Tarık Sezai Karatepe

Tarık Sezai Karatepe

Çocuğun Sokağı Olmazsa!...

Başını, iki elinin arasına almış; dirseklerini dizlerine dayamış; boş gözlerle arsayı seyrediyordu.

“Şimdi şurada tahteravalli olsaydı… salıncak da… öyle bir salınsaydım ki…. bir de kaydıraç…. dönme dolap isterse olmasın… zaten midemi bulandırıyor… ne vakit kurtulacağım, kamyonların arasında bisiklet sürmekten?”

“Çocuk, daldın yine… Yoksa, şehirleri kurarken seni hesaba katmadılar mı; vicdansız mı bunlar? Yok, yok… bu yaşta aklın karışmasın, gönlün bulanmasın… büyüklere saygı, küçüklere…”

“iyi ama, babam kaç kere söylemiş amcalara… onlar da kaç kez,”Olur!” demişler. Benim hakkım değil mi?”

Tam da, içinde zarf, nesne ve yer tamlayıcısı bulunan, teselli edici birkaç cümle kuracakken… sekiz tekerlekliler sokağa daldılar.

Araçtan inen iki kişi, ellerinde mezro… bellerinde çekiç… geride, rulo halde teller… kulak artlarında tükenir(!) kalemler… dudak kenarlarında düşecek gibi duran cigaralar…

Almış bir Çamlıbel türküsünü, işleri yoluna koymanın rehavetiyle… tutturmuş keyfince: “Dane dane benleri var;  yüzünde, yüzünde / Can alıcı bakışları gözünde, gözünde”

“Biz de sizden bahsediyorduk; iyi adam lafının üstüne gelirmiş… nihayet çocuklar parka kavuşacaklar ha!...”

“Ne parkı hemşerim; kafayı mı sıyırdın? Biz bu arsayı belediyeden aldık. Dört katlı, çift daire çıkacağız; istersen sana da verelim; altı ayda biter; parasını da usul usul ödersin, eli yüzü düzgün birine benziyorsun!”

“İstemem, ağlayanın malından gülene hayır gelmez; hem, bu arsada tüyü bitmemişin, börtü böceğin, on sekiz bin alemin hakkı var!”

“Hemşerim, bu kadar hassas olma, akla zarar; alimallah başına iş getirirsin; alan memnun, satan memnun… Araban yok mu? Ayda bir, gezdirirsin bebeleri, olur biter; park neyine bu yaşta(!)”

“Asıl bu yaşta!...” diyecek gibi oldu; “Değmez!”dedi kendince. “Görmemiş ki, ne yapsın!”

Mani olmalıydı; tarihten gelen miras, buna hiç de uygun düşmüyordu. Yeşil içinde kentler, medeniyetinin eseriydi.

El Hamra"nın havuzları, Babil"in asma bahçeleri, Yıldız, Çamlıca… Konya"da Alaaddin, Bursa"da Orhangazi, Amasya"da yeşille kesme taşın Yeşilırmak"la kardeşliği…

Evin içinde havuz, havuzun kenarında sedir… Dışarda, uçurtma şenliği… içerde, suyun mermere değil, gönle değen tuşları…

Sahi, toplu yaşam yerlerinde neden isyan çıkar? Ahşapın ve kesme taşın yerini, betonun ve demirin hakimiyeti almış; bir asra yakındır!

Kamyon, tozu dumana katarak uzaklaştı oradan… Bir daha gelecek; bu sefer demir, çimento; harç karma makinesi, vinç; tuğla, kum…. taşıyacaktı.

Yeryüzünün ve gökyüzünün emanetini omuzlarına almış insan… ne de çabuk atıvermişti sevgiyi, gönlünden!

Bir karar vermeliydi; öncekiler, sonrakiler… al birini, vur ötekine… parti kamburuyla, hemşeri baskısıyla, bölge faşizmiyle, “Kötü olsun, benden olsun!” bağnazlığıyla, akraba tasallutuyla masa başına geçenler…  

“Ah!” ederek akşam eden binlerin, zoraki çıkan bir damla göz yaşını sofralarına katık ederek, günü güne eklemişlerdi.

Sağına, soluna baktı; kimse zora talip değildi. “Fazla tevazu kibirdendir”, insanlık ölçüsüne uyarak gemileri yaktı. Ezilenlerin, güneşi karartılanların, göğü kapatılanların sözcüsü olacak…

“Evlatlarınıza asil insan muamelesi yapınız!” Kutlu Nebi buyruğuyla, “Çocuklarınızı yüz yıl sonrasına göre yetiştiriniz!” Ali kriterini baş tacı edecekti.

“Bak çocuk!” dedi; “Bekle; çocuk meclisi kuracağım; her türlü karar sizde; bana emredeceksiniz, yürüdüğünüz yolları gül bahçesi yapacağım. İmarsız, plansız… ne varsa halkındır. Görüyorsun; ya yolu eve uydurmuşlar… ya da evi yola…!”

“Balkonuna hapsedilen çocuk! Çık, demir parmaklıkların ardından; koş, koş, koş… koş ki ciğerlerin açılsın; sana göğü dar edenlere inat, kanatlarını açarak bağır gönlünce… Sofra kadar çimi çok görmüşler sana… İşte, sınırsız hürriyet! “Çimenlere basınız!”

Çocuk, özgür olmazsa, kurulur mu medeniyet? Çıkar mı aşıklar, filozoflar, aydınlar…? Yunuslar, Veyseller, Gazaliler, Hezarfenler, Müteferrikalar, Sinalar, Akşemseddinler, Hayme Analar, Nene Hatunlar…

“Küçükken derdi ki dadım / Çoğu gitti, azı kaldı / Büyüdüm, ihtiyarladım / Çoğu gitti, azı kaldı

Çocuk! Az kaldı!

Sokak, çocuğu kapmadan!...

Bu yazı toplam 2200 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum