NEVZAT LALELİ
FELAKETLER SAĞANAK ŞEKLİNDE
Nereye gidiyoruz yazı serisi (1)
Gün geçmiyor ki ülkemiz ve milletimiz yeni bir felaketle karşılaşmasın. Ülke idarecilerine ve hele Başbakan Erdoğan’a göre her şey “pespembe” Ona göre icraatları kötü gösterenler, “felaket tellallığı yapıyorlar.”
Sayın Başbakanı TV’de dinliyorsunuz. Alıp kalbinize koyasınız geliyor. Ama bir de icraatlarına bakıyorsunuz, Aman Ya rabbi… Bu icraatları, bu konuşmaları yapanlar mı yapıyor? Diyorsunuz ve hayretler içinde kalıyorsunuz.
Büyük halk toplulukları hükümetin icraatlarını yani yaptıklarını takip etmemekte, sadece konuşmalara göre değerlendirmekte, bir de “Erdoğan’ın, Kılıçdaroğlu ile laf düellosunu (çarpışmasını) heyecanla takip etmektedirler.
Ancak Ziya Paşanın bir şiirinde belirttiği gibi; “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” hakikati değişmeden durmaktadır.
Bu konuya girmeden önce ise dikkatinizi çekmek istediğim iki önemli husus var. Bunlardan ilki, “konuşmalarla icraatın birbirine uymadığı hatta bunların birbirine taban tabana zıt olduğuna baştan dikkatinizi çekmek istiyorum. İkincisi ise “yasa ile konulan bir kuralın o yasa yürürlükte kaldığı sürece hükmünü icra edeceği ve ancak bu yasanın başka bir yasa ile ortadan kaldırılabileceği” gerçeğinin bilinmesidir.
Olsun efendim… Her yasa uygulanamaz ki diyenler kendilerini, mesela “askerlik yasası” ile veya “vergi yasaları” ile çek etmelidirler. Ben askere gitmiyorum, diyebiliyorlar mı? Ben vergileri veya KDV’yi ödemeyeceğim, diyebiliyorlar mı? Görüyorsunuz ki bu ve benzeri yasaları biz, istediğimiz gibi uygulama imkânımız bulunmamaktadır.
TERÖRİSTİ KİMLER BELİRLEYECEK
2013 yılı mart ayının ilk haftasında bir yasa çıkartıldı. Bu yasaya göre artık Türkiye BM (Birleşmiş Milletler)’in dümen suyuna giriyor ve “Birleşmiş Milletlerin terör kapsamına aldığı kişi ve kuruluşları, bundan böyle Türkiye’de terör örgütü olarak kabul edecek, bunlara yardım yapan şahıs ve kurumların mal varlıklarına el koyacak”
Bu kanunla BM’lerin benzeri kararları o kadar yakından takip edecektir ki, “Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarıyla belirlenen kişi ve kuruluşların mülkiyetinde bulunan malvarlığının dondurulması kararları, Bakanlar Kurulunun Resmi Gazete ’de yayınlanan kararıyla gecikmeksizin uygulanacaktır.”
Kanunda ki bu ibare bilhassa sivil toplum kuruluşlarına büyük bir darbedir.
Bildiğiniz gibi Birleşmiş Milletler Amerika’nın, Amerika ise Siyonist Yahudilerin kontrolü altındadır. Birleşmiş milletlerin bir konuda ki görüşü demek, gerçekte İsrail’in o konuda ki görüşü demektir.
Filistin’e insani yardım taşıyan IHH, “Mavi Marmara gemisi” harekâtı (İsrail, her ne kadar özür dilemiş olursa olsun) İsrail, ABD ve BM ifsat zinciri tarafından bir türlü hazmedilebilmiş değildir. Yarın bir punduna getirilerek IHH’nın veya benzeri kuruluşlarımızın BM Güvenlik konseyi tarafından “Terör listesine alınması” söz konusu kanuna göre Türkiye’nin de bunları “terör listesine almasını gerektirecektir.
Şu anda BM’in terör listesinde, vatanlarını koruyan ve bu uğurda büyük fedakârlıklar gösteren Filistin Kurtuluş Örgütü, Hamas, Kassam Tugayları, İslâmi Cihad, Hizbullah, İhvan-ül Müslimin gibi teşkilatlar yer almaktadır. Ama bu listede bir Hıristiyan, mesela Ermeni Asala ve ne de tek bir Yahudi örgütü bulunmamaktadır.
Bu kanun bir an önce iptal edilmelidir. Bunun bütün için sivil toplum kuruluşlarımız harekete geçmeli ve kendilerinin elini ayağını bağlayacak bu kanunun iptali için gereken çalışmaları yapmalıdırlar.
SÜTKARDEŞLERİN EVLENMELERİ
Bazı İstanbul gazetelerinin verdiği habere göre bir yanlış uygulama da “anne sütü bankacılığıdır” Henüz uygulamaya geçme aşamasında olan ve şu anda üzerine çalışılan ve
Sağlık Bakanı tarafından uygulanacağı açıklanan anne sütü bankacılığı, inançlarımızı yok sayan bir anlayışla hazırlanmıştır.
Süt bankası uygulaması ile her hangi bir anneden alınacak süt, önce bankaya aktarılacak, orada bir müddet muhafaza edilecek ve daha sonra rast gele bir bebeğe verecektir.
Bilindiği gibi İslam’da rast gele bir kanını sütü rast gele bir çocuğa verilemez. Çünkü sütkardeşlerin ileride evlenmeleri haram kılınmıştır. Her ne kadar anne sütünün yerini tutacak başka bir gıdanın olmasa da bu konu “her bebeğe bir sütannesi” şeklinde uygulanmalıdır. Böylece inançlarımızda ki mahzur ortadan kalkacak, anne sütü ememeyen bebekler de sütanne sütüne kavuşacaklardır.
Süt bankası uygulaması ile bir anneden alınacak süt, bankaya aktarılacak, orada muhafaza edilecek ve süt bankası görevlilerince bir başka bebeğe verilecektir.
Yetkililerin, halkımızın makul tepkisi karşısında verdikleri cevap; Hangi annenin sütünün hangi bebeğe verileceği kayıt altına alınacakmış ve sütü verilecek annenin çocuğu ile sütü içecek çocuğun aynı cins olmasına dikkat edilecek” denmektedir.
Nesilleri ifsat edecek olan ve aynı zamanda büyük bir vebale de sebep olacak olan bu uygulamaya derhal son verilmelidir.
Ülkemizde yapılması gereken o kadar acil konular vardır ki bunlardan hiç söz edilmemektedir. Şu işsizlik belası nasıl önlenecektir? Üniversite diplomasıyla işsizlik yaşayan gençlerimiz ne olacaklardır? Durmadan vergi-zam-faiz kıskacında kıvranan vatandaşımız bu çıvgardan nasıl kurtulacaktır? Üretim olmadan vatandaş geçimini sanıl sağlayacaktır? Vatandaşın kredi kartı mahkûmluğu nasıl sonlandırılacaktır? Bütün resmi kurumların “gecikme faizi” adı altında vatandaşın derisinin yüzülmesi nasıl önlenecektir? Toplumun temeli olan ailenin kutsiyeti nasıl sağlanacak, nikâhsız oğlan-kız ilişkileri nasıl bir aile kurmaya yönlendirilecektir…