Şakir Arıkan
NURİ PAKDİL: Kanı Dağ ile kazanan YEDİ GÜZEL ADAM
“Yedi adam biri bir gün
bir kan gördü
gereğini belledi
yari alsa koynuna
Ayırmaz kanı yanından
......
Yedi güzel adam
Biri bir gün bir dağ gördü
Gereğini belledi.
Ki o dağ
Ağaçsız ve yalnız
Gökte alıp veriyordu.” (Cahit Zarifoğlu)
Günümüz gençliğinin çoğu O'nu TRT1'de yayınlanan Yedi Güzel Adam dizisi ile tanıdı. O son günlerde popüler medyanın da ilgi odağı oldu. Zira O Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın Necip Fazıl Ödül töreninde Saygı Ödülü kazanan düşünür/yazarı idi ve Sayın Cumhurbaşkanı ona saygısını ödül töreni konuşmasını iki adım gerisinde ayakta dinleyerek adeta tüm devlet adamlarına ders verir gibi göstermiş, seveni sevmeyeni tüm Türkiyenin gönüllerini fethetmişti.
Peki kim Nuri Pakdil? Ben bu sorunun cevabını 1988 yılında Kütahya'dan Eskişehir'e bir araç ile gelirken Atasoy Müftüoğlu'ndan almıştım; sizinle de paylaşıyorum: “Türkiye'nin en haysiyetli muhalifi”.
Diğer yedi güzel adam Rasim Özdenören de o'na “tavır adamı” der. Onun duruşu da tavrı da çelik gibidir. Kendine ad koymaya kalksa Çelik Adam der; demiştir de:
Çelik Adam:
kahramanın adı:
bakalım nereye kadar gidecek.
Şiirde olmasa da öykü, deneme ve özellikle süreli yayıncılıkta en yakın talebesi olan Hüseyin Su O'nu Uzun Yol Yürüyüşçüsü olarak tanımlar, hem de pür dikkat, dimdik, ok gibi hedefine yürüyen.
Hüseyin Su, ayrı bir kahramandır aslında; tam teçhizatlı, üstelik nerede ise tüm teçhizatı da Nuri Pakdil tarafından dizilmiş. O, Nuri Pakdil üzerine doktora tezi niteliğinde ilk yayını hazırlayandır. O, Edebiyat Dergisi, Mavera çizgisinde 18 yıldan fazladır yayın yapan HECE dergisinde bu yayını Ocak 2004'de basan ve arkasından Nuri Pakdil ve Edebiyat Eylemi üzerine Istanbul, Ankara, Maraş, Paris, Londra, Viyana'da defalarca sempozyumlar düzenleyen, 1970'li yıllarda bir dönem de Çubuk'ta görev yapıp bugünkü imam hatip okulunun harcında kayda değer çimentosu olan, Nuri Pakdil'i Çubuklu dostları ile tanıştıran kişidir.
Tabii ki dünkü ziyareti Nuri Pakdil'in Çubuk'a ilk gelişi değildi. Nuri Pakdil ve dostlarını geçen Ağustos'da Karagöl'de ağırlamıştık, ancak onun buraları bilmesi çok eskilere dayanır.
O'nun İdris Hamza(Necip Evlice)ye yazdığı 1 Mayıs 1983 tarihli mektubunda “25 Nisan sabahı ordayım; 26'sında , Musa Deniz'le Çubuk'a gittik Rafi Ukbe'yi görmeye.....Ama , Musa Deniz'le, öğleye değin, Çubuk'u bir güzel arşınladık” der. (Mektuplar Cilt III Syf: 23)
O'nun Çubuk'ta çok güzel dostları vardır; rütbeli, rütbesiz. Onları görmeye sık sık gelir o yıllarda, bir de kurbanını kestirmeye. Benim onu ilk görüşüm 1992'de bir kurban kesim sırasında olmuş, bayramlaşmak için gittiğim Durali Somuncu'nun evinde dünyaynın en sessiz kurban kesim törenine şahit olmuştum.Bir kelime ed(e)memiştim. Sadece ben mi ne O, ne de kesimle görevli Ali Ateş, Durali Somuncu bir saat boyunca bir kelime konuşmamışlardı.
İşte O'nun Çubuklu her yere serptiğim tohumlar:mektupları(m)”nı gönderdiği dostları: Rafi Ukbe(Yaşar Ölmez), Murat Keramettin(Murat Aslan), Süleyman Sahra( Süleyman Kalkan), Durali Somuncu, Ali Ateş, Dilaver Kahveci. Ondan bir takma ad verir bazı dostlarına, hem de kendine. Takma ad almak bilinir ki bir rütbe ifade eder hem yazım hayatında, hem dava yolunda.
O özellikle bin bir güçlükle 15 yıl çıkarttığı, 20. yüzyıl Türk edebiyat tarihinde belirgin bir çizgi oluşturmuş Ededebiyat Dergisi'ni kapattığı 1984'den sonraki yıllarda eylemini Suküt Suretinde göstermeye başlamış, 1997 yılında bu modda iken yazdığı kitapları tek tek yine Edebiyat Dergisi yayınlarından bastırmaya çıkartmış, dostlarına, sevenlerine bir nevi yeni dönemi muştulamıştır.
Nuri Pakdil hiç evlenmemiş ama Adam Gibi sevmiştir.O da bir insandır hali ile. Hiç anlatmaz ama mektuplarında takma ad ile geçen Işık Hanım'dır O'nun dünyalık sevgilisi. O mülkiyete asla yüz vermemiş, ne arsa, ne ev, ne kat, ne yat bir gayrı menkulü olmamıştır. Parayı ayakkabının içinde taşımıştır. El değiştiren para , biriken para kirlidir O'nun için.
Demiştik ya O, “Uzun Yol Yürüyüşçüsü”dür. Kros da bir yürüyüş tarzıdır ve gerçek odur ki Nuri Pakdil bir krosçudur. Bir dostu bana, 1990'lı yıllarda, üç kişi Büyükada'da nasıl kros yürüyüşü yaptığını ve ne uzun yürüdüklerini anlatmış da, hayranlıkla dinlemiştim. Ve kros yarışında yarışçıların mevsime, ormana, yola, çime doğaya göre almaları gereken teçhizatlı halleri vardır. Bu kros yarışı için zaman sonbahardır artık. Nuri Pakdil 2010'lu yıllar ile başlayan beşinci parkurunda bilinenden, beklenilenden farklı bir performans sergilemektedir. Kimini şaşırtırken, başta bahsi geçen gelişmelerden sonra medyayı yanına; ama en önemlisi geniş ve taze bir dimağa sahip olan gençliği de tarihte hiç olmadığı kadar arkasına alarak yürüyüşünü tamamlamak istemektetir.
İşte dün Çubuklu, Bekirağalar Konağında bu Nuri Pakdil'i bağırına bastı. İlk ağızdan şahit olarak söyleyeyim, O bir Çubuksever olarak Çubuk'a gelmeyi, sevenleri ve öğrencilerle buluşmayı kendisi istedi. Bu isteği yerine getiren İlçe Milli Eğitim Müdürü Murat Aslan, Belediye Başkanı Tuncay Acehan, İmam Hatip Lisesi Müdürü Emrullah Kılıç'a ve her daim Nuri Abi'nin sadık ve yalımsız yardımcısı Necip Evlice'ye teşekkür ederken, birer Nuri Pakdil takipçisi, gönüllüsü, okuru olmak için salonu dolduran, saatlerce kitap imzalama kuyruğunda bekleyen genç kardeşlerime gelecek nesiller adına selam olsun diyorum.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.