NEVZAT AMCA ÇOCUKLARLA
İYİ DOST KİMDİR
Milli Gençlikle yazı serisi
Değerli gençler,
Yazımın başlığını size soru olarak sorsalar, siz buna ne cevap verirsiniz?
Eminim, kiminiz en sevdiğim ve her an birlikte olduğum arkadaşımdır diyecektir.
Kiminiz “annemdir”, kiminiz “babamdır” diyecektir.
Eğer evliyseniz kiminiz eşim diyecek veya çocuklarınız varsa onlardan birini adını söyleyeceksiniz, değil mi?
Yukarıda saydığım insanların bizim yanımızda ki yerleri elbette hiç tartışılmazdır.
Ancak hepsi sizi bir yere kadar getirirler ama ondan sonra siz “kendi ayaklarınız üzerinde durmalı…” ve hayatta başarılı olabilmek için başka şeylerin de lazım olacağını bilmelisiniz.
“Yediğiniz ve içtiğiniz ayrı gitmeyen…” arkadaşınız, başınıza bir bela (sıkıntı) geldiğinde (mesela büyük bir borç), onu sizinle paylaşabilirler mi? Sana “Borcunu yarısına da ben ödeyeyim” diye bilirler mi?
Babanız, anneniz sizi hayata getirdi, yedirdi içirdi, sizin dertlerinize ortak oldu. Ama hayat devam ediyor. Siz hep anne ve babanızın yanında kalmayacak “hayata atılacaksınız.” Birçok dost ve düşmanla karşılaşacaksınız, bunları ve bunların hilelerini “kazasız belasız” geçebilmelisiniz.
Sizin bir mesleğe ihtiyacınız olacak.
Eğer resmi veya özel bir dairede çalışmaya başlamışsanız, başarılı olmanız gerekecek. Hem makamınızın ve hem de maaşınızın yükselmesini isteyeceksiniz.
Çevrenizde gözü yaşlı insanlar göreceksiniz. Bunların malı, canı, evlatları, ırzı güçlüler tarafından elinden alınmış. Siz de insansınız. Bunlar için yapacağınız bir şey olmalı değil mi? Ne yapmalı, nasıl yapmalı diyerek bu sorula cevap bulmanız gerekecek.
Aynı toplumda yaşıyoruz, aynı gemide birlikte seyahat ediyoruz.
Bu gün ona yapılanın yarın sana yapılmayacağı da bilmiyoruz.
Haklarımızı koruyabilmemiz için güçlüler karşısında, bir haklılar cephesi oluşturmaya mecbur olduğunuzu hissetmeniz gerekmez mi?
Ama bunu nasıl yapacak, nasıl çalışacaksınız? Bunları teorik ve pratik olarak bilmeliyiz, değil mi?
Yukarıda anlattıklarım yaşadığımız bu dünyada olanlardır. Ya “her insan gibi biz de bir gün dünyamızı değiştirirsek…” ebedi (sonsuz) ahiret hayatına yapacağınız bir hazırlık olması gerekmez mi?
Biliyoruz ki “dünya, ahiretin tarlasıdır. (Hadis-i Şerif)” Burada ektikleriniz yani yaptıklarınız ile yapmanız gerekirken yapmadıklarınız karşınıza çıkartılacak ve hepsinden sorular sorulacak… O halde ebedi hayatımızın “neden, nasıl, niçin…” sorularına şimdiden cevaplar hazırlamamız gerekmez mi?
Sevgili genç kardeşim,
Bu listeyi daha fazla uzatmamız da mümkün. Ama bir şeyin önemini vurgulamak için bu kadar incelemenin ve sorunun yeter olduğuna inanıyorum.
Bütün bilinmezlerin tek cevabı vardır. Buna “BİLMEK veya ÖĞRENMEK” diyoruz.
Öğrenmenin yolu, bu konuları bilenlerle birlikte olmak, onların tavsiye (öneri) ve tekliflerini almak, ona göre de hayatımızı şekillendirmektir.
Hayatınızın büyük bir kısmını dolduran bilgisayar, internet, cep telefonu, kulaklıkla müzik dinlemek, televizyon gibi çoğu vaktinizi çalan ve sizi sadece meşgul eden (oyalayan) cihazlardan kendinizi kurtarabilirseniz… Size iyi dostun ne olduğunu söyleyebilirim.
Evet… En iyi dost veya dostlar hocadır, öğretmendir ve kitaptır.
Şöyle kendinizi bir kontrol edin bakalım.
Siz bu iyi dostlarla zamanınızın kaçta kaçını ayırıyor, onlarla birlikte geçiriyorsunuz?
Eğer bu oran düşükse, “vay o zaman sizin halinize…” Ne anneniz, ne babanız, ne arkadaşınız hayatın ve ahiretin sıkıntılarından sizi kurtaramayacaklardır.
Eğer “fiti fifti – yarı yarıya” ise… Eh. Siz biraz mesafe (yol) alacaksınız demektir.
Olması gereken ilme, okumaya ve öğrenmeye daha çok zaman ayırabilmektir.
Böyle olmanız halinde, dünyada ve ahirette sırtınız yere gelmeyecek ve başarılı insanlar sınıfına geçeceksiniz demektir.
Bir âlim (ilim adamı) kitap için bakın ne diyor. “Kitaptan faydalı dost, mezarlıktan sessiz yer bulamadığım için, kitaplarımı okumaya mezarlığa geliyorum”
Siz ne dersiniz?
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.