YUSUF BOSTAN
YEŞİL KUBBEYİ GÖRÜNCE…!
“Evliyanın menkıbelerini okumak, dinlemek muhabbeti artırır. Ashâb-ı kiramın menkıbeleri ise imanı kuvvetlendirir, günahları mahveder” der Ankara’nın Bağlum ilçesinde ebedi istirahatında bulunan Sıbgatullah Arvasi Hazretleri.
Hepimizin çocuk yaşlarından bu yana bir takım hayallerimiz vardır. Bu hayallerin içinde en önemlisi bir gün Medine’ye, Mekke’ye gönüllerin aktığı, özlemlerin hiç bitmediği, ahh… bir gidebilsem diye Mevla’ya niyazda bulunulduğu, Fıratın, Diclenin dahi o yöne aktığı ilahilerin, şiirlerin, naatların söylendiği bir sevgiliye hicretin özlemidir. Gidenlerinde bir daha gitmek için gün saydığı kutsal bir özlemdir bu. Şu bir gerçektir ki insan her ne yaşta giderse gitsin, tekrar gitmek için gün sayılan bir yerdir. Efendimizin mübarek hayatlarının geçtiği Mekke ve Medine. Bu mübarek beldeleri yolumuzun büyükleri nasıl ziyaret ettiklerine bir bakalım inşallah.
“Kim vefatımdan sonra kabrimi ziyarete gelirse; hayattayken beni ziyarete gelmiş gibidir”
Ey kapıları açan Rabbim
Bize en hayırlı kapıları aç
Yazar sevgililer sevgilisinin Mescidi Nebinin giriş kapısında, Medine’ye girildiğinde, o güzelim yeşil kubbe görüldüğünde her mümin, bindiği vasıtasından iner yürüyerek ve salavatı şerifelerle varırlar sevgiler sevgilisinin yanına. İlk önce Efendimiz Aleyhisselatü Vessalamın kabri şeriflerini ziyaret ederler. Şükür namazlarını eda edip, sevgiliye kavuşmanın coşkusunu yaşarlar. İbrahim Ethem Hazretleri malum koca bir hükümdarlığı bırakıp Muhabbetullah yolunda Mevla’yı aramak maksadıyla o güzelim mübarek beldenin yollarına düşer. Sevgililer sevgilisinin bulunduğu o mübarek beldeye vardığında, uzaktan o güzelim yeşil kubbeyi görürce, hemen şükrün edası olarak her bir adımda iki rekât şükür namazı kıla kıla varır o sultanlar sultanın yanına.
Hazreti Mevlana bile çocuk yaşta babasıyla birlikte ilk yaptığı o kutsal topraklara ziyaretinde, Medine’ye girdiğinde yeşil kubbeyi görür ve babası Baha Veled Hazretlerine sorar: Baba, baba, bu karşıda gözüken yeşil kubbeli yer neresidir?” dediğinde mübarek babaları “Evladım sevgililer sevgisi Hazreti Muhammet Mustafa (s.av.) Efendimizin mübarek kabri şerifleridir.” Hazreti Mevlana atından iner durmaksızın koşmaya başlar. Babası arkasından “Evladım nereye koşuyorsun” dediğinde, “Baba böyle bir sultanı, sevgiliyi, uzaktan görülürde insan hiç yerinde durabilir mi?” Diyerek heyecanını böyle hat safhada yaşamıştır.
Kafkas kartalı yıllar sonra Osmanlı Hükümdarının aracılığıyla hac ve umre vazifesini eda etmek için düşer yollara. Kafkas kartalı Şeyh Şamil Hazretleri Efendimizin mübarek kabri şeriflerinin kapısına gelince: “Ey gönüllerin sultanı yıllarca hep hayallerimizi süslediniz, bir gün dahi sizi düşünmeden günlerim geçmedi. Şu an huzurunuza gelmek için destur isterim. Lakin sizlerin huzuruna yürüyerek gelecek yüzüm yok” diyerek kendisini yere atar ve o kapıdan içeri sürüne sürüne Allah Resulünün mübarek bedenlerinin bulunduğu sandukanın başına gelirler. Gerisi aşıkla maşuk arasındadır.
Hazreti Hasan Efendimiz dönemini hepimiz biliriz, çok sıkıntılı bir dönemdir. Mübarek Efendimiz sırf müslümanlar birbirlerine düştü demesinler diye halifeliği Ebu Muaviye bırakır. Bu dönem de ferdi olarak Müslüman olmuş bir grup yani Türk’ler ziyaretine gelirler. O dönemde ki olaylardan rahatsız olduklarını dile getirerek “Senin babana Küfeliler kalleşlik etti, sen o kalleşliğe bir daha uğrarım diye çekiniyorsun. Aslında bu vazife de, bu selahiyette senin hakkın. Eğer herhangi bir Maddi ve askeri destek istiyorsan biz şu andan itibaren memleketlerimize gidelim bir ordu ile beraber gelelim, çünkü bu senin hakkın, bize ne emredersen katiyen onu yaparız” diyerek bağlılıklarını bildirdiler. Yani Türkler orada biat ettiler. Hazreti Hasan Efendimize. Aralarındaki bu konuşmadan sonra Hazreti Hasan Efendimiz teşekkür etti ve ellerini semaya açtı: “Ya Rabbi, bu millete Fütuhat-ı İslamiyye’yi nasip et! Ben razıyım sende bu milletten razı ol” diyedua da bulundu. O günden sonra bu yüce milletim İslam’a hizmet etme şerefine yavaş yavaş nail olmaya başladılar. Gittikleri her yere İla-yı Kelimetullahı götürmek için adeta yarıştılar.Serden dahi yardan bile geçtiler.
Sultan II Abdülhamit han dan o yüce ecdadımızdan, Allah razı olsun, makamı cennet, kabri şerifleri nurla dolsun. Hicaz demiryoluna İstanbul’dan Medine’yi Münevvere ye kadar taşıdı. Osmanlının son dönemlerinde, Fransızların daha sonraki dönemlerde bu yolları kaldırmak için nasıl hilelikler yaptıklarını anlatmıyalım zira konumuz muhabbet üzerine kurulu. Hicaz tren yolu yapılırken Avrupalılar “nasıl olsa tamamlayamazlar” diye pek oralı olmamışlardı. Halbuki Hicaz demiryolu dünyada öyle bir büyük projediy ki, demir rayları döşenmeden finansmanı yani ödeneği önceden halk tarafında sağlanmış dünyada ki ilk büyük projelerden birisiydi. Köyde, Kentte ne kadar insan varsa yardım etmek için adeta seferber olmuş, ayağındaki tiftikten örme çorabını bu proje için bağışlamışlardı. Ayağındaki çorabı dahi bağışlayan bir milletin yeryüzünde yapamayacağı hiçbir şey yoktur.
Medine’yi Münevvere ye giren trenin ilk önce sevgililer sevgilisini uzaktan görmesi için Trenin Medine’ye arka taraftan girmesi sağlanmıştır. Şimdi ki Medine Tren istasyonu her ne kadar çalışmasa da ihtişamıyla durmakdadır yerinde. Medine’ye giriş yapan Trenin ön kısmına da “Esselamü aleyke Ya Resulüllah” diye de yazmayı edeben riayet etmişlerdir o mübarek ecdadımız. Ayrıca Yeşil kubbeyi trende seyahat eden herkesinde görmesini, salâvatı şerifelerle Medine’ye girilmesini ve bununla da yetinmeyip Efendimiz mübarek ruhaniyetleri incinmesin diye de Tren rayların üzerlerine keçe dahi kaplamışlardır ses çıkarmasın diye.
Osmanlı Padişahları o mübarek yeşil kubbenin değişik zamanlar da yaptırdıkları tadilat sırasında bile inşaatta çalışan ustalar; mübarek Efendimiz ruhaniyetlerini rahatsız etmemek maksadıyla çekiçlerinin ağızlarına bile keçe bağlayıp o çivileri öyle çakmışlardır. Mübarek kabirlerinin inşaatında çalışan ustalar sırf dünya kelamı etmemek maksadıyla kendi aralarında özel bir dil kullanıp, tuğla isteyecekleri zaman “Bismillah”, öbürü diğerinden çekiç isteyeceği zaman “La İlahe İllallah” diyerek huşu ve edebin en güzel örneğini, bu güzel kubbe tadilatında, ecdadımız tüm dünyaya göstermişlerdir. Rabbim bu yolda ilahi aşkla günlerini geçiren herkesi en kısa zamanda, o kutsal beldelere ulaştırsın inşallah.
Ne diyelim, gayret bizde yardım Yüceler Yücesinden.