Emrullah KILIÇ
Kavuşmak İçin Terk Et
17 Aralık günü iki önemli hadiseye tekabül etti.
Biri Hz. Peygamberin Hicreti, diğeri de Hz. Mevlana"nın vefatı.
Hz. Peygamber imkânların tükendiği Mekke"den, imkanların üretileceği Medine"ye hicret etmişti.
Geride ne varsa terk etmişti.
Ölümümden çok öncede Mevlana"da aslında hicret etmişti. Şems"le tanışınca vaizliği, şanı şöhreti terk etmiş, farklı bir kulvara girerek asırlarca yaşayacak Mevlana olmuştu.
Hz. Peygamber neyi terk etti neye kavuştu, Mevlana neyi terk etti de Mevlana oldu iyi bilmek lazım.
Akıp giden gündeme baktığımızda görüyoruz ki birer birer tüm değerlerimizi tüketiyoruz. Özünü, ruhunu anlayamadığımız için, şekline yöneliyor ve tüketiyoruz.
Hicri yılbaşı"nı, hicret ruhunu ıskaladığımız, gündemimize almadığımız bir gerçek.
İşin gerçeği vahim. İnsanımızın bir çoğu hicri kaçıncı yılda olduğumuzu dahi bilmezler.
Mevlana gündemi ve etkinlikleri ise her daim revaçta.
Zaten ağzımızı her açtığımızda en önce Mevlana"dan Yunus"dan, Hacı Bektaş-ı Veli"den bahsediyoruz.
736. ölüm yıldönümünde Mevlana için yine aynı nakaratı tekrar ediyoruz.
Bu kadar çok adı anılıyorsa, bu kadar çok biliniyor sanırız.
Hâlbuki gerçek tamamen farklı. Mevlâna, sağdan-soldan duyulan, gazete küpürlerinden yazılandan daha öteye gitmeyen, Ne olursan ol yine gel! gibi aslî mecraından saptırılmış birkaç söz ve birkaç mesel dışında, hiç mi hiç bilinmemektedir.
Siyasetçiden medya vaizine, Mevlânâ"yı dillerinden düşürmeyenlere gidin, popüler olanların dışında zikredilmek üzere Mevlana hakkında başka bir şey bulamasınız.
Mevlânâ"nın adı bilinir lakin kendisi bilinmez.
Her hâlükârda, Mevlânâ bir tüketim malzemesidir.
Hakkında çok konuşulmasına rağmen o kadar da az okunmaktadır.
Mevlana"dan dem vuranlar onun terkettiği şeyleri terkedememektedir.
Takıntılarının, hırslarının ve ihtiraslarının esiri olmaya devam etmektedirler.
Benlik iddialarından vazgeçememektedirler.
İslamdan,tasavvuftan bi haber olanların elinde Mevlana adeta bir mistik doğu dini kurucusu gibi takdim edilmektedir.
Yapılacak en hayırlı iş Mevlana"yı Mevlanacılardan kurtarmak olsa gerek.
Yoksa, eserleri ve modern insana sunduğu imkânlarıyla bitmez tükenmez bir derya olan Mevlana bir mü"min olmaktan öte sırf hümanist bir figür gibi takdim edilmeye mahkum edilecek.
Mevlana, hayatını beş vakit namaz üzere ikame ettiği halde "namazsız-niyazsız Müslümanlık" söylemine âlet edilmeye devam edilecek.
Böyle giderse bu iki yüzlülük ikliminde popüler kültür nurtopu gibi postmodern bir Mevlana doğuracak.
Zihinleri de bulandırmaya devam edecek.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.