Şuayip Yaman Görünen Köy
HERGÜN ÖĞRETMENLER GÜNÜ OLMALI...
Geleceği inşa eden öğretmenlerimizin ‘Öğretmenler Günü’nü kutladık...
“24 Kasım Öğretmenler Günü” ülke genelinde çeşitli etkinlikler organize edilerek coşkuyla kutlanırken, bazı yerlerde de buruk kutlandı.
Bu kutlamalarda eli öpülesi öğretmenler için, umutlu mesajlar verilirken, kimi yerleşimlerde terörün hedef alıp şehit ettiği öğretmenler için ise bir kez daha gözyaşı dökülüp, terör lanetlendi.
ATATÜRK, ‘Öğretmenlik bir sanat ve bilimdir’
ATATÜRK, Kurtuluş Savaşı'nı ve inkılâplarını hep sabırlı, ikna edici, güven verici, bilgili "öğretmenliği" sayesinde başarmıştır.
Gerek öğretmenlik ve gerekse eğitimcilik kısmen doğuştan getirilen bazı özelliklere, kısmen de sonradan öğrenme ile kazanılan bilgilere sahip olmayı gerektiren bir sanat ve bilimdir.
Bu açıdan bakıldığında, Atatürk'ün tam bir öğretmen ve eğitimci özelliği taşıdığını görürüz.
O'nun kişiliğini öğretmenlik ile özdeşleştirmesi bu bakımdan son derece isabetlidir.
Yüreğinde Allah, vatan, millet, bayrak, Atatürk sevgisiyle dolu her Türk öğretmeni, Atatürk'ün eğitim anlayışını tüm meslek hayatı boyunca yaşamalı ve yaşatmalıdır.
Atatürk eğitimciliğin sıradan ve basit bir iş olmadığının farkındadır. Ona memleketin refaha kavuşması bile buna bağlıdır: "Mekteplerde öğretmen vazifesinin güvenilir ellere teslimi, memleket evlatlarının o vazifeyi kendine hem bir meslek, hem bir ülkü sayacak bilgili ve saygı değer öğretmenler tarafından yetiştirilmesini temin için öğretmenlik diğer yüksek meslekler gibi tedricen ilerlemeye ve herhalde refah teminine müsait bir meslek haline konulmalıdır. Dünyanın her tarafında öğretmenler insan topluluğunun en fedakâr ve saygı değer uzuvlarıdır."
Atatürk, okulların sadece bilimsel eğitim yeri olmadığı görüşündedir. Ona göre okullar, memleket sevgisine ve bağımsızlık fikrine giden yolları içerir. Bunun yanında, memleketi kurtarmak için çalışan herkesin ilim sahibi olması gerektiğini de özellikle belirtir: "Mektep genç dimağlara, insanlığa hürmeti, millet ve memlekete muhabbeti, istiklal şerefini öğretir. İstiklal tehlikeye düştüğü zaman onu kurtarmak için takibi lazım gelen en doğru yolu belletir.
Memleket ve milleti kurmaya çalışanların ayni zamanda mesleklerinde birer namuslu mütehassıs ve birer alim olmaları lazımdır. Bunu temin eden mekteptir."
Millet Mektepleri...
Atatürk, eğitimin, öğretimin yayılmasından, yaygınlaşmasından yanaydı. 1928 yılında Arap harflerinin kaldırılıp yerine bugün kullanmakta olduğumuz Türk harflerinin kabulü tüm yurtta sevinç yarattı.
Halkın yeni harfleri kısa sürede öğrenip daha çok yurttaşın okur – yazar olmasını sağlamak amacıyla yoğun bir çalışma başladı. Okuma – yazmayı yaygınlaştırmak için okul çağı dışındaki yurttaşlara okuma – yazma öğreten okullar açıldı. Bunlara Millet Mektepleri adı verildi.
1928 yılında yeni Türk harflerinin kabulünün ardından halkın yeni harfleri kısa sürede öğrenip daha çok yurttaşın okur - yazar olmasını sağlamak amacıyla yoğun bir çalışma başlatılmıştı. Okuma - yazmayı yaygınlaştırmak için okul çağı dışındaki yurttaşlara okuma - yazma öğreten okullar açıldı. Bunlara Millet Mektepleri adı verildi.
ATATÜRK’ e Başöğretmenlik Unvanı Verildi...
Atatürk, Millet Mektepleri’nde yazı tahtasının başına geçerek dersler verdi. Bakanlar kurulu 11.11.1928 günü yaptığı toplantıda Atatürk’e Başöğretmenlik unvanını verdi. 24 Kasım Atatürk’ün Millet Mektepleri Başöğretmenliğini kabul ettiği gündür.
Öğrencileri, öğretmenleri, okulu çok seven Atatürk yurt gezilerinde okullara uğrardı.
Sınıflara girer, sıralara oturur, ders dinlerdi. Öğrencilere sorular sorar, öğretmenlerle konuşur, her yerde öğretmenliğin üstün bir meslek olduğunu anlatırdı.
ATATÜRK ve Öğretmenler...
Atatürk, öğretmenlerin Kurtuluş Savaşı’nda nasıl canla başla çalıştıklarını yakından izledi.
Başöğretmen Atatürk, öğretmenlerin Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda gösterdikleri etkinliği hep övdü. Atatürk yeni Türkiye’nin yaratılmasında öğretmenlere büyük görevler düştüğü inancındaydı.
Çağdaş bir ulus olmamız için eğitimin yaygınlaşması gereğine inanıyordu. Bu nedenle Atatürk: “Ulusları kurtaracak olan yalnız ve ancak öğretmenlerdir.” sözleriyle öğretmene verdiği önemi ve duyduğu saygıyı en güzel biçimde belirtti.
Atatürk’ün 100. Doğum yıldönümü olan 1981 yılında ise, 24 Kasım’ın her yıl Öğretmenler Günü olarak kutlanması kararlaştırıldı.
Öğretmenler Günü...
Öğretmenler günü ülkemizde 1981 yılından beri 24 Kasım'da kutlanıyor.
Öğretmenler gününün Türkiye'de 24 Kasım'da kutlanmasının nedeni Bakanlar Kurulu' nın Mustafa Kemal Atatürk’e "Millet Mektepleri Başöğretmenliği" unvanını 11 Kasım 1928'de yaptığı toplantıda vermesi ve bu unvanın, 24 Kasım'da ‘Millet Mektepleri Talimatnamesi' nin yayımlanması ile resmileşmesidir
Kültür ve dönüm noktalarına göre her ülkede farklılık gösteren öğretmen günü, 12 Arap ülkesinde (Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Cezayir, Fas, Katar, Libya, Mısır, Suudi Arabistan, Tunus, Umman, Ürdün, Yemen) 28 Şubat, İran'da 2 Mayıs ve Türkiye'de 24 Kasım'da kutlanır. Öğretmenler günün ülkemizde 1981 yılından beri 24 Kasım'da kutlanıyor.
Öğretmenler günü dünyanın birçok yerinde farklı tarihlerde kutlanan hatta bazı ülkelerde resmi tatil ilan edilen bir gün.
1994 yılından beri de çoğu ülkede “Öğretmenler Günü” UNESCO (Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü) tavsiyesiyle 5 Ekim'de kutlanır.
5 Ekim gününün anlamı ise 1966 yılında Fransa'nın başkenti Paris’te yapılan “Öğretmenlerin Statüsü Hükümetler arası Özel Konferansı” sonucunda UNESCO temsilcileri ile ILO (Uluslararası Çalışma Örgütü) tarafından “Öğretmenlerin Statüsü Tavsiyesi”ni oybirliği ile kabul edilişinin yıl dönümü olmasıdır.
Öğretmenler Günü, Eğitim hayatının içinde bulunan, Öğretmenlik mesleğini icra eden kişileri onurlandırmak için gerçekleştirilen çeşitli etkinliklerden oluşmaktadır.
- Eğitimdeki sorunlar giderilmeli...
Başkentten tutun, Karadeniz’den, Doğu ve Güneydoğu’nun yüzde 99 yerine kalkınmada öncelikli yerlerde mahrumiyetler var.
Buralarda öğretmenleri çalıştırmak için bir teşvike teorik olarak haklısınız deniliyor, ama uygulamada bunun karşılığı olmuyor. Öğretmenin hala şiddet gördüğü, şiddete uğradığı ve 2 çocuğuna bakamayan, bakmakta sıkıntı çeken veli gerçeğinin olduğu bir yerde, onlarca, ortalama 40 çocuğu, kendi çocuğuna bakamayanların çocuğuna bile bakan öğretmene saygınlık açısından bakıştaki yanlışlığın, eksikliğin şiddete dönüşmesi gibi bir durumda var. Öğretmenlerimiz şiddet korkusuyla karşı karşıya. Bunun aşılması için toplumun her kesimine, devletin her ferdine görev düşüyor.
- Öğretmenlere Hakları Teslim Edilmeli...
Nöbet ücreti konusunda da öğretmenlerin sıkıntılar yaşıyor.
Öğretmene Rotasyon, sorunları çözmez. Ortak akılla hareket edilmeli. Doktor, mühendis mesai tutup ücretini alırken öğretmenler ücretini alamıyor.
Eş tayinlerinin öğretmenlikte, memuriyette bir kriteri var, ama eşi kamuda çalışmayan, başka kurumlarda özelde çalışanlar için bunu 3 yıla çıkaralım mı yaklaşımları var.
Hafta sonu destek kursları ücretlerinin yetersizliği unutulmamalı. Yıllar önce ders ücretlerinin arttırılması kararı alınmıştı ama artış olmadı. Hala aynı ders ücreti ile gel hafta sonu da buna destek kursu ver deniliyor. Bu yanlış bir uygulamadır. Ek ders ücretlerindeki öğretmenler arası dengesizlik giderilmeli..
- Eğitim Meselesi Hayati Öneme Sahip, İhmal Edilmemeli...
Türkiye’nin demokratikleşmeyle birlikte en önemli, konulardan birisi de eğitimdir.
Eğitim sisteminde öğretmen lokomotiftir, öncüdür. Öğretmenin geçim sıkıntısı çekmediği, verdiği dersin karşılığını hem ücret, hem maaş olarak aldığı bir sistem olmalı. Diğer mesleklerle kıyaslandığında sayısının çokluğuyla devre dışı kalan değil, yaptığı işle anılan bir karede olması gerektiği anlayışını önemsiyorum. İstihdam politikalarımız sorunlu.
Doktor ihtiyacınız çok, bir tek bekleyen doktor yok. Öğretmen ihtiyacınız 100 bin, 300 binin üzerinde bekleyen var, iktisadi, idari bilimler fakültesi, mezunu gençlerin zaten yaşadığı dramdan 10 belgesel hazırlanır. Mili Eğitim Bakanının ifade ettiği gibi binlerce öğretmen açığı var. Birkaç bin öğretmen alımının müjdesi veriliyor, boşta kalan öğretmenler için müjde bir başka bahara kalıyor.
O zaman öğretmenlik bu ülkenin geleceğini yeniden inşa eden bir meslek olarak algılanıp, yılar içerisinde on binlerce atanması gerekiyor. Bu ihtiyaç karşılanmadığı takdirde de gelecek açısından Türkiye’nin çok daha büyük faturalar ödemek zorunda kalacağı bir tablo var.
- Gençlik tehditlerle karşı karşıya...
Gençliğin önünde duran ciddi toplumsal sorunlar olduğunu inkâr edemeyiz.
Sorunların aşılması için değerler eğitimine önem verilmesi gerekir.
Öğrencilerin önüne koyulan sistemde daha çok test çözebilenin değerli olduğu söz konusu.
Alkol, uyuşturucu maddeler, satanizm, misyonerlik bunun yanına birde bugün sentetik uyuşturucu diye bonzai ve “Metamfetamin” adıyla anılan en zararlı olarak bilinen uyuşturucular ( kristal, tina, crack, taş, ateş ve buz belası) çıktı ve bu hiçbir dünya görüşüne bakmaksınız bütün çocuklarımızı tehdit ediyor.
Onun için eğitim sistemimizi kariyerin önüne, ahlak eğitimini, değerli olmayı, koyamadığımız sürece sıkıntı var demektir.
Bu boyutuyla eğitim felsefesini, sosyolojisini, eğitimde sanat anlayışını, sadece testle öğrencinin akademik bilgisini ölçerken onun sporsal, sanatsal, doğuştan gelen kabiliyetlerini ölçmeye yönelik arayışlarımızın, çabalarımızın olmayışı da tek düze bir gençlik yetiştirme gibi yine bize maliyetli bir tablo çıkaracak...
Öğretmenler Geçinemiyor...
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK' ün "Öğretmenler yeni nesil sizin eseriniz olacaktır" diyerek, ülkenin geleceğini emanet ettiği öğretmenler, bugün çok dertli. Öncelikle ücretleri, enflasyon ve zamlar karşısında gün be gün eriyor.
Öyle ki Temmuz 2010'da 25 yıllık bir öğretmenin maaşı 1.793 TL'ydi. Aynı dönemde çeyrek altın 106,02 TL; Cumhuriyet altını da 423,08 TL'den alınıyordu.
Bu öğretmen, o dönemde 16,8 tane çeyrek ya da 4,2 tane Cumhuriyet altını alabiliyordu. Bugün ise 25 yıllık bir öğretmen, 3.348 TL alıyor.
Dün itibariyle (23.11.2017) çeyrek altın 267 TL, Cumhuriyet altını da 1.078 TL oldu. Bu maaşla, 13 çeyrek ya da 3 Cumhuriyet altını alınabiliyor. Öğretmenlerin son 7 yılda maaşlarında yaklaşık 4 çeyrek altın kadar bir kayıpları bulunuyor. Bu da maaşlarında yaklaşık 1.000 TL'lik bir erime demek.
Ek iş yapmak zorundalar...
Eğitim-Sen'in yaptığı araştırmaya göre de 2008 yılında bir öğretmen, maaşıyla 920 ABD doları alabiliyorken, Kasım 2017 itibariyle 743 ABD Doları alabiliyor.
Son 10 yılda bir öğretmenin maaşında 177 ABD Doları kayıp yaşandı. Çeyrek altın üzerinden kıyaslama yapıldığında 2008'de 1.196 TL ücret alan bir öğretmen, maaşıyla 16 çeyrek altın alabiliyorken, Kasım 2017'de 2 bin 892 TL alan bir öğretmen ancak 11 çeyrek altın alabiliyor.
Eğitim-Sen, sadece çeyrek altın üzerinden hesaplandığında bile iktidarın öğretmenlere 5 çeyrek altın yani 1.350 TL borçlu olduğunu dile getiriyor.
Araştırmada diğer dikkat çeken bir nokta ise öğretmenlerin yüzde 80' i borçlu yaşamak zorunda.
En az üçte ikisinin geçinebilmek için ek iş yapmak zorunda olduğunu dile getiren Eğitim-Sen, "Ücretlerimiz enflasyon ve dolar karşısında hızla eriyor. Son 1 yılda TL'nin yüzde 20 değer kaybetmesi, bizleri de etkiliyor. İktidar, kaşıkla verdiği zammın daha fazlasını kepçeyle geri alıyor" diyor.
'Aylıkları eriyor'
Öğretmenlerin maaşlarını dövizle karşılaştıran Eğitimci Alaaddin DİNÇER, geçen yıldan bu yana 35 yıllık bir öğretmenin maaşında, ortalama 45 dolar, 120 Euro kaybı olduğuna dikkat çekiyor.
Ocak 2018'de ilk 6 aylık dönemde yapılacak yüzde 4'lük zamla 9. derecenin 1. kademesindeki bir öğretmene günlük, 3 lira 30 kuruş zam yapıldığına dikkat çeken Dinçer, "Bu artışla bir çay yanında bir simit bile alınamıyor. Öğretmen aylıklarının geçen yıllardan daha erken yüzde 20'lik vergi dilimine girmesi nedeniyle bu artışın tamamı birkaç ay sonra eriyip buharlaşacaktır" diyor.
‘İtibarlarını istiyorlar’
Eğitim fakültelerinden mezun olan öğretmenler atanabilmek için yıllardır beklerken, halen görevde olanlar arasındaki kadro farklılıkları da eşitsizliklere neden oluyor. Aynı okulda, kadrolu, sözleşmeli, ücretli şeklinde farklı kadrolar var. Ücretli öğretmenler girdikleri ders saati başına 11.5 TL ücret alıyor.
Sözleşmeli öğretmenlerle kadrolular arasında da ücret farklılıkları var. Tayinlerde, kariyerde yükselmede, iş güvencesi gibi bir dizi haklarda da kadrolar arasında farklı uygulamalar söz konusu.
Kadrolu ve sözleşmeli öğretmenler de haftada 15 saatin üzerinde, her ders saati için ek ders ücreti alıyorlar. Kadrolu öğretmenlerin ek ders ücreti 11.84 TL, sözleşmeli öğretmenlerin ise 9.77 TL.
Her 24 Kasım'da olduğu gibi bugün de öğretmenlerin tüm bu sorunları tartışılıyor.
Öğretmenler genel olarak,
- Yöneticilerin liyakate göre atanmasını ve böylelikle mesleğin itibarının tekrar kazandırılmasını,
- Performans sisteminin kaldırılmasını,
- Mahrumiyet bölgelerinde görev yapanlara ekonomik teşvik getirilmesi, aile bütünlüğünün sağlanmasını,
- Ek 10 bin atama sözünün tutulmasını,
- Sözleşmeli ve mülakatla alımın kaldırılmasını,
- Ücretli öğretmenliğe son verilmesini,
- Tüm öğretmenlerin KPSS puan üstünlüğüne göre kadrolu olarak atanması, haksız yere ihraç edilenlerin görevlerine döndürülmesi, ek göstergenin 3600'e yükseltilmesi gibi birçok talepte bulunuyorlar.
'Esnafa, borçlular'
Eğitim-İş de öğretmenlerin ekonomik, mesleki ve sosyal durumlarını ortaya koyan bir araştırma yaptı.
Araştırmaya katılan öğretmenlerin;
- Yüzde 77'si öğretmenliğin saygın bir meslek olma özelliğini kaybettiğini belirtirken,
- Yüzde 75'i daha çok para kazanacağı bir iş imkânı olduğunda mesleği bırakmayı düşünüyor.”
Araştırmaya göre öğretmenlerin;
Yüzde 44'ünün ikiden fazla kredi kartı var ancak yüzde 24'ü kredi kartının sadece asgari borcunu ödeyebiliyor.
Öğretmenlerin;
- Yüzde 20'si esnafa,
- Yüzde 23'ü ise şahıslara borcu,
- Yüzde 36'sı ise annesinden ve babasından maddi destek alıyor.
- Yüzde 27'si kirada oturuyor,
- Yüzde 15'i çocuklarının eğitimi için kredi çekti, yüzde 3'ünün maaşında icra var.
Araştırmada öğretmenlerin;
- Yüzde 60' ının son bir yılda hiç tiyatroya gitmediği görülüyor.
- Yüzde 68' i otelde tatil yapmamış,
- Yüzde 45' i her ay bir Kitap alıyor.
- Her 5 öğretmenden biri ek iş yapıyor.
- Yüzde 80'inden fazlası gelir yetersizliği nedeniyle psikolojik sorunlar yaşıyor.
- Yüzde 35'i ise gelecekten hiç ümitli değil,
- Yüzde 75'i görevden alınma korkusu yaşıyor
- Öğretmenlerin yüzde 91'i MEB'in çalışmalarını nitelikli bulmuyor.”
'Moralleri bozuluyor'
Öğretmenlerin adanmışlık duygusuyla görevini en iyi şekilde yapmaya çalıştığını dile getiren Anadolu Eğitim Sendikası Genel Başkanı Cansel Güven, diğer şu sorunlara dikkat çekti:
- Öğretmene performans uygulaması kaldırılmalı. Eğitimini aldıkları alanlarda çalışmaları sağlanmalı.
- Öğretmenlere yıpranma payı, çalışma güçlüğüne göre tazminat, ek puan verilmeli.
- Maaş zamlarının vergi dilimi karşısında erimemesi için düzenlemeler yapılmalı.
- Eş, sağlık ve öğrenim özrü tayinlerindeki engeller ortadan kaldırılmalı.
- Okul nöbetleri isteğe bağlı olmalı, nöbet ücretleri ders saatiyle ölçülerek artırılmalı.”
Çözüm bekleyen sorunlar...
Öğretmenlerin sorunlarıyla ilgili araştırma yapan Eğitim-İş'in hükümetten talepleri şöyle:
- 24 Kasım'da öğretmenlere bir maaş ikramiye verilmeli. Maaşlar yoksulluk sınırının üzerine çıkarılmalı.
- Ek ders ücretleri en az 25 TL olmalı. Sınav görev ücretleri en az iki katına çıkarılmalı.
- Eğitim öğretime hazırlık ödeneği, tüm eğitim çalışanlarına ödenmeli ve en az bir maaş olmalı.
- İnternet hizmeti, toplu taşıma araçları ücretsiz olmalı, kira yardımı verilmeli, çocuk yardımları artırılmalı.
- 3600 ek gösterge hakkı tanınmalı.
- Yönetici atamalarında liyakat esas alınmalı..”
Ücretli Öğretmenlerin Durumu İçler Acısı...
Ücretli öğretmenler asgari ücret bile alamıyor. Maalesef karın tokluğuna çalışıyorlar. Aynı işi, aynı dersi aynı emeği vererek yapıyorlar. Fakat farklı ücret alıyorlar.
İhtiyaç varsa çalışıyorlar, yoksa çalışmıyorlar.
Eğitim Bir Sen’den Öğretmenler Günü Açıklaması...
Eğitim iş kolunda kamu çalışanlarının Bursa'daki yetkili sendikası Eğitim-Bir-Sen Bursa 1 No’lu Şubesi, sendika binasında düzenlediği basın açıklaması öğretmenlerin Öğretmenler Günü'nü unutmadı.
24 Kasım Öğretmenler Günü dolayısıyla basın açıklaması düzenleyen Eğitim-Bir-Sen Bursa 1 No’lu Şube Başkanı Numan Şeker, ülkemizde bakanlık ve toplum nezdinde öğretmenleri itibarsızlaştırma yanlışına gidildiğine dikkat çekti. Aydınlık geleceğe doğru başlayan yönelişin eğitimden geçtiğini hatırlatan Numan Şeker, "Öğretmene verilen değer, her şeye değer" dedi.
Sendika üyelerinin katıldığı basın açıklamasında Eğitim-Bir-Sen Bursa 1 Nolu Şube Başkanı Numan Şeker, "Her alanda kalkınarak vatan ve millet varlığını ilelebet payidar kılma davamızın en sağlam kaynağı olan insanımızı, hayatın her alanı için bilgi ve beceriyle donatarak yetiştiren öğretmenlerimiz, geceyi gündüze katarak akıttıkları terle, geleceğimiz olan çocuklarımızı özveriyle yetiştirme gayretiyle onurlu bir mesleği icra etmektedir.
Ona vereceğimiz önemin kendimize verdiğimiz önemden, göstereceğimiz saygının kendimize duyduğumuz saygıdan kaynaklandığını bilerek; kalplerinin vatan, millet, insanlık aşkı ve idealiyle dolu olduğundan şüphe etmediğimiz öğretmenlerimizi, üstün gayret ve fedakârlıklarından dolayı kutluyoruz" diye konuştu.
"Öğrencinin Öğretmene Not Verdiği Bir Sistemde Öğretmenlik Bitmiştir”
Öğretmenlerin günümüzde yapılan uygulamalarla gereken değerin verilmediğinin altını çizen Başkan Numan Şeker, "Bakanlığın yürürlüğe koyduğu bazı düzenlemeler, aldığı tavır ve tutumlar öğretmeni eğitimin aktörü olmaktan uzaklaştırmış, figüranı hâline getirmiştir.
Özellikle 16 pilot ilde uygulanmasına başlanılan performans değerlendirmesini sivil toplum örgütü olarak kesinlikle bunu kabul etmiyoruz. Performans değerlendirmesinde 3 milyon 100 bin kamu çalışanı var.
Hangi kamu çalışanına performans kriteri (kıstas, ölçüt) getirerek, performans değerlendirilmesi yapılıyor da öğretmene yapıyorsunuz. Tabi ki çalışanla çalışmayan bir olmaz bunu ayırmak gerekir.
Ama bunu ayırırken de performans kriterleri iyi konulması gerekiyor. Öğrencinin öğretmenine not verdiği bir performans sistemi geliyor ve uygulanıyor. Öğrencinin öğretmenine not verdiği bir sistemde öğretmenlik bitmiştir.
Çünkü biz, okulları geziyoruz ve görüyoruz. Genellikle Anadolu liselerinde öğrenciler, 'Hocam yazılıdan çıktık ona göre not verin. Yarın da ben size not vereceğim' diyerek öğretmenlerinden dalga geçmeye başladılar. Bakanlık acilen bu uygulamayı kaldırmalıdır" şeklinde konuştu.
"Bu Ülkede Bir Bakan Çıkıp, “Öğrenciye Tokat Atan Öğretmene Tokat Atarım” diyorsa Öğretmenin itibarı Sıfırlanır”
Öğretmenlik mesleğinin itibarsızlaştırılmasının ve toplumsal saygınlığının yitirilmesine ek olarak öğretmenlerin mesleklerini icra ederken çeşitli saldırılarla şiddete ve olaylara da maruz kaldığını vurgulayan Numan Şeker, "Eğitim sisteminde öğrenci ve veli eksenli bir eğitim sistemi olursa burada öğretmenin itibarı nasıl korunacak?
Öğrenci ve velinin söyledikleri dikkate alınıyor ve olay bunun üzerine kurgulanıyor. Bu anlamda Alo 147 hattı, şikâyet hattına dönüştürüldü.
Öğretmen, öğrenciye 'Oğlum niye dersine girmiyorsun' dediğinde veli hemen gelip, psikolojik baskı yaptığı gerekçesiyle öğretmeni şikâyet ediyor. Velilerin şikâyet hattına dönüştürdüğü Alo 147, kuruluşundaki bir an önce bilgi edinme hizmet hattına dönüştürülmelidir" dedi.
Yetkililerden sendika olarak yıllarca dile getirdikleri isimsiz dilekçelerin de dikkate alınmamasını isteyen Şeker, "Geçen yıl sadece Bursa'da 5 bin aşkın öğretmene soruşturma açıldı.
Böyle bir anlayışta nasıl öğretmenlik yapılacak? Ortada bir suç görüyorsan ve güveniyorsan ismini yaz dilekçeyi ver. Ona göre soruşturma açılsın. Dolayısıyla bu soruşturma sonucunda şikâyet eden haksız görülüyorsa da gerekli ceza ona da verilmesi lazım. Bakın bir daha şikâyet ediyor mu?
Ama bunlar uygulanmadığı müddetçe öğretmenler şiddete de maruz kalır, öğretmenlik mesleğinden de soğur" diyerek, sözlerini şu cümlelerle noktaladı: "Bu ülkede bir bakan çıkıp, 'Öğrenciye tokat atan öğretmene tokat atarım' açıklaması yapıyorsa öğretmenlerin kamuoyunda itibarı sıfırlanır.
Aydınlık geleceğe doğru başlayan yöneliş eğitimden geçer. Bu bağlamda hem özlük hakları hem saygınlık açısından öğretmeni itibarsızlaştıracak her tür oluşumdan, söz ve eylemden başta bakanın kendisi ve bakanlık yetkilileri kaçınmalıdır. Unutulmamalıdır ki öğretmene verilen değer, her şeye değer."
Atanamayan Öğretmenler...
Atanamayan öğretmenler ne iş yapıyorsunuz? Geçiminizi nasıl sağlıyorsunuz? Var mı aranızda başka sektörde çalışan? Sorusuna “Sosyal medya’da şu cevaplar veriliyor;
- Evde oturma sektörü hocam pek para getirmiyor ama rahat tek zorluğu sıkıcı olması,
- 500 TL. ‘ye başlamak için gün sayıyorum duysunlar bu seslerimizi artık...
- Evet, bilgisayar programlama işindeyim şuan için atanana kadar ücretli öğretmenlik yapmak istemediğim için bu işe girdim.
- Benim bir arkadaşım inşaatta amelelik, diğer arkadaşımda taksi şoförlüğü yapıyor. evde sürekli KPSS dersi de çalışılmıyor. Ek olarak bir şeyler yapmak gerek.
- Ben taşımalı eğitimde servis çekiyorum. Aynı zamanda servis çektiğim okulda ücretli öğretmenim. Atansam maaşım düşer.
- Ben part time ev kızıyım: Elmalı pasta yapmayı öğrendim mesela dün. Her günüm bir macera...
- Çok şükür sınıfçıyım, sertifika aldım zihinsel engelliler öğretmenliği yapıyorum yoksa ücretliye talim ederdim
- Ben dershane de öğretmenliğe başladım. Olmasaydı pazarlama ve reklam elemanı olacaktım. Ne yapayım?
- ... hocam, ben de dört gözle bekliyorum kurs açılsın diye. İnadına ücretliye başlamadım
- Ben iki yıldır evdeyim parasız, pulsuz yakında evden atmaları söz konusu...
- Bende 3 senedir ev kızı gibi evde oturuyorum, iş yok güç yok...
- İnşallah en yakın zamanda atanmak nasip olsun ama olmazsa da iş çıkar inşallah hepinize...
- Ben açıklama istiyorum olmayacaksa da olmasın desinler tam umudum bitsin bende çalışmaya başlayacağım. Böyle konsantre olamıyorum.
- İnşaata çalışıyorum, amelelik yapıyorum.....
- Hocalarım inşallah en kısa zamanda atanırsınız hakkınızda hayırlısını isteyin...
- Doğu’da en kötü yere giden öğretmen kaç yılda tayin ister istediği yere.
- Şu da var 1 yıl sonra aynı denklikte olan yere de geçebiliyor değil mi? İnanın hiç bir bilgim yok
- Hocam, 3 yıl bitince okulunla aynı zorunlu hizmet yılına sahip okullara başvurabilirsin... Kabul edilirsen tabi.. 3 yıl bitince il dışı tayini isteyebiliyorsun...
- Sağ olun hocam; üzüldüm ya 2 yıl sanıyordum ben...
- Güzel başlık açmışsın hocam ama pek ilgilenen olmamış hepimiz biliyoruz ki atanamayan öğretmenlerin çoğu ücretli öğretmenlik yapıyor ve ücretliye karşı olduğumuz için de genel olarak yazmak istemiyorlar...
- Otelde ön büroda çalışıyorum... Ve ücretliye karşıyım...
- Bakan bey atama yapmamak için hemen “ücretlilerle işimiz hallediyoruz” diyor milyonların karşısında ve arkadaşlarımızın çoğu kayıtsız kalıyor... Bakan “eğitim kesintisiz” olsun diye çabalıyorum” diyor. Bilmiyor mu ücretliler şubat’tan sonra çoğu iş bırakıyor....
- Bir olmak istiyorsa atanamayan öğretenler ücretli öğretmenliğe hayır kampanyası başlatılmalı.... Bakan’ın 60 bin ücretli öğretmen acil ihtiyacı karşılıyor dediği unutulmamalı...
Atanamayan Öğretmen Garsonluk Yapıyor...
Bolu'da, 2003'te Beden Eğitim Öğretmenliği'nden mezun olduktan sonra 4 kez Kamu Personeli Seçme Sınavı'na (KPSS) girmesine rağmen atanamayan evli ve 1 çocuk babası 36 yaşındaki Barış Özgür Çetin, garsonluk yaparak ailesinin geçimini sağlıyor.
Abant İzzet Baysal Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu Beden Eğitim Öğretmenliği’nden 2003 yılında mezun olan Çetin, aynı yıl KPSS’ye girdi. 65 puan ile atanamayan Çetin, 2004, 2009 ve 2011’de tekrar KPSS’ye girdi.
Her sınavın ardından tercih yapmasına rağmen atanamayan Çetin, geçimini sağlamak için farklı işlerde çalıştı. Yıllardır atanamama sıkıntısı yaşayan Çetin, ilaç mümessilliği, anahtarcılık ve pastane işletmeciliğinden sonra 1 aydır Abant yolunda bir restoranda garson olarak çalışıyor.
Çetin, müşteri olmadığı zamanlarda restoranın temizliği, bakımı, çevre düzenlemesi gibi işlerini de yapıyor.
Her gün Öğretmenler Günü Olmalı...
Öğretmeni senede bir gün anarak; Ona bir gül, bir kalem armağan ederek, onu ayda, yılda bir düşünmek yerine süreç içinde düşünmek, onun karşılaştığı sorunların çözümü için her zaman her durumda içten çaba göstermek gerekir.
Ancak o zaman öğretmenler canla başla çalışabilir, kendilerini bütün benlikleri ve birikimleri ile yeni neslin eğitimine verebilirler. Yoksa sorunlarını düşünmekten kimseye faydalı olamazlar...
Geleceğimizin umudu olan çocuklarımızın ahlaklı, eğitimli, vatanına milletine sadık birer fert olarak yetişmesinde en önemli rolü oynayan hepimizin hamurunu yoğuran elleri öpülesi öğretmenlerimizin değerini ve toplum nezdinde ki itibarlarını korumalarını ve hatta arttırılması gerektiğini tüm samimi duygularımla dile getirmek istiyorum.
Milli eğitimin bir ülkenin en önemli hususu olduğunu ve öğretmenlerimizin de bunun mimarı olduğunu unutmamak gerekmektedir.
Yılın bir gününe öğretmenlerimizi sıkıştırmak ve sadece bugün anmak doğru değildir.
Büyük ve yüksek ahlakın sınıflara sığmayan temsilcileri olan öğretmenlerimizi yılın her günü hatırlamalı ve onların yanında olmalıyız.
Diğer yandan öğretmenlerimizin sorunlarını çözmek ve onların sorunsuz bir şekilde eğitim vermelerini sağlamak devletimizin başlıca görevidir.
Mademki, eğitim ve öğretim kesintisiz bir süreçtir. Değil mi hayat dağda, bayırda, ovada ve dikenli yollarda devam ediyor.
Bir topluluk ulus olabilmek için mutlaka eğitimcilere, öğretmenlere muhtaçtır.
Onlardır ki; Toplumu gerçek bir ulus haline getiriler
Neden her gün Öğretmenler Günü olmasın...
Tüm bu duygu ve düşünceler ile başta başöğretmenimiz Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK olmak üzere tüm öğretmenlerimizin ‘24 Kasım Öğretmenler Günü’ nü kutlar;
Şehit öğretmenlerimizi rahmet, minnet ve şükran ile anar, vefat eden öğretmenlerimize Allah´tan rahmet diler, hayatta olan tüm öğretmenlerimize de sağlık, sıhhat, afiyet ve mutluluklar temenni ederim...
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.