İnsan ya Allah’tan korkar, hiçbir haksızlık yapamaz veya Allah’ın dünya işlerine karışmadığı var sayılarak, dünya düzeninin insanoğlu tarafından düzenleneceğini zanneder. “Gücüm var. Vurur kırarım” diye hareket eder.

Avrupalının ahlak anlayışı olmadığından, onlarda oturmuş bir aile hayatı da bulunmaz. “Ben bir kadınla yetinmediğime göre eşim de bir erkekle yetinmeyebilir” diye düşünür. Eşinin ve kızının hovardalıklarına göz yumar.

Bu gün Fransa da “eşcinsellerin nikâhlarının belediyelerce kıyılması”nın yasası çıkmak üzeredir. Avrupa’da ve özellikle Fransa da babasız doğan çocukların sayısı, nikâhla doğan çocukların sayısına erişmiş bulunmaktadır.

Adamların ne dünyası dünya, ne de ahireti ahirettir. Gençlerimiz mutlaka gerçekleri öğrenmeli ve bu AB sevdasından vaz geçmelidirler.

Gerçi daha AB’ne girmeden DYP iktidarında Başbakan Çiller, “AB Gümrük Birliği yasasını” imzalayarak, Avrupa ve Çin mallarının ülkemize gümrüksüz girdiğinden yüksek girdilere (yüksek vergi, faiz, mazot ve sigorta…) sahip yerli ve milli sanayi yok etmişti.

AKP iktidarı ise “Avrupa Birliği uyum yasaları” adında birçok yasayı değiştirdi. “Domuz etini kırmızı et statüsüne sokarak kasaplık et haline getirdi. Domuz yetiştiriciliğini teşvik etti, domuz yatırımlarına kredi verdi. Zinayı suç olmaktan çıkararak ona verilen cezaları kaldırdı. Yabancılara toprak satışı kanunu çıkartarak bir yabancıya 600 dönüm, 10 yabancıya 6 bin dönüm, 100 Yahudi’ye ise 60 bin dönüm toprak satışının önünü açtı. İbrahim-i dinler diyerek dinler bahçesi yaptırdı. Dinler arası diyaloglara girerek Hatay’da “Cami, kilise ve Havra’yı bir arada yaptırdı…”

Bu yazı toplam 1298 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar