Rıza Çöllüoğlu Hoca Vefat Etti
Muradiye Vakfı Kurucusu Emekli vaiz Rıza Çöllüoğlu hocaefendi hakkın rahmetine kavuştu.
Muradiye Vakfi kurucusu, emekli vaiz Rıza Çöllüoğlu hocaefendi Hakkın rahmetine kavuştu. Rıza Çöllüoğlu Hocaefendi'nin cenaze namazı bugün Cuma namazına müteakiben Demetevler Sami Efendi Külleyesi'nde kılanacak. Çöllüoğlu hocaefendi eğitim alanında yaptığı çalışmalarla tanınıyordu. RİSALE HABER
Rıza Çöllüoğlu kimdir?
Hafız Rıza Çöllüoğlu hocaefendi 1928 yılında Kızılcahamam İlçesi'nin Korkmazlar Köyü'nde dünyaya geldi. Babası Hüseyin Efendi, annesi Zeliha Hanımdır. 6 yaşında iken köyün imam-hatibi Mehmet Karataş'tan Kur'an okumayı öğrendi ve Kur'an'ı Kerim'i hatmetti. 1930'lu yıllar din eğitim ve öğretiminin çok zor şartlar altında verildiği, Arapça ezan okumanın yasak olduğu yıllardı.
Hafız Rıza Çöllüoğlu, köyünde hıfzını tamamladıktan ve kısmen Arapça öğrendikten sonra, dini eğitimini daha zengin bir eğitim muhitinde geliştirmek için İstanbul'a gitti. İstanbul'da yoğun bir dini eğitim aldı. Gerek Kur'an okuma teknikleri ve gerekse Arapça eğitiminde o yılların imkanlarına göre üst düzey dini ilimler öğreniminde İstanbul'un imkanlarından geniş çapta yararlandı.
Hafız Rıza Çöllüoğlu, dini hizmet mesleğindeki görevine kendi köyünde köy imam-hatibi olarak başlamıştı. İstanbul'a gidince bir taraftan eğitimini sürdürürken, bir taraftan da İstanbul Müftülüğü'nce açılan müezzinlik imtihanına girdi. İmtihanı birincilikle kazandı. Nuruosmaniye Camiinde görev istedi ve bucamide yaşı kücük olduğu için 6 ay vekil müezzinlik yaptı. Daha sonra 18.07.1946 tarihinde Beyazıt Camii asil müezzinliğine atandı. Bir ara bu görevinden ayrıldı ise de 14.05.1948 tarihinde aynı göreve ikinci kez tayin edildi. Bir süre sonra 29.08.1948 tarihinde Fatih Camii müezzini oldu. Bu camide hem görev yaptı, hem de caminin imamı Ömer Efendi ve Abdullah Kazancı hocadan 'sarf-nahiv-fıkıh' dersleri okudu.
BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ HAZRETLERİ İLE GÖRÜŞMESİ
Hafız Rıza Çöllüoğlu, Üstad Bediüzzaman Said Nursi ile görüşmesini şöyle anlatmıştı:
"Yuva hatibi Mehmet Ali Bilgin Hocaefendi ile birlikte Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerini Emirdağ’da ziyaret ettik. Odasında yatmak için bir ranzası vardı. Eğe tahtasından bir masa, üstünde bir Kur’an’ı Kerim bulunuyordu. Karşısında da bir portakal sandığı vardı. Kim gelirse oraya oturacaktı. Odada bir ibrik, bir de leğeni vardı.
Ben bir rüya görmüştüm. Peygamberimiz (sav) yüksekçe bir yerde oturuyordu. Bediüzzaman önde, onun arkasında Yuva hatibi Mehmet Ali Bilgin Hoca boyunları bükük ayakta duruyorlardı. Ben halimi Peygamberimize (sav) arz etmekte iken, Sevgili Peygamberimiz (sav) bana Bediüzzaman’ı işaret ederek
“Benim yeryüzünde vekilim budur, ona müracaat et.” dedi. Bu sözleri ile Üstad Bediüzzaman’ı işaret ediyordu.
Ben bu rüyamı anlatınca Üstad Bediüzzaman çok heyecanlandı. Ayağa kalktı, ağladı ve “Ben o değilim, Risale-i Nur’un manevi şahsiyetidir” dedi. Beni kucakladı, alnımdan öptü ve “seni kardeşliğe kabul ediyorum” dedi.
Said Nursi’yi çok severim. Fakat hizmet edemedim. Çok kitaplarını okudum ve dini hizmet mesleğinde onun kitaplarından çok yararlandım.
Birgün rüyamda berrak bir suyu akar gördüm. “Bu su nereye gidiyor?” dedim. “Bediüzzaman’a gidiyor” dediler. Bediüzzaman büyük insandı. Saygıdeğer bir insandı. O her zaman bir ışıktır. Alabilirsen bir şeyler al.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.