BİR GÖKÇEK VARDI…..!

12 Eylül’le gerileyen Milli Görüş çizgisinin yeniden şahlanışı 1991 seçiminde olmuş ve bu seçimde MilliyetçiÇalışma Partisi-Islahatçı Parti ile yapılan “Kutsal İttifak” %16.9 oy almıştı. Ama Milli Görüşün asıl zaferi 1994yerel seçimiyle oldu.

Istanbul ve Ankara belediye seçimlerini kıl payı da olsa kazanan Refah Partisi, Türk  siyasetineçok önemli iki aktör kazandıracaktı: Recep Tayyip Erdoğan ve İbrahim Melih Gökçek

 “Laik-anti laik” kutuplaşması üzerine oturtulmuş bir  seçim propagandası yaşandı.  Sonrasında 28 Şubat’ın karpuz gibi toplumu ikiye bölmeye başladığı bir dönemde  Gökçek;denenmiş ve başarılı olmuş “kutuplaştırma” stratejisini 1999, parti kurma denemesi sonrasında  AK Parti’ye katılarak aday  olduğu 2004 seçimlerinde de uygulamış ve her ikisinden de başarıyla çıkmıştı.

 2009 seçimlerinde AK Parti içinde ciddi bir dirençle karşılaşsa da Gezi olaylarındaki tutumunun havası ile2014’de  hiçbir sorun yaşamadan banko aday olarak seçime girmiş; 2009 da açık ara gittiği finişi, 2014’de ancak burun farkıyla  göğüslemişti.

Kuşku yok ki Türkiye siyasi tarihinde CHP karşısındagündem oluşturan polemiklerle siyaseti sokağa taşımayı bilen ve bu şekildeReis’ten sonra en fazla muhalefeti yapan kişi olmuştur. Ekran konuşmalarının ve sosyal medya paylaşımlarının ekseri içeriği genel siyaset , hatta özelde CHP  ve CHP’li siyasetçiler olmuştur.

Genel siyasette başat bir aktörken, belediye başkanlığında da belediyenin tüm imkanlarına, bir iğnenin yerini değiştirmek için bile izni gereken hakim kişi olmuştur. AK Parti döneminde haddinden fazla genişleyen büyükşehir belediyesinin yetkilerini, haliyle imkanlarını ikinci kademe belediyelere sanki kanuni hakkı değil de “padişah cülusu” gibi sunmuş, halk da tüm nimeti ister istemez başkandan bilmiştir.

Her seçimden önce onca spekülasyona rağmen hem adaylıktan, hem de sandıktan çıkmasını bilen; tam 28 yıl Keçiören ve Ankara Büyükşehir’de belediye başkanlığı yapan Gökçek 28 Ekim 2017’de “emir demiri keser diyerek” istifa etti.

Nasıl istifa etti, neden istifa etti? Bu Cumhurbaşkanı ile kendisi arasında. Belki mezara kadar gidecek. Bu istifada beni şaşırtan herkesin “biz bildiğimiz Melih Gökçek rahat durmaz” derken onun 4 (dört) aydır oldukça düşük bir profilde hareket etmesi, köşesinde günde 3-5 twit atarak sakin sakin oturması. En azından biz öyle görüyoruz.

Gökçeksiz geçen dört aylık döneme bakıyorum da “hiç kimse vazgeçilmez değildir” sözünün erimini görüyorum. Sularımız akıyor, otobüsler çalışıyor, halk ekmek üretimde, yeni yollara devam vs vs.

Başkan Gökçek dönemi nereden bakarsanız bakın tarihe geçmiştir. Hem Ankara, hem de Türkiye tarihine. Şehirde bıraktığı izler belki yüzyıllar boyu devam edecek.

Bu topraklarda tarihin hiçbir döneminde olmayan ruh karartıcı yapılaşma, betonlaşma herkesin gözü önünde Gökçek’le gerçekleşmiştir.

İyisi ile kötüsü ile geriye dönüp baktığımızda Gökçek dönemi icraatlarından olumlu gördüklerimi; battı çıktı kavşaklar, (peyzajı sürekli değişse de) orta refüjler, Belmekler, (bir metrekare açık alanı olmasa da) aile yaşam merkezileri, (biten) metrolar, sosyal yardımlar, araç trafiği, bir kaç park düzenlemesi, su arzı, Hacı Bayram düzenlemesi, Gezi ve 15 Temmuz’daki tavrı olarak sıralayabilirim.

Diğer taraftan tasvibi zor icraatlarını;  rant şaibesine açık, imar uygulamaları, özelde yüksek binalar, gökdelenler, şehir estetiği, istişare müessesinin zayıflığı, asfalt israfına rağmen patates tarlasına benzeyen yollar, ilkel rögarlar, üst geçitler, Ankapark, geciken metrolar, kent orman/parklarının yapılmaması, yetersiz spor alanları,   Ankara yerine Türkiye siyasetine ayırdığı zaman, ilçe  belediye başkanları ile ilişkiler, tüm süreçleri ile proje yönetimi, çocuklarının aşırı göz önünde olması, yaya trafiği, otoparklar olarak sayabiliriz.

Nötr kaldığımız alanlar sosyal medya kullanımı, temizlik, toplu taşıma, istihdam.

Bu değerlendirme ve bakış açısı kişiye göre değişebilir, tabii ki her değerlendirme kendi spekülasyonunu oluşturur.

Gökçek’ten sonra mevcut ikinci kademe belediye başkanları arasından seçilen Mustafa Tuna’nın tamamen farklı bir profili ve bambaşka bir yoğurt yiyişi var.  Belediyenin rutin çalışmaları aksamadan devam ederken, parti ayırmaksızın tüm belediye başkanları ile görüşüyor, istişare ediyor. Gökçek’te belki hiç görmediğimiz belediye başkanlarını makamında ziyareti, o yapıyor, STK’lar ve diğer kurumlarla şehri birlikte geliştirmeyi, sorunları ve katılımcı çözümleri görüşüyor.

 Bu görüşmelerden ne çıkar, Mustafa Tuna seneye aday gösterilir mi bilinmez ama, Ankara şu an stresi alınmış bir yay gibi. Sadece Ankaralının değil, tüm Türkiye’nin de Gökçek’in çoğu gereksiz insan ruhunu daraltan, gerilim kaynağı yükleri yok artık.

Tuna’dan ve/veya halefinden beklenen, ferahlık veren mekanların yapıldığı,  semtlerin kent park/ormanlarla bezendiği, huzuru yaşadığı yerden alarak mutluluğu gözlerinden okunan insanların çoğaldığı, katılımcı belediyeciliğin öne çıktığı, sözde değil gerçekte yaşanabilir bir şehir olarak Ankara’nındünyaca bilinen kimlikle şekillendiği bir yönetim.

Çubuk özeline gelince; mihnetle gelen hizmetlerin bundan sonra, hakça ve rahatça geleceğinden kimsenin kuşkusu olmasın.

Bu bağlamdaki düşüncelerimizi başka bir yazının konusu  olarak bırakıyorum.

Yazımıza “Bir Gökçek Vardı” diye başlık atsak da kurt siyasetçiler için siyasetin mezarda bittiği de bir çok örnekte yaşanmıştır.      

 

 

 

Bu yazı toplam 6055 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum