Tarık Sezai Karatepe

Tarık Sezai Karatepe

12 Eylül: Yavuz Hırsız Ev Sahibini Bastırır!

 

 

“Kim bunlar? Adı bizden, cismi sizden ucubeleri kim soktu Anadolu’ya?”

“Frenk subaylar eliyle yapısı değişti, ordunun. İki asırlık bir hikayedir bu. Kara delik buldu mu dalar ecnebi, kubur faresi gibi kemirir bünyeyi.

Haritayı delik deşik eder. Dört ucundan ufalır Anadolu. Tanzimat’la başlar, uçurumun tarihi. Ayrılıklar ayyuka çıkar. Fetih rafa kaldırılmış, iç barış kangrene dönmüştür.

Kastlar oluşmuş; kara kara düşünmeye başlamıştır aşığı, dertlisi; köylüsü, kentlisi… Halkın bağrından çıkan ‘yükselememiş’, lakin Paris’ten beslenen rütbeyi kapmıştır.

Kriterler lionstan, kaynak Kaliforniya’dan.

Ekmek peynir gibi ucuzdur paşa rütbesi. Kapanın ekinde kalır. Ziya Paşa, Mithat Paşa, Mustafa Reşit Paşa, Damat Ferit Paşa…

Karaoğlan’ın üç aylık diplomalıları gibi, kışla yüzü görmeden paşalık her kula nasip olmazmış!

…………….

Evlad-ı Fatihan yem edilmiş; Sırp’a, Bulgar’a, Rus’a… Otuzda biri kalmış, vatan toprağının.

‘Buna da şükür!’ demeye kalmadan dış tehditle(!) çilingir sofraları kurulmuş, iç tehdide(!) kefen biçilmiş.

Nabza göre şerbet verilmiş. Eğer operasyon varsa şehitliğin manevi temelleri hatırlanmış. Yok Ankara’nın batısındaysa, er’e onbaşı’ya moral geceleri adıyla Anadolu’nun namusu pazarlanmış.

Göz zevkine hitap edilmiş, masaya çıkarılan on beşlik zavallıysa vatan aşkıyla kıvırmış durmuş. Çıkışta memnun edilmiş(!)

…………….

‘Şuracıkta Yaradan’ın Emri’ni tutayım!’ diyen olursa, anasından emdiği burnundan getirilmiş.

Önce tatlı sert ‘Yol yakınken vazgeç, yoksa…..!’ denmiş,koğuş arasında secde vaziyetinde yakayı ele verirse vazife aşkına(!) yola getirilmiş.

……………..

Kan oluk olmuş akarken sokaklarda, ‘Hele bir olgunlaşsın da yaparız bir darbe!’ aymazlığıyla on binlerin can verişi izlenmiş…

‘Yeter artık, bu gidişe son vermeli!’ diyen yağız delikanlıysa, bir cami çıkışında zinde güçlerce, Defterlerin Açılacağı Gün’e dek susturulmuş,

Kime, niye, kim adına, ne uğruna… kurşun sıktığını bilmeyen yeni bir tür(!) tutmuş köşe başlarını.

‘Abi işi bitirdim; lakin kimdi vurduğum?’

‘Sorgulamaya başladın demek! Töreyi bozdun! Var mı şanlı geçmişimizde üst’e hesap sormak! Arkadaşlar birazdan ilgilenir seninle(!)’

……………….

‘Anacığım boşuna ağlama! Bozkurt geleneğinde ihanete yer yok! Lider ne diyorsa o! ‘Vur’ der vururuz; ‘öl’ der ölürüz, anladın mı?’

‘Adı takma, soyadı sahte lideriniz batsın, yaktınız civan boylu oğlumu! Benim gibi beş bin ananın başının dumanı gitmez artık! Fakat iki elim yakanızdadır, Ruz-ı Mahşer’de.’

‘Uzattın ama, sesini çıkarma sakın! Bununla yetindiğine şükret! Attila, Mete aşkına ayağımıza dolanma!’

‘Anasını saymayan vatanını sayar mı! Laf sizinki de! Benim bağrıma ateş düştü; dilerim Allah’tan önderinizle yanarsınız cayır cayır!

……………….

“Her gün otuz kırk gidiyor evlatlarımız! Buna bir ‘Dur!’ desek! Ucu bize dokunacak!”

“Olsun. Ölülerimiz vatan birliğinin, üstelik dirliğinin teminatı. Biraz da kanla karışık heyecan lazım. Karla karışık yağmur gibi.

Yarın bunun da sevdalısı çıkar. ‘Neymişiz be!’ derler. Acı gider, aşk kalır. Sel gider, kum…”

“Hani görev şehidiydi onlar?”

“Dışarıya şehit, içeriye eğitim zayiatı! Tiyoyu kap artık!”

………………

Mevlana Meydanı… Seksen’in Eylül’ü… Alaaddin Tepesi’ne uzanan insan seli…

“Bugün kurtulacak Anadolu; şirkten, tağuttan. Buluşacak insanlık Vahiy’le, Kutlu Nizam’la! Çoğu gitti, azı kaldı.

Dünyanın gözü bizde. Aman ha, provakasyona gelmeyelim! Pireye kızıp yakmayalım yorganı.”

“Sayımız milyonu buldu. Buluştu Kürt’ü Türk’ü… bu meydanda.

Hüseyin Gazi görseydi keşke Ankara’dan! Hacı Bektaş yeniçerileriyle, Hacı Bayram müridleriyle işte burada.

Battal, Malatya’dan yolluyor selam!

Afgan’ın umudu bu meydan. Aksa Mescidi, el uzatıyor oradan. ‘Davran!’ diyor, ‘Ne duruyorsun davran!’

Moro, Arakan, Tacik… ellerinde pilli radyo, Abdülhamid’in dönüşünü bekliyor. Adına hutbe okunan minberlerde eller zafer için kalkıyor.

Akıncı nerede kaldın!’ diyor.”

………………..

“İşte şimdi düğmeye basmalı! İşi azıttı bunlar, gem’i azıya aldılar sonunda. Gecikirsek itibarımız kalmaz, çıkar foyamız meydana.

Hazırlıklar tamamlansın! Kartır’a haber salınsın! Önlem alsın Beyazsaray! Ayak bağı olmasınlar sonra. Hem arkamız sağlam olur, fena mı!

……………….

Birkaç gün sonra… Mamak…

“Tabutluk da neyin nesi! Sizin için vuruştuk, bu Allah’tan reva mı!”

“Tanrı diyeceksin, yeni konsept bu!”

“Liderimiz nerde?”

“Misafirimiz şimdi. Yeni dönemin alt yapısını görüşüyoruz, içerde!”

“Anlamadım!”

“Anlasaydın burada olmazdın!”

“Demek……….!”

“Demek ya! Erkeklerin aklı çok değerli biliyor musun? ‘Niye?’ diye sorarsan, erkek aklı az bulunur da ondan!”

…………………

“Vaden tamam! İmam gelecek, telkinde bulunacak sana!”

“Keşke geride kalanlar, hesap sorsalar bari. Etini lime lime etseler, Tekin Alp uşağının!”

“İmam efendi, bizim yaptıklarımızın var mı dinde yeri!”

“Emir kuluyum, diyemem bilsem de! Son nefesinde bile kuşatılmışsın, baksana tepemde dikilene!”

………………..

İki Bin Dokuz…

Müdahil olmalı; Maraşlı, Çorumlu, Diyarbakırlı, Konyalı… Yanına kar kalmamalı zalimin, hiçbir gözyaşı. Kirli savaşın tarafları dökmeli eteğindeki taşı!

Gözü açık gitmemeli yaşmaklı analar, ak sakallı babalar!

Kan dökmeyen Akıncı’ya, selam durmalı sokaklar!

 

Bu yazı toplam 2498 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum