ŞEVKET TANDOĞAN
KÜRESEL OYUNU BOZMAK İÇİN
Alçak bir terör saldırısı sonucu görev başında şehit olan değerli savcımıza Allah’tan rahmet, ailesine ve tüm milletimize başsağlığı dilerim. Bedelini canlarıyla ödeyen kiralık katilleri ve onları kukla gibi yöneten küresel şer odaklarını nefretle ve şiddetle lanetliyorum. Bu kan emici vampirleri ve destekçilerini iyi tanımalı ve ortak tavır koymalıyız.
Ülkemizde ve bütün İslâm dünyasında yıllardır aramıza sokulan fitne ateşi yüzünden terör olayları sonucu, kan, gözyaşı, acı ve ıstıraplar sürüp gitmektedir. İslam dünyası âdeta birbirini yiyor, kendi kendini yok ediyor. Suriye’de, Irak’ta, Yemen’de Afganistan ve diğer pek çok İslâm ülkesinde insanlar birbirini boğazlıyor, kan gövdeyi götürüyor.
Artık uyanmalıyız. Yıllardır başımıza bela kesilen DHKP-C ve PKK gibi taşeron örgütleri kurup, beyni yıkanmış militan terör guruplarını aramıza sokan emperyalist ve Siyonist şer güçleri iyi tanımak ve milletçe küresel oyunlarını bozmak zorundayız. KÜRESEL OYUNU BOZMAK İÇİN geçmişten günümüze tarihi gerçekleri iyi analiz etmeli ve olayların perde arkasını görmeliyiz.
ŞÖYLE Kİ: Osmanlı cihan devleti, sadece kendi hudutları içinde değil, 3 kıta 7 denizde âleme nizam veren, dünyanın düzenini sağlayan büyük ve güçlü bir imparatorluktu. Osmanlı hükümdarı sadece tebaasının sultanı değil, aynı zamanda İslâm Halifesi olarak yeryüzündeki bütün Müslümanların başı, hâmisi ve idarecisi idi. Bu niteliğiyle Osmanlı devleti, Müslümanların birliğini ve dirliğini sağlıyordu.
Cephede savaşla Osmanlı’yı yenemeyeceğini anlayan düşmanlar, kaleyi içeriden fethetmek amacıyla, tefrika sokarak fitne ateşini körüklemişler ve koskoca cihan devletini kısa sürede silah kullanmadan paramparça edip yıkmışlardır. İşte bundan sonra dünyada huzur kaçmış, İslâm dünyası başsız kalmış, Müslümanlar parça parça bölünmüş, yıllardır ajan provokatörler Müslümanı Müslümana kırdırmışlardır.
Resûl-ü Ekrem Efendimiz (s.a.v.) Müslümanların hem dinlerine, hem de dünyalarına ait işleri öğretir ve tedvin ederdi. Çünkü Müslümanlık insanlara hem dünya hem de âhiret mutluluğunu temin ediyor. Peygamberimizin vefatından sonra, bu işler için bir zatın tayini lazımdı. Hemen bütün ashabın en faziletlisi olan Hz.Ebu Bekir halife seçildi.
Hz.Ebu Bekir’in vefatından sonra Hz.Ömer, ondan sonra Hz.Osman, ondan sonra da Hz.Ali (Allah onlardan razı olsun) halife oldu. Bunlara Hulefâ-i Raşidîn denilir ki, adalet ve hakkaniyetle yöneten, doğru yola giden halifeler demektir. Zamanları toplam 30 sene olup, İslam’ın parlak dönemidir.
Dört büyük halife döneminden sonra, Emevî hanedanından 14 kişi Hilafet makamına geçti ve toplam 92 yıl hüküm sürdüler. Bu dönemde İslam devletinin büyük başarıları yanında, çok büyük acılar da yaşandı, Kerbelâ faciası vuku buldu.
Emevîlerden sonra Resûl-ü Ekrem Efendimizin amcası H.Abbas’ın torunları halife oldular. Bu nedenle de onlara Abbasîler Devleti denilmiştir. 524 sene Irak’ta, 264 sene Mısır’da olmak üzere toplam 788 sene halifelik yaptılar. Irak’taki halifeler 37, Mısır’dakiler 14 kişidir.
Mısır’daki Abbasî halifelerinin sonuncusu olan üçüncü Mütevekkil Alellah, Mısır fatihi Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim Han’a hilafeti 1517 yılında devretti. Osmanlı halifesi adına hutbeler okundu. Böylece artık Osmanlı Padişahları Resûlullah Efendimizin halifesi oldular.
Genellikle şeriata dayalı karar, fetva ve nizamname ile yönetilen Osmanlı Devleti, İslam halifesi olarak dünyanın hayranlıkla izlediği üstün bir medeniyet kurmuş, tüm insanlığın huzur kaynağı olmuştu. Ne yazık ki, Osmanlı yıkıldığı günden beri bölgemizde ve dünyada huzur yok olmuştur.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.