Şuayip Yaman       Görünen Köy

Şuayip Yaman Görünen Köy

NASIL BİR BELEDİYE BAŞKANI...

Önemli Not: Bu Makale, diğer haber ve yazılarım sadece Çubuk Haber'e özeldir.Şahsımdan izin almadan yayınlayanlar hakkında yasal hakkımı kullanacağımın bilinmesini isterim...Şuayip YAMAN

GÖRÜNEN KÖY...                                             

30 Mart Yerel Seçimlerine şurada birkaç gün kaldı. O gün bizleri yerelde 5 yıl yönetecek belediye başkanını, belediye meclis üyelerini, muhtarları ve en önemlisi de Büyükşehir Belediye Başkanı’nı seçeceğiz.

O gün anamızın ak sütü gibi helal oylarımızla, bizi en iyi temsil edecek ve haklarımızı en iyi şekilde savunacak insanları seçeceğiz. Bu nedenle çok iyi düşünmemiz gerekir. Çünkü son pişmanlık fayda etmez ve bize 5 yıl daha kaybettirir. Bunun telafisi de yoktur. Unutmayınız ki hiç kimsenin Azrail ile bir anlaşması yoktur.

Çubuk’tan Giden Gidene...

İlçemizde; Meyveciliğin yanı sıra tarihi, kültürel ve turistik güzelliklere de sahip çıkmalıyız. Bu değerleri ya bakımsızlıktan ya da ilgisizlikten maalesef birer birer kaybediyoruz veya zamanla kaybedeceğiz...

Örneğin;

·         Karagöl, Çubuk 2 Barajı, Kavşakkaya Barajı, Aydos (Atatürk veya Uluağaç) Yaylası, Ay Kayası, Yıldırım Evci Yaylası, Yıldırım Elören Yaylası, Aktepe, Çalıntepe v.s. gibi…

·          Birbirinin devamı olan Meki Çayı ve Ova Çayı suya hasret…Meki ve Ova Çayı, üzerinde kurulan Kavşakkaya Barajı’ndan dolayı kurutulacak.  Çubuk İlçesinin Batı yakasını sulayan Meki Çayı’nın suyu çelik borularla Ankara’ya (Kurtbağazı Barajı’na) götürülüyor. Burada arıtılıyor, Ankara’ya veriliyor.

·         Çubuk Çayı’da, Çubuk II Barajı’ndan dolayı kurumak üzere... Suya hasret Çubuk Çayı… Bir zamanlar şarıl şarıl akan ve Çubuk Ovası’nı sulayan Çubuk Çayı’da çelik borularla Ankara’ya (Pursaklar’a, burada arıtıldıktan sonra da Ankara’ya veriliyor.

·         Çubuk II Barajı ve Kavşakkaya Barajı’ndan yeteri kadar faydalanamıyoruz.

·         Kuruçay ve Mahmutoğlan köyleri arasındaki Aktepe ile Kızılca,  Miğre, Melikşah, İkipınar, Dumlupınar, Esenboğa ve Güldarpı köyleri arasında kalan Çalıntepe, bir takım taş ocağı sahiplerine peşkeş çekilmek isteniyor.

·         Çubuk Agat Taşı’nı bugüne kadar yabancılar götürdü.

·         Uluağaç Yaylası’ndaki Atatürk’ün Çiftliği şimdi virane

·         Konaklarımız şimdi yok… Sadece Tüzünler ve Bekirağalar Konağı restore edildi. Diğerleri şimdi virane ve atıl durumda..

·         Millet ve Devlet Parkı’ndan 2. Su Deposu’na kadar olan mesire alanındaki yüzlerce ağaç kesilerek burada bir “Doğa Katliamı” yaşanmıştır. Burası şimdi çöplük olmuştur. Buranın ekolojik dengesi bozulmuştur.

Bir zamanlar 104 pare köy ve 2 nahiyesi olan Çubuk gittikçe kan kaybediyor.

·         Akyurt Nahiyesi, 20 Mayıs 1990 tarihinde Çubuk’tan ayrılarak ilçe oldu. Sirkeli Nahiyesi (Belde) ise 2008 yılında, bir zamanlar Çubuk’a bağlı bir köy iken hızla gelişerek 1987 yılında belde, 2008 yılında da ilçe olan Pursaklar’a bağlandı.

·          Dumlupınar ve Esenboğa da Pursaklar’a bağlanacakken direkten döndü. Yakuphasan Köyü Kazan’a bağlandı ama bekletiliyor. Meşeli Köyü, Şabanözü’ne bağlanmak istiyor. Bu konuda Köylüler tarafından İlçe Kaymakamlığına dilekçe verildi. Dilekçe gereği için Ankara Valiliği Mahalli İdareler Müdürlüğüne gönderildi.

·         Askeri Garnizon 2005 Mayıs’ında, üniversite gelecek diye Çankırı’ya gönderildi. Üniversite yerine gele gele Gazi Üniversitesi’ne ait 2 yıllık 2 yüksek okul geldi. Onlarında ilçeye hiçbir faydası yok.

·          Kıbrıs Şehitliği şimdi yok.

·         Ödül alan Askerlik Şubesi kapatıldı. İlçedeki Askerlik Şubesi 17 Aralık 2012 tarihi itibariyle Abidinpaşa’ da ki Yenimahalle Askerlik Şubesi’ne taşındı. Çubuklu gençler askerlik işleri için bu tarihten sonra Abidinpaşa’ya gitmeye başladılar. Oysa Çubuk Askerlik Şubesi; İşlem hacmi yüksek, başarılı çalışmalar yürüten ve hatta başarılı çalışmalarından dolayı ödül alan bir Şube idi.

·         Araç Muayene İstasyonu Akyurt a gitti. Çubuklu araç sahipleri Akyurt’a gidiyorlar.

·         Yıldırım Beyazıt Üniversitesi 2011-2012 eğitim öğretim yılında, Tıp, Hukuk, Siyasal Bilgiler, Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakülteleri ile Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik bölümleriyle 3 Ekim 2011 tarihinde Etlik Kasalar’da eğitim ve öğretime başladı.

·         Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Tıp Fakültesi de, “Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi” adıyla Bilkent Yolu No: 3 Bilkent-Çankaya adresinde eğitime devam ediyor.

·         Yıldırım Beyazıt Üniversitesi’ni de elimizden kaçırdık. Biz hala Üniversite’nin Çubuk’ta kurulmasını bekliyoruz. Bu zihniyetle daha çok bekleriz.

·          92 büyük ölçekli fabrika ile 232 adet küçük ve orta ölçekli işletmeleri Akyurt İlçesine kaptırdık. Bu yüzden ilçede işsizlik en büyük sorun...Askerliğini yapan gençlerimiz ve üniversite mezunlarımız işsiz. Üniversite mezunları evde boş oturmaktansa Şabanözü’nde yeni açılan Gelal Çorap Fabrikası’nda 846 lira asgari ücretle çalışmak zorunda kalıyorlar.

·          1000 konutluk TOKİ evlerini Çankırı’ya kaptırdık. 484 konutluk TOKİ evlerine razı olduk. Bunlarda kullanıma elverişli değil...

·         Esenboğa Havaalanı’nın ilçeye hiçbir katkısı yok.

·         İlçede tarım bitirildi, hayvancılık bitirildi, taş ocaklarına izin verilerek meyvecilik bitirilmek isteniyor, sırada sebzecilik var. Bu zihniyetle bu da bitirilecek.

·         Ulaşım, trafik ve otopark sorunu ilçede had safhada..

·         İlçede imar başlı başına bir sorun, kentte çarpık kentleşme hakim..

·         Son olarak da Özlüce Termal Suyu’nu ASKİ’ye kaptırdık.

Kısacası ilçe hızla kan kaybediyor. Çubuk’tan giden gidene..

.

Metropol’ün Faydasından Çok Zararını Gördük

En önemlisi de Çubuk, 23 Temmuz 2004 tarih ve 5216 sayılı yasa ile Ankaranın Metropol ilçesi olmuştur. O günden beri Büyükşehir’ e bağımlı hale geldik. Büyükşehir (anakent) ilçeye hangi hizmeti layık görürse onu kabul etmek zorunda kaldık.   Çünkü hizmet seçme gibi bir lüksümüz yok.

Dün 5 merkez mahallemiz vardı sonra bu sayı 7’ye çıktı. 30 köyden mahalle ile mahalle sayımız 37 oldu. En son olarak da 28 orman köyü ile 19 köy, mahalle olunca mahalle sayımız şu anda 84 oldu.

7 Merkez mahallenin bile sorunlarını gideremeyen Belediye, 77 mahallenin dağlar kadar sorununu nasıl ve ne ile çözecek? Hayır, çözmeyecek, hizmet vermeden sizlerden vergi alacak.

Köylerin en kısa zamanda eski statülerine dönmesi gerekir. Yoksa halleri perişan. Çünkü Metropol yasaları ile tarım ve hayvancılık bitiriliyor. Ama kendi düşen ağlamaz. Dün Metropol olduk diye davul zurna çalıp neredeyse göbek atacaklardı. 

Metropol İlçe olduktan sonra tüm mahallelerimiz vergide, elektrik ve su faturalarında Çankaya, hizmette ise Doğu ve Güneydoğu’daki mezralar ile yarışır konuma getirildi.

Emlak vergileri 3-5’e katlandı. Suya, Metropol olduktan sonra önceleri yaklaşık 15’te bir ‘Atık Su’ parası öderken bu yüzde elliye çıkartıldı. İçemediğimiz suya şimdilerde yüzde 50 atık su bedeli ödüyoruz.

Düşünebiliyor musunuz; Kösrelik, Uluağaç, Yakuphasan, Durhasan, Aşağı ve Yukarı Obruk, Kavaklı, Karataş ve diğer köylerimiz mahalle yapılarak Çankaya ile aynı statüye getirildi. Ama yakıştı da doğrusu.. Şimdi bu mahalleler 3’e, 5’e katlanan emlak vergilerini, elektrik ve su faturalarını nasıl ödeyecekler? Kara kara düşünüyorlar.  Atalarımız ne demişler, “Karaman’ın koyunu sonra çıkar oyunu”, bekleyip göreceğiz.

Özellikle köyler mahalle statüsüne geçmeden önce emlak ve su parası vermiyor. Sadece elektrik parasını ortaklasa ödüyordu.

Köyden mahalle statüsüne geçtikten sonra bir karış toprağa bile emlak beyannamesi vermek zorunda, tulumba ve kuyulara ve elektrik için sayaç takmak zorunda...

Daha merkez mahallelerin; Altyapı, içme suyu, kanalizasyon, yol, doğalgaz gibi sorunlarını çözemeyen bir belediye başkanı ve belediye meclisi 84 mahallenin sorunlarını nasıl çözecek? Bu sorunların altından nasıl kalkacak?

Metropol’e girdikten sonra ilçede madde bağımlıları hızla artmaya başladı. 1999 yılında  tiner-bally çeken dört gencimiz vardı. Yetkililer tarafından önlem alınmadığı için bu sayılar yıllar itibariyle hızla artmaya başladı.

Düne kadar tiner, bally çeken gençlik Metropol ilçe olduktan sonra çağ atlayarak ecstasy, esrar içer hale geldi. Hatta gençler arasında eroin ve kokain içildiğine ve fuhuş yapıldığına dair iddialar var.

Bu durumda kazanacak belediye başkanının işi çok zor...

 

Nasıl Bir Belediye Başkanı ?

 

Belediye başkanı çevik, atik, hızlı düşünen ve pratik becerisi olabilendir.

 

Kendisini seçilmeye layık gören kişi, seçildiği günden itibaren, seçim bölgesine yeni bir heyecan, yeni bir kan ve yeni bir hizmet atmosferi oluşturmalıdır.

 

Her şeyden önce duruşu sağlam, sözü ve özü bir, kendi değerlerinden taviz vermeyecek kadar dürüst, iletişim becerisi gelişmiş ve iş disiplinine saygılı başkanlara ihtiyacımız var.

 

Personelini idare edebilen ve onlara doğru sorumluluklar yükleyebilen başkanlar gerekli.

 

Personelin devamını ve görevlerini takip edebilen, personelini iyi eğitebilen başkanlar gerekli.

 

Belediye başkanı işbölümünü doğru yapmalı ve işleri doğru paylaştırmalıdır. Ayrıca personelini motive edebilen, iş aşkını yaşatabilen başkanlar gerekir. Halka ve halkın sorunlarına doğru yaklaşabilen ve güçlü bir iletişim becerisine sahip personeller yetiştirebilen başkanlar gerekir.

 

Resmi kurumlarla ilişkilerle iyi olmalıdır. Belediyecilik bir ekip çalışmasıdır. Kaymakamlıkla, emniyetle, sağlık kuruluşlarıyla, parti yönetimleriyle vs. kolektif çalışma yapmayan belediye başarılı olamaz.

 

Bürokratları merkezi yönetim atıyor ama belediye başkanını halk seçiyor. Belediye başkanında çok daha güçlü bir yönetim özelliği bulunmalıdır. Bürokrat yaklaşmıyorsa, belediye başkanı bunu sağlamalı. Ne yapıp edip, profesyonelce bir iletişim kurabilmeli. Bunu başaramayan başkan, yönetim becerisine sahip olamaz.

                 

Belediye başkanı, belediye içinde güçlü bir motivasyon ağı kurmalı ve personelin birbiriyle iyi geçinmesini sağlamalıdır. Yüzlerin asıl olduğu, gergin atmosferin yaşandığı belediyeye halk güvenemez.

 

Belediye başkanı seçildikten sonra, kendi bölgesindeki bütün halkın başkanıdır. Dolayısıyla dil, inanç, kültür, ideoloji, cinsiyet farkı gözetmeksizin, herkesi eşit ve samimiyetle kucaklayabilmelidir. Adam kayırmanın, rüşvetin, ihale fesatlığının, milliyetçiliğin (sadece doğup büyüdüğü yere hizmet), halkın belediyeciliğinde yeri yoktur.

              

Bunun yanı sıra, halkın büyük bir kısmı, sadece yöneticilerini aralarında görmek istiyor. Evet belediye yöneticileri bunu yapıyor. Taziyelere, düğünlere vs. gidiliyor. Ama bu ziyaretler, gördüğüm kadarıyla “resmi” boyutta geçiyor. Halkın istediği, daha samimi bir iletişim. O halde bu ziyaretler sıklaştırılmalı. Sonra da daha samimi bir atmosferde yapılmalı. İnsanların özel zamanlarında herkes onları hatırlar. Önemli olan, kimsenin onları hatırlamadığı zamanlarda halkı ziyaret etmek.

 

Şimdilerde adaylar arasında ilçe ve köylerindeki ‘cenazelere taziyeye gitme’ konusunda bir yarış var. İnşallah bu seçim sonrası da devam eder.

 

Belediye başkanı halka karışmalıdır. Kendi resmi kurumuna gizlenip, sadece adet yerini bulsun diye düğünlere, taziyelere, vs gidilmemelidir. Belediye başkanı sokak sokak, mahalle mahalle dolaşmalıdır. İnşaat işçileri ile sohbet etmeli, mahalle kadınlarıyla çay içmeli, fakir bir ailenin akşam yemeğine gitmeli, gençlerle birlikte maçlara gitmeli… Yani belediye başkanı, halkın yaşam tarzıyla iletişim kurmalıdır. Halkın gözünde sempatikleşebilmeli ve halkın değerlerini yaşadığını gösterebilmeli. En büyük zaferleri kazanan bütün liderler, öncelikle bunu yapmıştır.

 

Bunun yanında “halk günleri” toplantıları düzenlenebilir. Büyük bir salonda toplantı düzenlenebilir ve halkın sorunları dinlenebilir. Önemli olan sorunlara çözüm bulmak değil, halk burada sadece onları dinleyebilecek yöneticilerin olmasını ister.

 

Yapılabilecek diğer bir şey de gençlik şenlikleri düzenlemek. Belediye çatısı altında spor turnuvaları, kültür festivalleri, satranç-tavla turnuvaları, gençlik eğitim kampları gibi etkinlikler yapılabilir. Ayrıca şiir okuma yarışmaları, kompozisyon yazma yarışmaları gibi etkinlikler düzenlenebilir. Okuma seferberliği altında eğitim kampanyaları düzenlenebilir. Örneğin, herkes bir kitap alabilir ve biriken kitaplar basının da çağırıldığı bir küçük törenle bir okula bağışlanabilir. Bu etkinlikler için, belediye çatısı altında “kültür ve sanat çalışmalarını” yürütebilen birkaç kişiye görev verilmesi yeterlidir.

 

Açık halk pazarları kurulabilir, mevcut pazarlara yenileri eklenebilir. Haftanın belli günlerinde, mesela haftanın iki günü, mahallelerde halk alışveriş pazarları kurulabilir. Böylece belediye faaliyetleri halk için çalışıyor imajı oluşturulabilir.

 

Görüldüğü gibi yapılabilecek güzel şeyler var ve bu etkinliklerin hiçbiri bir servet ya da çok büyük uğraş gerektirmiyor. Sadece iyi bir niyet ve çalışabilecek, bu işleri takip edebilecek birkaç kişi ve bir de zaman gerekiyor.

 

Belediye Başkanı Ayrıca;

 

Ortak akılla, kenti yönetmeli..

 

Vatandaşın gerçekten görüşünü, sivil toplum örgütlerinin görüşlerini almalı…

 

Başkan Siyasetle uğraşmamalı, 24 saatini ilçeye ayırmalı…

 

Ulaşılabilir olmalı…

 

Kenti kendi istediği şekilde değil, halkın istediği gibi yönetmeli…

 

Kentin en büyük sorunu  olan ulaşımdaki izdiham ve kaosu vatandaşla beraber çözmeli..

Halk ilçeye şekil vermeli, ilçe halkı kendini bu kente ait olduğunu hissetmeli…

 

Seçildiğinde parti rozetini çıkartmalı, herkesin belediye başkanı olmalı,

 

Yerel demokrasiyi paylaşmalıdır...

 

Halkın söz hakkına saygı duyan, “HALKI” susturmayı değil taleplerini karşılamayı kendine görev bilen bir belediye, kişisel zevklerine göre değil planlamayla bilime, tekniğe, hukuka uygun hizmet sunan bir başkan olmalı.

 

Gerçekten halkçı bir yerel yönetim programıyla katılımcı bir demokrasinin hâkim olduğu kent yaşamı için, yönetimlerde söz hakkı isteyen taleplere ağırlık veren, önemseyen adayların, siyasi partilerin yerel seçim döneminde ortak hareket etmesi kaçınılmazdır.

 

Belediye başkanı her şeyden önce halka hizmet amacıyla gelmeli…

 

 Belediye başkanının şu veya bu kişi olması, ya da şu veya bu partili olması o kadar önemli değil. Her yerde böyle ise de, Şayet bir Belediye Başkanı başta ekibini tam oluşturamazsa, hizmet yapması mümkün mü? Yoksa parası olan, ağası, dayısı olan, (partide) çevresi olan, yalakaları, şakşakçıları ve yağdanlıkları olanlar mı, yoksa halkın içinden halka benzeyen birisi olan mı başkan olmalı? Burada kararı direkt halk vermeli ve çünkü neticede onu (başkanı) halk seçecek.

Belediye Başkanlığına aday olacakların ilk önce halk nazarında saygın, itibarlı, doğru, dürüst, sözünün eri olması gerekir. Sonra yeterli bilgi ve donanıma sahip olmalı, özgüveninin yanında haklı ve haksızlara karşı da adaleti ve güveni telkin etmelidir.

Yoksa ben adaylığımı açıkladım. Oldu, bitti meselesi yapılmamalıdır. Burada en önemli konu kendisini, ailesini, işini, aşını yönetebilen ve idare edebilenler gerçek idareci olabilirler. Oysa bazı başkan adaylarında gördüğümüz durum ise, işini, aşını ve eşini (ailesini) yönetemeyenlerin halkı yönetmeye talip olmaları ise üzücü ve gülünç bir durumdur.

Belediye Başkanı başta ailesinde, sonra çevresinde örnek şahsiyeti ile idareci vasfına sahip olmalı ki, onun bunun oyuncağı olmamalı, Yoksa etrafınızı öyle ağalar, paşalar, keneler, kelleler sarar ki, halka hizmet adı altındaki durum halka eziyete dönüşür. Hep birileri başkanın sayesinde köşe dönerken, o köşe dönenler hiçbir zaman piyasa da görünmezler. Böylece Belediye Başkanı halkın başkanı değil, onun bunun (sokakların) başkanı olarak bir başka deyimle ortada sap gibi kalır.

Belediye Başkanının amacı sözde değil özde, “halka hizmet, hakka hizmet” anlayışı olmalıdır. Yapılan hizmetler halk tarafından benimseniyorsa, beğeniliyorsa, birilerine zarar vermiyorsa hizmettir. Yoksa eziyettir, cefadır, daha da önemlisi birilerinden öç almak, intikam almaktır.

Yoksa bizde başkan olalım da biraz da biz ve çevremiz faydalansın mantığı halkın yöneticilik mantığına aykırıdır. Oysa gerçek başkan kendi nefsinden, akrabasından, çevresinden, partisinden önce halkını düşünen ve halkı için çalışan olmalıdır.

Belediye Başkanı olacak kişi, kişiliğinin yanında, idareciliği (yöneticiliği), idareciliğinin yanında bilgi ve teknik donanıma sahip olmalı ve seçim yapılmadan önce proje ve ekibini oluşturarak halka takdim etmelidir. Yoksa Belediye Başkanlığı belli bir kurum ve kuruluşa müdür olmaya benzemez.


O halde bizler seçim yaparken Belediye Başkanının şu partiden olmuş veya bu kişi olmuş fark etmez. Önemli olan bu işin ustasını, uzmanını bulmamız veya ilerisi için yetiştirmemiz gerekiyor…

Böyle bir ekip yetişmediği sürece, yaptığımız iş sadece “dostlar alışverişte görsün” misali olacaktır. Falanca gelecek, bir iki küçük sorunu halledecek, filanca gelecek, o da ona benzer şekilde iş yapar görünecek… Fakat sonuçta hiçbir şey düzelmeden idare edip gidilecek.

Başkanın, Halka projeden önce güven vermesi gerekir. Çalışmalarını şeffaflık içersinde yapması gerekir. Kendisi ve yakınlarının mal varlıklarına ilişkin bilgileri seçimden önce açıklaması gerekir.

Demek ki belediye seçimleriyle birlikte, yetişmiş eleman meselesini de ele almak zorundayız. Devlet ve millet olarak birlikte hareket etmek zorundayız.

Ama halk olarak esas görev bizde çünkü bizlerin seçimleriyle gelecek olanlara dikkat edelim; Partiliyi değil, halka ve hakka faydalı olabilecekleri seçelim.

Başkan Alçak Gönüllü Olmalı....

Konuyla ilgili olarak geçtiğimiz günlerde, ulusal gazetelerde yayınlanan ve dikkatimi çeken bir haberi sizlerle paylaşmak istiyorum. Haber şöyle:

“Kadın Başbakan Evinin Önündeki Karı Temizledi...”

Yayaların kayıp düşmesini istemeyen Danimarka Başbakanı eline küreği alıp çalışırken, korumaları onu izlemekle yetindi.

Başkent Kopenhag’da yağan karın ardından eline küreği alan 47 yaşındaki Schmidt, evinin önündeki kaldırımı kardan tamamen temizledi.

Başbakan Hele Thörning Schmidt, karları kürekle temizlerken korumaları karşı kaldırımdan onu seyredip muhabbet etmekle yetinmiş.” Aşk olsun yani...

Bu haber bizim siyasetçilere örnek, belediye başkanlarımıza da kapak olsun…

xxxxx

18 Nisan 1981’tarihinde 9 basın mensubu arkadaşımla birlikte, her yıl geleneksel olarak Belçika’nın başkenti Brüksel’ de düzenlenen ‘NATO Brifingleri’ne katılmak üzere gitmiştik.

Sabahları brifinglere katılıyor, öğleden sonra da tercümanlar eşliğinde şehir turuna çıkıyorduk.

Bir gün Anvers liman kentinde ilginç bir olayla karşılaştık. Portakal renkli tulum giymiş yaklaşık 40 kişilik bir grup ellerindeki kazma, kürek ve darbeli makine ile bir kanal çalışması yapıyordu.

Tercüman, “bunların hangisi belediye başkanı” diye sorduğunda en fazla ben şaşırmıştım.

Biz hep beraber kimin başkan olabileceğini parmak yordamıyla, şu mu, bu mu derken, nihayet uzun boylu hafif kirli sakallı, yüzü kir, pas ve yağ içinde kalan birisinin belediye başkanı olduğunu bulduk.

Tercüman, “tabii ki bilemezsiniz. Onlar akşam geç saatlere kadar çalışırlar. İşleri ne zaman biterse belediyeye giderler, duşlarını alırlar, yemeklerini yerler, sonra da makam odalarına dinlenmek ve çay, kahve içmek için çekilirler. İşte o zaman kim belediye başkanı, kim başkan yardımcısı, kim müdür, kim şef, kim memur veya işçi o zaman anlaşılır” dedi.

Çünkü bizim ülkemizde böyle bir şey imkânsızdı. Bizim belediye başkanlarımız genel olarak maazallah “konu mankeni” gibi gezerler.

xxxxxx

Pardon, bizde de hatta Çubuk’ta da böyle bir olaya şahit oldum.

Eski Belediye Başkanımız rahmetli Ali Yurt ile ilgili...

Ali Yurt bazen, sabahları işçilerle aynı anda mesaiye gelirdi. Onlarla beraber gezer. Zaman zaman da onların elindeki süpürgeyi alır. Hiçbir şeyden arsınmaz  (utanmaz, çekinmez, onuruna dokunmaz, üşenmek, ayıp saymaz) onlarla beraber yolu süpürürdü.

Hatta işçiler bir gün grev yaptığında Başkan Ali Yurt memurları da yanına alarak cadde ve sokakları süpürmüştür.   

Yine Başkan Ali Yurt, Çubuk II Barajı’nda bozulan vanayı tek başına değiştirmiştir.

xxxxxx

Geçtiğimiz yaz aylarında parktaki bir çay ocağının bahçesinde ilçenin birkaç akil adamıyla oturuyorduk.

Laf lafı açtı.. Konu dönüp dolaşıp belediye başkanı nasıl olmalıya geldi. Ben yukarıdaki örnekleri anlattım. ‘Belediye başkanı alçak gönüllü olmalı ve gerektiğinde işçiler gibi tulum giyip onlarla beraber yolları süpürmeli, kazma kürek sallamalı... Bu başkanı küçültmez, bilakis yüceltir” deyince akillerden birisi, “efendim olur mu öyle şey, koskoca belediye başkanı tulum mu giyecek, kazma kürek mi sallayacak, bir başkana bu hiç yakışır mı?” demişti. Ben de, “işte onun için Avrupa gibi çağdaş ve modern olamıyoruz” dedim ve bir daha böyle insanlarla bu tür sohbetlere katılmadım.

 Çubuklulara Çağrı ...

Çubuk’ta yaşayan; Havasını teneffüs eden, suyunu içen ve ekmeğini yiyen herkesin şöyle haykırması gerekir;

Biz Çubuk’ta yaşıyoruz.

Biz Çubuk’u seviyoruz.

Biz çocuğuz, öğrenciyiz, işçiyiz, kadınız, yaşlıyız, engelliyiz, yayayız, şoförüz, yoksuluz, köylüyüz, esnafız, memuruz, emekliyiz...

Biz Çubukluyuz!  

İlçemiz yıllarca genel ve yerel seçimlerde ilçede aldığı yüksek orandaki oyları arkasına alan bir zihniyetin (birkaçı hariç) belediyecilik anlayışı ile yönetilmiştir. Bu yönetimlerde başkalarına söz hakkı verilmemiştir. Zaman zaman planlı, programlı hizmet ve halktan yana bir belediyecilik yerine bilmeyerek de olsa birilerine rant ve kar hedeflenerek belediye sanki ticarethaneye dönüştürülmüştür.

 Ülkemizde vatandaşların en temel hak ve vazgeçilmez ihtiyaçlar olan su, enerji, ulaşım, barınma, sağlık, eğitim gibi kamusal hizmetler ya özelleştiriliyor veya veya zamlanıyor.

Bilim değersiz kılınmıştır. Harcamaların, borçların hesabı verilmemiştir. Hayatımız, sağlığımız, haklarımız önemsenmemiştir. Kentlerin içi sanki boşaltılmak istenmiştir. Yıllar sonra yaratılan kentler gri, sıkıcı, yorucu, güvensiz, sağlıksız ve pahalı bir konuma getirilmek istenmiştir.

İlçemiz de bunlardan birisi değil mi? Yaşanabilir hali kaldı mı?    

 

Çubuklular Olarak Yerel Yönetici Adaylarından Taleplerimiz Şunlar Olmalı:    

Çocuklar için;

Sağlıklı ve güvenli büyüyebilecekleri bir kent, 

Sağlıklı ve güvenli oyun alanları, özel tasarlanmış etkinlikler, ihtiyaçların düşünülerek düzenlenmiş okul bahçeleri, bisiklet yolları, her mahalleye spor alanları, çocuklar için yaşanabilir sokaklar, caddeler, isteklerini ifade edebilecekleri kurumlar, meclisler kurulmalı...  

Gençler için;

Gençlik geleceğimizdir anlayışının hayata geçirilmesi gerekir. 

Ucuz ve yaygın kültür sanat etkinlikleri, yeşil spor sahaları ve gençlik merkezleri, toplu taşımada makul indirimler, eğitime destek olacak hizmetler verilmelidir.

Ayrıca madde bağımlısı gençlerin tedavisi ve ailelerine, topluma ve devlete faydalı bireyler olarak yetişmeleri sağlanmalıdır. 

Kadınlar için;

Yönetimlerde doğrudan temsil edilmek, yönetime katılmak, sorunlarının çözülmesi ve kadın erkek eşitliğinin sağlanması için çaba gösterilmesi gerekir.  

Kadın merkezleri, çocuklar ve yaşlılar için ücretsiz yaşam ve destek merkezleri, ilk ve ortaöğretimdeki çocuklar için mahalle içinde ücretsiz etüt merkezleri, kadın doktorların da bulunduğu sağlık ocakları, şiddete uğrayan kadınlar için hukuksal ve psikolojik danışma ve destek merkezleri ile sığınma evleri olmalı.

Yaşlılar için;

Temiz, güvenli ve yaşlısına duyarlılık gösterilen bir kentte yaşamak en büyük idealleri olmalı..  

Deneyim ve becerilerini paylaşma imkânı, yaşlı kültür-dayanışma merkezleri, kar amacı gütmeyen sağlık ve evde destek hizmetleri almak en temel hakları olmalı… 

Engelliler için;

Öncelikle engelsiz bir kente ihtiyaç var.

Yönetimde doğrudan temsil edilmek, tüm kentsel düzenlemelerde ve belediye hizmetlerinde özel durumlarının da gözetilerek ihtiyaçlarının karşılanması gerekir.  Unutmayınız ki, her sağlıklı insan bir engelli adayıdır.

Yayalar için;

Güvenli yaya alanları ve ucuz toplu taşıma,   

Metro ve tramvay gibi yatırımlara öncelik verilmesini, kent merkezinde yaya ve bisikletle ulaşım imkânlarının ön plana çıkarılmasını, kaliteli ve standartlara uygun yol ve kaldırımlara ihtiyaç var.  Hatta Avrupa’da olduğu gibi; yay ve trafik yolu aynı hizada olmalı ve yaya yolu çizgi ile belirtilerek, ayrılmalı... 

Sürücüler için;

* Güvenli ve planlı ulaşım ağı,

* Güvenli, kontrollü ve ucuz otopark, standartlara uygun yol ve sinyalizasyon, kent merkezinden geçmeyen alternatif güzergâhlar, sağlam yollara ve çevre yollarına ihtiyaç var.   

Yoksullar için;

Yoksulluğumuzu istismar etmeyen, sadaka değil hakkımızı veren bir belediyeye,  

Bulundukları mahallelere eşit hizmet, çalışacağımız iş alanları ve gerçek meslek edindirme çalışmalarına ihtiyaç vardır.   

Sadaka Kültürünü yaygınlaştırarak; tembellik ve miskinliğe alıştırmamalı, onlara balık vermek yerine, olta verip balık tutturmalı, İnsanları yattığı yerde beslememeli..     

 Ve Diyorum Ki ;

Isınma Hakkı en temel insan hakkı olarak görülmeli, merkezi ısınma politikaları hayata        geçirilmeli, doğalgaz, elektrik gibi ihtiyaçlar herkesin ulaşabileceği şekilde ucuza sunulmalıdır.

Ulaşım hizmeti günün her 5-10 dakikasında, her yere yeterli sıklıkta verilen, ucuz, güvenli, eşit ve nitelikli olmalıdır. Toplu taşımacılık kamusal bir hizmet mantığı ile ele alınmalı, kâr amacı güdülmemelidir.

İnsanca yaşam için gerekli ücretsiz, temiz su hakkı güvence altına alınmalıdır.

Halkın barınma hakkını hiçe sayan çarpık yapılaşma projesi adı altında gerçekleştirilen rant projeleri bir an önce durdurulmalı, yaşam alanlarında yapılacak her türlü değişiklik sürecinde tüm insanların söz, yetki ve karar hakkı olmalı, kentte yaşanacak dönüşüm süreçleri o kentte yaşayanların ortak ihtiyaçlarını ve kamu yararını temel alan bir biçimde şekillendirilmelidir.

Yaşadığımız kent Çubuk; Eğitim, sağlık, barınma, su, çevre, ulaşım gibi tüm kamusal hakları gözeten bir biçimde tasarlanmalıdır.


Uzun yıllardır, çalışanların ve yurttaşların ekonomik, sosyal ve siyasal haklarının birer birer alındığı, sonuçları daha fazla işsizlik, daha fazla yoksulluk olan bir süreç yaşıyoruz.

Bu süreç, kentleri göç ve işsizlik sarmalında adaletsizliğin ve eşitsizliğin mekânları haline getiriyor.

Bir yanda yoksulluk içinde yaşayan kentliler, diğer yanda kentten uzakta güvenlikli sitelerde yaşayan kentliler, maalesef çıplak bir gerçeklik olarak karşımızda duruyor.

 

Boş Vaatlere Kanmayalım..

Yine bir yerel seçim yaklaşıyor. Sokaklar afişlerle, bayraklarla donatılıyor, broşürler havalarda uçuşuyor. Mitinglerde sloganlar, vaatler havada  uçuşuyor...

Bu seçimde adayların söylemeyecekleri vaatlerinden daha önemli sanırım.

Örneğin hiç biri, içme suyunun  yağmur yağdığında renginin değişip çamur aktığını, tezgâhların neden her tarafı kuşattığını, sokak ve caddelerdeki çevre ve gürültü kirliliğini kimse gündeme getiremeyecek.

Çocuklar korkusuzca ve rahatlıkla  okula gidebileceklerini, ilçe merkezi yollarının  yürünebilir  yollar olacağını, çamurdan kurtulacağını,

Her gün eriyen nüfusu engelleyecek tedbirlerin neler olacağını,

İşçi istihdamı için neler yapacaklarını, esnafı ile vatandaşı  birlik ve beraberlik içinde neler yapabileceklerini  söyleyemeyecekler.

Hele seçimi kazanalım  o zaman düşünürüz mantığı ile seçimler e girecekler.

Metropol bir kentin; Yolları düzgün, binaları estetik, sokakları temiz, kent möblesi, yeşil alanı boldur. Her şeyden önce her yaşam alanı belli bir ruha sahiptir. İçinde yaşayanlarda güvencededir. Bu durum aynı zamanda modern ve gelişmiş olanın göstergesidir. Metropole gireli 10 yıl geçmesine rağmen Çubuk İlçesi henüz Metropol’e benzeyen bir özelliğe sahip olamamıştır. Çubuk olsa olsa birilerine rant kapısı olur. Çünkü; Ankara’da deniz bitti, Çubuk’ta ise okyanus var.

Çubuk’un bu süreçte, bu yerel seçimlerde, doğru kararı vererek bu çeşit kentleri oluşturabilecek şehri yakından tanıyan ve şehirde yaşayan yöneticilere ihtiyacı vardır.

Şehremini; Şehrin en emin adamı, şehrin en güvenilir-itimat edilen, dürüstlüğüne, sağlamlığına herkesin oy vererek veya onunu tercih edilmesinde etkili olanların şahadeti ile başa getirilen adam demektir.

Hem malını, hem canını ve namusunu, bu adamlara emanet eden şehir mensubu rahat eder, rahat yaşar. Çünkü bu güvenilen ve tercih edilen adamın onların namına her işi dürüstçe, kurallarına uygun bir şekilde ve şehir mensuplarının menfaatine olacak bir tarzda yapacağına inanılır. Ve hem de

Burada tartışmaya gerek yok ki, esasında “iyi başkan” bu ikisinin toplamından oluşur. Hem manevi yönden yetiştirmiş ve şahsi karakter özellikleri iyi olan ve hem de maddi yönden hizmet eden bir belediye başkanı “iyi başkandır.”

Böyle soruyoruz da, bazı marazi ruhlar belediye başkanında manevi beklentilere çok da önem vermeyebilir. Örneğin, bu ilçede “Çalsın ama çalışsın”, “Yesin, ama çalışıyor ya” mantığında olan hasta ruhlarda var. Yani bu ilçede Allah korusun belediye başkanının çalmasını normal görenler bile var.

Onlar bize asla ve kat’a ölçü olamaz. Bu ilçede çalmayan, devletin ve milletin malına el uzatmayan ve fedakâra ne, hasbi (gönüllü, karşılıksız ve sebepsiz yapılan), maddi  ve manevi anlamda hizmet eden belediye başkanına ihtiyaç var. 

Yaklaşan mahalli seçimler arifesinde mutlak itaat adamları olmak, vaatlerde bulunmak, asılsız kamuoyu yoklamaları yaptırmak basit ve afakî kıstaslarla değil en iyiyi en güzeli yapacağına inanılan adayların seçilmesini sağlamak,  tercih etmek esas alınmalıdır ki, yeni yanlışlar olmasın. Sonrada şikâyetçi olup, oturup ağlamayalım, sızlanmayalım.

Adamın biri bir lokantaya gider. Cam fanus içerisindeki kelle paçalardan bir tanesini isteyecek. Kelle tek olarak satılıyor. Kafatası ile beraber servis yapılıyor. Garsona istediği kelleyi işaret ederek getirmesini söyler ve bir masaya oturur. Garson adamın istediği kelle paçayı masaya koyar. Adam çatal-bıçakla kelleyi ortasından ikiye ayırır. Bir de ne görsün kafatasının içerisinde beyin yok.

Adam garsonu çağırır ve “Bu kafatasının içinde beyin yok. Neden getirdin bu beyinsiz kelleyi bana” der.

Garson da, “Efendim kelleyi siz seçtiniz, ben de getirdim, size servis ettim” diye gayet sakin bir şekilde cevap verir.

Kıssadan hisse: “Hem seçip hem de şikâyet etmeyelim.” Derseniz, iyisini seçin, iyisini tercih edin...

Partiye göre değil, adam gibi adama oy verin ki, umulduğu gibi çıkmazsa da kendinizi suçlu bulun, suçu başkalarında aramayız...

 “Çubuklular Ak Parti’ye vefasını Fazlasıyla Gösterdi”

Çubuk, 14 Mayıs 1950 - 2 Kasım 2002 tarihleri arasında sağ partilerin, 3 Kasım 2003 tarihinden sonra da AK Parti’nin kalesi olmuştur.

 Çubuk Halkı, 3 Kasım 2002’den günümüze AK Parti’ye olan vefasını fazlasıyla göstermiştir. Göstermeye de devam etmektedir. Şöyle ki;

* 3 Kasım 2002 Genel Seçimlerinde AK Parti’nin Çubuk’ta aldığı oy oranı % 64,85 idi. Bu oranla Çubuk, Türkiye çapında Konya’ya bağlı Karatay’dan sonra AK Parti’ye en fazla oy veren ilçe unvanını aldı.

* 28 Mart 2004 Yerel Seçimlerinde AK Parti Çubuk Belediye Başkan adayı Adem Tuğluca ile geçerli oyların % 56,00 ‘sını almıştır.

* 22 Temmuz 2007 Genel Seçimleri’nde AK Parti’nin ilçedeki oy oranı % 72,70 idi.

* 21 Ekim 2007 Cumhurbaşkanlığı referandumunda Çubuk % 83,00 evet oyu vermiştir.

* 29 Mart 2009 Yerel Yönetim Seçimlerinde: Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminde; AK Parti adayı Melih Gökçek’in aldığı oy 28.553 ve oy oranı % 63,75, Çubuk Belediye Başkanlığı seçiminde; AK Parti adayı Lokman Özden’in aldığı oy 20.346 ve  oy oranı % 48,12’idi. 

* 12 Eylül 2010 referandumunda da  “Evet” oylarının oranı % 82,12 olmuştur.

* 12 Haziran 2011 Genel Seçimlerin de AK Parti’ nin aldığı oy 36.182 ve oy oranı ise  % 73,70’olmuştur.

Yukarıda da görüldüğü gibi Çubuklular AK Parti’ye vefasını beklenenden fazla göstermiştir.

11 yıldır da göstermeye devam ediyor.

Bu oy oranlarına göre Çubuk İlçesi İktidardan, diğer ilçelere göre daha fazla hizmet almalı idi. Ama olmadı. Çünkü, Çubuk Ankara’nın Kuzey’inde kör bir noktadır. Bu nedenle en son hizmet Çubuk’a gelmiştir. Başkent’in tarihi, kültürel ve turistik en zengin ve en eski ilçesi olmasına rağmen en geri kalmış bir ilçesidir. Ankara’nın üvey evladıdır. İktidarların hep ‘oy deposu’ olmuştur.. Kuzey’in Parlayan Yıldızı değil, Kuzey’in söndürülmeye çalışılan ilçesidir. 

İktidar Partisi Çubuk’a ne veriyor? Yılda birkaç defa gıda ve temizlik maddesi, kalitesiz ve kalorisiz kömür veriyor. Fakir ailelere de her gün en az 3 ekmek veriliyor. Oysa iktidar onlara olta verip balık tutmayı öğretse daha iyi olmaz mı?

6 bin ailenin yardım aldığı bir yöre nasıl Metropol olur? Bunda bir yanlışlık var. Çünkü ilçede her şey de bir sorun var.6 bin ailenin yardım aldığı ilçe nasıl metropol ilçe olur?

İlçe ekonomisi uçuruma doğru yuvarlanıyor. 23 Temmuz 2004 tarihinde Metropol İlçe olduk. O tarihten bu tarafa ilçenin her sorununun çözümünde Metropol İlçe olmanın hep olumsuzluklarını gördük.

Çubuklular bundan böyle Metropol İlçe Olduğu İçin; fabrika kurup teşvik ve muafiyetten yararlanamayacak,  tarımla uğraşamayacak, sebzecilik yapamayacak, hayvancılık yapamayacak, bakan ve milletvekili torpili olmadığı için işe giremeyecek. Peki Çubuklular geçimlerini ne ile sağlayacaklar? Sadaka Kültürü ile mi? Yoksa ne ile, bir bilen var mı ?

Çubuklular azla kanaat ediyor ve daha fazlasını istemiyor. Ölümlü dünyada ne yapsınlar malı, mülkü.. İstediler de AK Parti yöneticileri vermedi mi?

Kısacası Çubuk Halkı, 11 yıldır bir çocuk gibi, elma şekeri ve horoz şekeri ile avutulmayı seçmiştir.

“Çubuklular Gökçek’e de Vefasını Fazlasıyla Gösterdi”

1984-1989 yılları arasında Keçiören Belediye Başkanlığı yapan Gökçek, 1989-1991 yılları arasında Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü'nü yürüttü. Refah Partisi'nden 1991 yılında Ankara Milletvekili olarak parlamentoya girdi. 
1994 Yerel seçimlerinde Refah Partisi Keçiören Belediye Başkanı adayı oldu ve de kazandı. Ondan sonra da Büyükşehir Belediye Başkanı oldu. 20 yıldır da bu göreve devam ediyor..

Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, seçimi kazanması halinde hizmete kendisine en çok oy veren ilçeden başlayacağını söylemiş..

Gökçek, Böyle söylediyse Çubuklulara ayıp etmiş olur. Çünkü Çubuklular Gökçek’e her zaman kendi başkan adaylarından daha fazla oy vermişlerdir. Şöyle ki;

29 Mart 2009 Yerel Yönetim Seçimlerinde:

Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminde; AK Parti adayı Melih Gökçek’in aldığı oy 28.553 ve oy oranı % 63,75, Çubuk Belediye Başkanlığı seçiminde; AK Parti adayı Lokman Özden’in aldığı oy 20.346 ve  oy oranı % 48,12’idi. 

Çubuklular, Gökçek’e vefasını 1991 Genel Seçimleri’nden beri göstermeye devam etmiştir..

Gökçek, 2009 Yerel Seçimleri’nde de Çubuk, Akyurt ve Kalecik ilçelerinin oyları ile AK Parti’den tekrar Büyükşehir Belediye Başkanı seçilmiştir. Gökçek’in bu yüzden Çubuk İlçesine minnet borcu vardır.  

Gökçek 30 Mart 2014 Yerel Seçimlerinde Ankara ile ilgili projelerinde;

*  Temapark (Ankapark) Projesi,

* Kuzey Yıldızı,

* Hava Limanı,

* Metro Hattı; Sıhhiye, Gar, Gençlik Parkı, hacı Maryam, Siteler, Aydınlıkevler, Kuzey Ankara, Pursaklar, Saray Fuar Alanı (Akyurt) Esenboğa Havaalanı’na kadar olan mesafeyi kapsıyor. Sıhhiye Esenboğa Havaalanı arası uzunluk 30 km. olacakmış. Çubuk bu hatta yok.

* Teleferik,

* Ankara Boğazı projesi (İmrahor Vadisi’nde).

“Ankara Benim Hayatım” diyen Gökçek’in bu Mega projelerinde Çubuk’la ilgili bir projesi yok. Neden; Çünkü Çubuk İlçesi iktidarlar için ‘Oy Deposu’ bilinir. Bu dün böyle, şimdi de böyledir. Zihniyet değişmezse yarın da öyle olacaktır.

 Ayrıca İlçemiz halkının her türlü sorunu çözülmüştür. İlçenin Allah’a şükür hiçbir sorunu da yoktur. Çubuk’ta her şey güllük gülistanlıktır. Ağlayıp sızlayanlara siz inanmayın...Onlar iş olsun diye şikâyet edenlerdir.

Gökçek’in bu dönem Çubuk’la ilgili “Termal Projesi”, Akyurt’la ilgili de “Fuar Alanı Projesi” var.  

Gökçek döneminde Çubuk’ta; Hanımlar Lokali ve Arıtma Tesisi açılmış, Belmek Kursları düzenlenmiş, 240 km. de İçme Suyu Hattı döşenmiştir. İlçeye bir çivi çakandan Allah razı olsun... Çubuklular başka bir hizmet istemeyince Gökçek ne yapsın?  

Ayrıca Çubuk’ta; yaklaşık 6 bin aileye Büyükşehir tarafından yardımlar dağıtılmaktadır.

Büyükşehir Halk Ekmek fabrikası tarafından fakir ailelere her sabah en az üçer adet halk ekmek verilmektedir.

Yine Büyükşehir tarafından zaman zaman da gıda maddesi, temizlik maddesi, kalorisi düşük ve kalitesiz kömür dağıtmaktadır. Allah razı olsun Büyükşehir’den. O da olmasa bu fakirler ne yapacaklardı?

Gökçek, Ankara ‘ya 5 adet giriş kapısı yapmış ve bunlara 31 milyon eski parayla 31 trilyon lira harcamıştır. Her kapı için 6 milyon 200 bin lira düşer. Bunun üzerine 5 milyon lira daha eklediğinizde Esenboğa Yolu-Çubuk arasındaki 18 km.lik mesafeye Metro yapılabilirdi. Çubuk için Metro mu önemli, Giriş Kapısı mı önemli?

Esenboğa Giriş Kapısı; Ankara-Esenboğa Havaalanı yolu üzerinde Avrupa Birliği (AB) Parkı önündeki kapıdır.

Oysa Ankara’nın Kuzeyi; Kuzey Doğu’daki Kösrelik Köyü, Kuzey Batı’da ise Uluağaç Köyü’dür. Bunlar Metropol statüsüne göre de mahalle olmuşlardır. Giriş Kapısı’nın bu köylerden birinde olması gerekmez miydi?  Çubuk Ankara’nın Metropol İlçesi değil mi? Giriş kapısı Çubuk’a yakışmaz mı? Ama haklısınız, Uluağaç veya Kösrelik köyündeki giriş kapısını kim görecek?  Sonra Çubuk Ankara’nın üvey evladı. Ne yapsın gösterişli ve şatafatlı kapıları? Hiç Çubuk’a yakışır mı?

Yine Gökçek, Büyükşehir Belediyesi Belediye Meclisi kararı ile memleketi olan Urfa ilçe ve köylerine 4 milyon, Mardin ilçe ve köylerine ise 7 milyon lira nakdi yardım yapmıştır. Oysa Çubuk ilçesi ve köyleri Urfa ve Mardin’in ilçe ve köylerinden daha fazla yardıma muhtaçtır. Mezradan daha mezra olan köylerimiz, pardon mahallelerimiz var.

Bu Nasıl Seçim Kampanyası ?

Seçim kampanyasında, adaylar proje ile değil, reklamda yarışıyorlar. Kim daha iyi reklam yapacak? Mesele bu.

Tüm partilerin sokaklarda nasıl bir seçim kampanyası yaptığını görüyorsunuz. Görüntü ve gürültü kirliliği had safhada..Sokak ve caddelerde bangır bangır bağırarak, insanları sağır edecek müzik çalarak dolaşan giydirilmiş taksiler, dolmuşlar ve otobüsler vatandaşların ilgisini çekmeyi bırakın nefret ettiriyorlar. İnsanlar böyle bir görüntü karşısında kendi partilerine bile sıcak bakmıyorlar.

Partilerin bayrak, afiş, flama ve pankartlar neredeyse birbirine karışmış durumda..

Proje ve tanıtımların yapıldığı broşür ve el ilanları cadde ve sokaklarda uçuşuyor. Kimse bunları alıp okumuyor.

Bez pankartlarda adayların resimleri, işportacı tezgahı gibi açılmış seçim büroları bir curcunadır gidiyor !..

Araçlar 2,5- 3 bin liraya adayın posteriyle giydiriliyor. Ayrıca bu araç sahiplerine bir de kira veriliyormuş...

Peki bu değirmenin suyu nereden geliyor. Bu seçim masrafları nereden karşılanıyor? Bu harcanan paralar millete hizmet için mi bol keseden harcanıyor, bu israf niye?

Adaylar çoluğunun, çocuğunun rızkını seçim kampanyasında reklam için harcıyorlar. Üstelik sizin karagözünüz, karakaşınız için harcamıyorlar.

Diğer günler sizlere neden yardım etmiyorlar. Ne demişler , “bayram değil, seyran değil, eniştem beni niye öptü? “ 

Unutmasınlar ki başkanlık seçiminde bir kişi, belediye meclis üyeliği seçiminde ise 25 kişi kazanacak. Kazananlar hadi maaş alacaklar diyelim, ya kazanamayanlar harcadıkları paraları nasıl telafi edecekler? 

İlçede işsizlik had safhada iken bu savurganlık niye?

Her seçim döneminde harcanan paralarla her vilayete en az üçer fabrika yapılır?

Hani ne demişler, “Ayranı yok içmeye, tahterevalli ile gider tuvalete”.

Ayrıca seçim kampanyaları adaletli ve eşit değil... Çubuk Belediyesi’nin araçları ve personeli adeta iktidar partisinin emrinde...  Çubuk Belediyesi hani halkın ve Hakk’ın Belediyesi idi? Çubuk Belediyesi, kimin Belediyesi ?

Çubuklular parti konusunda fanatiktirler. Özellikle köylerinin çoğu.. Bu köylerde oturan vatandaşlar oy attıkları partilerden yıllarca hizmet alamadıkları halde, o partilere hala sadakatlerini devam ettirirler. Hatta diğer muhalif partileri ve konvoylarını bile köylerine sokmazlar, “siz neden buraya geliyorsunuz, buradan gidin, bir daha gelmeyin” diye kovuyorlarmış. Hatta daha da ileri giderek köyün ortak malı olan köy derneklerine tuttukları partinin bayrak, flama ile birlikte adayların posterlerini bile aşmışlar.

Hani Çubuklular misafirperverdi. Bu köylere gidin görün oturdukları evlerde inanın köpek bile barınmaz. Ama onlar partilerine taparlar.

Aç kalmışlar, susuz kalmışlar, çocukları işsizmiş, tarım ve hayvancılık bitirilmiş, Metropol olmuşlar ama altyapıları yokmuş, kanalizasyonları yokmuş, yolları asfalt değilmiş, doğalgaz yokmuş onlar için hiç önemli değil. Varsa yoksa partileri...

31 Mart’tan sonra bu köylerde oturanların ağlamaya, sızlanmaya başlayacaklarına şimdiden garanti verebilirim. Çünkü o köyler Metropol’ün mahalleleri oldular. Artık vergiden, elektrik, ve su faturalarından kaçış yok. Bunları nasıl ödeyecekler ?

 Çubuk’ta köylerde oturanların neredeyse 3 aşağı 5 yukarı kime ve hangi  partiye oy attıkları belli.. Çubuklular genelde takım tutar gibi parti tutarlar. 1950 yılından beri aynı zihniyet devam ediyor. Doğru dürüst hizmet alamadıkları ve hatta yıllardır tabiri caizse, “elma şekeri ve horoz şekeri” ile kandırıldıkları halde, bir kere olsun oy verdikleri parti ve partilere bir ders vermeyi hiç düşünmemişler. Seçim sonrası da oturup hep ağlamışlardır.

Vatandaş;

Ne geniş destek bulması gereken  iktidar partisinin adayları ve ne de diğer partilerin adayları hiç biri bu konulardan söz etmeyecek. Çünkü ilçede her şey her yer “güllük, gülistanlık”...

Bunlar belediyenin çözebileceği sorunlar değil, bunları nasıl çözsünler?

İyi de o zaman bir belediyeye neden ihtiyaç var ki?

Yol yaptım, altyapı yaptım, su getirdim, çöpleri topladım, hepsi bu mu?”diyecek.

Komşu  ilçelerinde  adaylar nasıl projelerini yarıştırıyorlar ve de gerçekleştiriyorlar:

Ulaşımdan   işsizliğe, şeffaflıktan eğitime ne kadar geniş bir yelpazede çözüm önerileri ile halkın önüne çıkıyorlar?

Meslek edindirme kursları, sağlık hizmetleri, cenaze hizmetleri, aşevi, öğrencilere  burs sağlama vb. birçok konuda ne güzel işler yapıyorlar. Bizlere de her gün kendilerinden söz ettiriyorlar.

Neden bizimkiler bunları görmüyor. Kısır çekişmeler, çalışanlara işten çıkarılma korkusu  oluşturarak aday oluyor.

Hayata geçirilecek projelerden hiç bahsedilmiyor. Artık bunları isteyelim, bunları onlara soralım. Çocuklarımız, torunlarımız geleceğimiz için...

Biz başımızı kumdan çıkaralım ki, onlar da bunu dikkate almak  zorunda kalsınlar.

Hangi parti olduğu, hangi görüşten olduğu hiç önemli olmasın, hangi sorunları  çözebileceğine bakalım. Siyasi partiler projeler ve çözüm önerileri geliştirecek ve bunları uygulayabilecek  ekipleri oluştursunlar  ki bizde oyumuzu  gönül rahatlığı ile  o aday ve ekibine verelim.

Çubuk’u çok seven ama geçmiş yönetimlerin yarattığı Çubuk’a yabancılık çekiyorum, bu anlayışın değişmesini istiyorum. Sizi bilmem ama eski insanları sevecen ve saygılı, misafirperver, yeşili, suyu içilebilir ve dereleri şarıl şarıl sürekli akan, yaşanabilir o güzel ve Yeşil Çubuk’umuzu geri istiyorum. Bu nedenle belediye başkan adayları yukarıdaki bilgiler ışığında hareket ederek, bu doğrultuda yapabilecekleri projelere ağırlık verirlerse, kazandıklarında; hem kendileri ve hem de Çubuk Halkı için önemli işlere imza atmış olurlar...

30 Mart 2014 Yerel Seçimleri’nde; partili veya partisiz belediye başkan adaylarına, belediye meclis üyesi adaylarına, muhtar adaylarına ve ihtiyar heyeti adaylarına başarılar dilerim...

Ancak lütfen doğru işler yapabilecek ve gerçekten halkı iyi temsil edebilecek kişileri seçelim. Çünkü belediyecilik, yönetimlerin en hassası ve en önemlisidir. Halk, belediyelerin çalışmalarıyla zengin olur, fakir de olur. Halk belediyenin duruşuyla mutlu olur, mutsuz da olur. Halk belediyenin girişimleriyle yücelir, batar da.

 

30 Mart’ta, yerel başkan ve diğer yöneticilerimizin halkımıza yakışır bir imajla, alnı açık, başı dik bir şekilde seçimden çıkmaları dileğiyle…

 

Bu yazı toplam 6090 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum