ŞEVKET TANDOĞAN
ÖLÜMCÜL BİR HASTALIK!
Beşerî zaaflarımız icabı bir takım maddî ve mânevî hastalıklarla karşı karşıyayız. Bu hastalıkların en tehlikelisi de şüphesiz bulaşıcı olanlarıdır. Bedenimize giren virüs ve bakterilerle diğer parazit ve arızaların oluşturduğu hastalıkları tedavi için çalışırken, sabır gösterirsek derece alır, ölürsek de sabırlı bir mümin olarak ebediyete göçeriz.
Hastalıklar, özellikle de Bulaşıcı hastalıklar ruhumuza ârız olursa, mânevî bünyemizi hasta eder, çok daha büyük tehlike arz eder. Zira tedavisi çok güç ve ölümcül bu hastalıklar sonunda dünya ve âhiret hayatı tam bir hüsran olur. Örneğin günümüzde yaygın bulaşıcı hastalıklardan; riya, gıybet ve yalan gibi hastalıklara, son yıllarda UCUP (kendini beğenme) hastalığı ilave oldu ki, sanırım en tehlikelisi de budur!
Kısa sürede pandemi derecesinde yayılıp toplumu pençesine alan bu uçup marazının ortaya çıkan en belirgin özelliği, başkalarını küçümsemek, öncekileri beğenmemek, ötekileştirmek ve horlamaktır. Nitekim bu illetin kıskacına girenler, acımasızca diğerlerini ezmeye ve yok etmeye çalıştıkları için, toplumda korkunç bir kamplaşma ve keşmekeş hâsıl olmaktadır.
Sonrakilerin öncekileri beğenmemesi, onların kusurlarını arayıp, kınayıp ayıplaması, yani yeni neslin geçmişlerine saygısızca dil uzatması gerçekten çok zararlı ve tehlikeli hastalıktır. Maalesef bu illet bugün birçok insanı sarmış bulunduğundan, öncekilerle sonrakiler arasında köprüler atılmış, düşmanlık tohumları ekilmiş, İslam kardeşliği dinamitlenmiştir.
Halbuki hayat, bizden öncekilerin tecrübeleri üzerine kuruludur. Bizden önce yaşamış olan ilim, irfan ve eserleriyle bizi aydınlatan geçmişimizi reddedip hiçe saymak, kötülemek Müslümana yakışmayan edep dışı bir nankörlüktür. Şüphesiz öncekilerin de kusurları olabilir. İçinde bulunduğu ahval ve şartları dikkate alarak onları anlamaya çalışmalı. Onlar hakkında saygısızlık etmekten, haddi aşmaktan sakınmalı, dâima hüsn-ü zanla yaklaşmalı, istifade edilecek yönlerinden faydalanmaya çalışmalıdır.
Bu hususta Allah’ın koyduğu ilâhî kural ve ölçü ayetle sabittir. Sonrakilerin önceki geçmişlerine karşı takınmaları gereken tavır ve üslup Haşr süresi,10. Ayette bildirilmiştir: ”Onlardan sonra gelenler ise şöyle derler: Ey Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman etmiş kardeşlerimizi bağışla. Kalplerimizde müminlere karşı kin tutturma. Rabbimiz! Şüphesiz sen çok şefkatli, çok merhametlisin.”
Ayette açıkça öncekilerin varsa kusurlarını tenkitle değil, dua ve istiğfarla onlara yardımcı olmak gerektiği anlatılmıştır. Nitekim Peygamberlerden hiç birisi, kendinden önce gelen bir diğer peygamberin ne şeriatını ne de şahsını en küçük bir ima ile dahî rencide etmemiş, tahkir ve tenkidde bulunmamışlardır.
Fahri-kâinat Efendimiz: “Küçüklerimize acımayan, büyüklerimize saygı duymayan bizden değildir” (S.Buharî,13/303) buyurmuş, onun gerçek vârisi âlimler, mürşidler de selefini karalamak şöyle dursun, onları hep hayırla ve minnetle yad etmişlerdir.
İkinci Binin müceddidi İmam-ı Rabbânî (k.s.):”Dîni konularda, öncekiler, sonrakilerin üstâzıdır. Bu alanda neye nail olmuşlarsa, hep onların sâyesinde elde etmişlerdir” buyurur. (Mektubat,3/17)
Dünü ve dünküleri itham edenler, yarın aynı âkıbete mâruz kalırlar. Bizler gelecekte nasıl anılmak, hatırlanmak istiyorsak öyle yaşamalı, hoş seda bırakmalı, seleflerimiz hakkında iyi konuşmalı, onları hayırla anmalıyız. Bunu yapabilmek için UCUP denilen rûhî ve mânevî hastalıktan kurtulmak icap eder. Rabbim hepimizi korusun.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.