ŞEVKET TANDOĞAN
NASIL BİR MİLLETİZ
Asırlarca 3 kıta, 7 denizde hükümran olmuş büyük bir imparatorluğun vârisleri olarak tarihi şan ve şereflerle dolu asîl ve kahraman bir Milletin evlatlarıyız. Temelleri; Hakkâniyet, Adalet ve Kur’an prensiplerine dayalı Osmanlı’nın nesliyiz.
Hiç bir zorlama olmadan, cihada mâruz kalmadan, aklı-selîmiyle ecdadımız Karahanlılar döneminde, Sultan Abdülkerim Buğra Han önderliğinde İslâmiyeti mânevî irşatla benimsemiş bir milletiz.
Hiçbir etnik farklılık gözetmeden, îlayı-kelimetullah uğrunda birleşerek, 1000 yıldır birlikte yaşamış, kaynaşmış, hatta yüz binlerce evladını şehitlik ve gâzîlik mertebesine eriştirmiş olan, Peygamber müjdesine mazhar olmuş bir milletiz.
Osmanlı Devleti, küçük bir uç beyliğinden muazzam bir DEVLET-İ ALİYYE haline nasıl gelmişti? Bilim, sanat, fen, edebiyat, mimarî gibi alanlardaki büyük gelişmelere paralel, insânî ve ahlâkî kültür değerleri acaba nereden kaynaklanmıştır?
Tarih gösteriyor ki; Osmanlı insanının asıl hedefi rıza-i ilâhî ve manevî tatmin idi. Hayatları boyunca, mal mülk biriktirmek, zenginleşmek yerine, hayır ve hasenatta yarışmayı tercih etmişler, bu maksatla vakıflar kurarak, fethettikler her yeri imar etmişler, topluma faydalı nesiller yetiştirmek üzere, ilim irfan müesseseleri inşa etmişlerdir.
HÜLÂSA: Müslüman Osmanlı, ırkçılık ve kavmiyetçilik yapmayan, dünyevî hırslardan uzak, gönlü zengin, yardımsever, misafirperver, hanedan bir MİLLETTİ. Bulduğuna şükretti, asla isyan etmedi. Tevekkeltü-alellah dedi çalıştı. Errızku-alellah dedi, kanaat etti. Müminler ancak kardeştir dedi, bütünleşti, cihan devleti süper güç haline geldi.
Kânunî Sultan Süleyman zamanında Osmanlı devleti, Viyana önlerinden Yemen’e, Cezayir’den Kafkaslara kadar, geniş bir coğrafyaya yayılmıştı. Sultan Süleyman han çıkardığı kânunlardan ve bilhassa kanun ve adalete saygısından dolayı, “KÂNUNΔ lakabını almıştı. Avrupalılar ise kendisine “Muhteşem Süleyman” ismini vermişlerdi. Şahsına ait küçük bir sandığı, ölünce kabrine konmasını vasiyet etmişti. 1566 da Zigetvar seferinde vefat ettiğinde, İstanbul’a getirilerek, Süleymaniye camiinde, Şeyhulislam Ebussuud efendinin kıldırdığı cenaze namazını müteakip, haziresine defnedileceği sırada, sandık kabre konmak istenmişti. Ancak konu ulema arasında ihtilafa sebep oldu. Sandık açıldı. İçinden fetva belgelerinin çıkması üzerine, Ebussuud efendi; “Ey Süleyman!!! Sen hesap günü cevabını hazırlamışsın. Ya benim halim nîce olacak?” deyip ağlamıştı.
Anadolu’da binlerce yıllık tarihi boyunca. Hititler, Etiler, Asuriler, Romalılar, Karahanlılar vs. pek çok medeniyet yaşamıştır. Bütün bu medeniyetler birikimi; Osmanlılar döneminde, İslam medeniyetiyle bütünleşip, süzülmüş, billurlaşmış, ANADOLU KÜLTÜRÜ VE MEDENİYETİ doğmuştur.
Böylesine zengin, köklü ve şanlı bir mîrasın üzerinde oturan bizler; şükranla, minnetle, ırk ayrımı yapmadan Milletimizi sevmek zorundayız. Acaba nasıl bir millet idik? Çanakkale’de batan gemilerden birinden yaralı kurtulan İngiliz subayının hatıratından bir bölüm okuyalım:
“Gemide top başında bekliyordum. Her an bir merminin başıma düşmesi mümkündü. Birden bire müthiş bir patlamayla yere kapandım. Kendimi boğazın serin sularında buldum. Mayına çarpmıştık, gemimiz batıyordu. Yüzerek kurtulmaktan başka çare yoktu. Sahil yakın ama sağ bacağımdan yaralanmıştım, ıstırap hissediyordum. Buna rağmen sahile yüzmeye başladım. Karaya ayak basmak üzere iken pantolonum kan içindeydi. Halsiz ve bitkindim. Süngü takmış bir Türk neferinin koşarak geldiğini gördüm. Sudan yüzüp kurtulmuştum ama bu süngüden kurtulamayacağımı peşinen kabul ederek gözümü yumdum, akıbetimi beklemeye başladım. Türk askeri yanıma yaklaştı, yere diz çöktü, cebinden çıkardığı sargı beziyle yaramı sardı. Mermi yağmuru altında koluma girdi, geriye doğru yürüdük. Türk siperlerinde bana sıcak bir çay ikram ettiler, kendime geldim.”
İşte bu ruha ve anlayışa sahip dirayetli idareciler sayesinde Osmanlının evlatları nerede bir sıkıntı varsa oraya koşmakta, Orta doğudan Afrika’ya Somali’ye, Balkanlara, Kafkaslara, Filistin’e kadar tüm mazlumlara el uzatırken, ülkemizdeki bölücü terörü bitirmek istemektedir. Çekilen acılar inşallah artık sona erecektir.
Bölücü terörden beslenen ve bu belâ ile bizi çelmelemek isteyen iç ve dış düşmanlar; OSMANLI EVLATLARINI Allah’ın inayetiyle durduramayacaklardır. Milli birlik ve kardeşlik projesi için hepimiz gayret edeceğiz. Malazgirt’te, Viyana kapılarında, Çanakkale’de, Dumlupınar’da nasıl bir ve beraber olup savaştıysak, yine aynı imanla bunu da başaracağız.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.