ŞEVKET TANDOĞAN
2.ABDÜLHAMİD HAN
10 Şubat 1918 de irtihal eden Ulu Hâkan Sultan 2.Abdülhamid Han’ı vefatının 97. yıldönümünde rahmetle ve dualarla anıyoruz. Cennetmekân 34.Pâdişah ve 113.İslâm Halifesi nur içinde yatsın.
Osmanlı İmparatorluğunun çöküş döneminde, çok karışık ve sıkıntılı bir zamanda tahta çıkarak dikkati, feraseti, bilgi ve zekâsıyla, bilhassa dış politikadaki ustalığıyla Sultan Abdülhamid Han, Devlet-i Aliyyeyi 33 yıl ayakta tutmuş güçlü bir Hükümdardır.
Tarafsız tarihçiler ve devlet adamları, Sultan Abdülhamid’in zekâsı, basîreti, çalışkanlığı, dindarlığı ve dirayetli yönetiminden sitayişle bahsederler. Halkına düşkünlüğü ve merhameti tarihî bir gerçektir.
Ünlü Alman Devlet adamı Prens Bismark;”Dünyada 100 gram akıl varsa, bunun 90 gramı Abdülhamid Han’da, 5 gramı bende, kalan 5 gramı da diğer dünya siyasîlerindedir.” Derken, Atatürk de: ”Abdülhamid’in idare tarzı âzamî müsamahadır.” Demiştir.
Saray kâtiplerinden Reşit Bey HATIRATINDA şöyle anlatır:
“Kâtiplik hizmetinde bulunduğum on dört sene zarfında, âdî cürümlerden dolayı haklarında idam hükmü verilenler, elbette yüzü geçmiştir. Pâdişah bunların arasında yalnız birinin, anasını ve babasını katletmiş bir canavarın idam hükmünü tasdik etti. Otuz üç sene süren saltanat devrinde idam edilenlerin tamamı birkaç kişiden ibarettir.”
Abdülhamid Han ülkede kalkınma, eğitim ve öğretim seferberliği başlatmıştır. Okullar, hastaneler, yollar ve imarethaneler yaptırmıştır. Pek çok ünlü ilim adamı, edebiyatçı, asker ve devlet adamı onun kurduğu okullarda yetişmiştir.
Şer odaklarına göz açtırmadığı, isyanları bastırdığı ve Filistin’de Yahudi devleti kurulmasına izin vermediği için, tahttan indirilmek istenen sultana karşı hürriyet, eşitlik ve adalet teraneleriyle, içeriden ve dışarıdan ihanet cephesi kurulup, siyonistlerin ve dış düşmanların tesirindeki İttihatçılar, kimi edebiyatçılarla el ele basın kanalıyla hep bir ağızdan kızıl sultan, diktatör, zalim ve benzeri hiç müstehak olmadığı çirkin sözlerle yıllarca hakaret etmişler, kimi gafil Müslümanları bile “Din elden gidiyor, şeriat isteriz” diye sokağa dökmüşlerdi.
Asrın siyasî dehasına karşı yürütülen bu nankörlük, 31 Mart isyan komplosu, edepsizce tahttan indirilmesi, devletin savaşa sürüklenmesi, Selanik’e sürgün edilmesi ve benzeri saygısızlıklar sultan Abdülhamid’i çok üzmüş ve 10 Şubat 1918 günü kırgın hatta kızgın olarak ebediyete göçmüştür.
Ülkemizde Kur’an tedrisatının öncülerinden Merhum Süleyman Efendi Hz, Abdülhamid Han’ı çok sever, nakşî yoluna mensubiyetinden dolayı ağabey derdi. Süleyman Efendinin damadı ve cemaatin abisi olarak, 40 yıl cemaatin idaresinde bulunan merhum Kemâl Kacar’dan (Süleyman Efendiye atfen) dinlediğime göre: ”Sultan Abdülhamid’in ruhaniyeti dünya semasında, hainlere kızgın olarak beklemektedir.”
Keza Kemal Kacar Abiden dinlemiştim: “Abdülhamid Han’ın kabri Divan yolu Caddesinde Sultan 2.Mahmut türbesindedir. Oradan geçerken mutlaka selam verir, ruhuna Fatiha okurum. Bir defasında dalgınlıkla okumadan geçmişim, kulağımda bir ses çınladı; “Hayrola evlad! neden selamsız geçiyorsun?” hemen toparlandım, dönüp ruhuna Fatiha okudum”
İttihat-Terakkiciler ve edebiyatçılardan birçoğu, sonradan hatalarını anlayıp pişmanlık duysalar da, iş işten geçmiş koca imparatorluk darmadağın kaosa sürüklenmiş ve dört cepheden savaşlar başlamıştır. Bunlardan Süleyman Nazif bir pişmanlık şiirinde şunları yazmıştır:
Padişahım gelmemişken yâda biz—İşte geldik senden istimdada biz,
Öldürürler başlasak feryada biz—Hasret olduk eski istibdada biz.
Sultan Abdülhamid’i acımasızca eleştiren ve basın yoluyla haksız ve hadsiz saldırılarda bulunduktan sonra uyanan siyasetçi devlet adamı ve edebiyatçı Rıza Tevfik:ABDÜLHAMİD’İN RUHANİYETİNDEN İSTİMDAT başlıklı şiirini,1943 yılında yurtdışından sürgünden döndükten sonraki yıllarda bizzat kabrinin başında göz yaşları içinde okumuş ve 30.5.1947 tarihli BÜYÜK DOĞU dergisinde, diğer bazı dergilerde yayınlamıştır. Bu çok anlamlı ve 15 kıta uzun şiirin ilk ve son kıtalarını sunuyorum.
Nerdesin şevketlim Sultan Hamid Han?!
Feryadım varır mı bârigâhına?
Ölüm uykusundan bir lahza uyan,
Şu nankör milletin bak günahına.
Lakin sen sultanım gavs-i ekbersin!
Ahiretten bile himmet eylersin.
Çok çekti şu millet murada ersin.
Şefaat kıl şâhım medet hâhına!
Cumhuriyet döneminde düne kadar okullarımızda, ders kitaplarında müstebit, kızıl sultan denilen Abdülhamid Han ve diğer Osmanlı Padişahlarının hizmetleri artık yeni nesillerce doğru anlaşılmaya başlanmıştır. Onlara minnettarız. Mekanları cennet olsun.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.