KONFERANSA KATILIM AZDI...
“Kuran’ a Göre, Yoksulluk ve İnfak” konulu konferansa katılım azdı. 84.646 nüfuslu Çubuk’ta konferansı yaklaşık 100 kişi izledi.
Şuayip YAMAN
Sorumsuz ve vurdumduymaz bir toplum olduk. “Kuran’a Göre Yoksulluk ve İnfak” önemli bir konu.. Ama Çubuk halkının ilgisizliği de başlı başına bir sorun..
Gerçi yadırgamamak lazım. İlçede düzenlenen konferans, panel ve diğer toplantılarda karılım ve ilgi çok az oluyor. Bu ne bir ilk ve ne de bir son.. Bedava yeme, içme ve çalgı veya konser olsaydı Salon tıklım tıklım dolardı. İşte böyle bir Metropol! İlçe de yaşıyoruz.
Çünkü Çubuk halkı genel olarak muhafazakâr ve tutucu. Üstelikte ilçede bir duyuma göre 9000 bir duruma göre ise 14 bin aile “sadaka kültürü” ile geçiniyormuş. Bu haliyle konferansın konusu ilçe halkı için çok önemli idi.
Oysa konferans, günler önce gerek internet siteleri, gerek ÇUDEF tarafından davetiye ile ve gerekse Belediye hoparlöründen anons yoluyla halka duyurulmuştu. Her şeye rağmen yine de güzel bir konferans oldu. katılımcılar “yoksulluk ve infak” konusunda aydınlatıldı, bilinçlendirildi.
“23. Yoksullarla Dayanışma Haftası” münasebetiyle Çubuk Dernekler Federasyonu (CUDEF) ve Yoksullarla Dayanışma ve Eğitim Vakfı (YOYAV) tarafından organize edilen “Kuran’a Göre Yoksulluk ve İnfak” konulu konferans, Çubuk Halk Eğitim Merkezi Salonu’nda gerçekleştirildi.
Konferansa katılım ve ilgi azdı. Ama Prof. Dr. Mesut Okumuş performansından hiçbir şey kaybetmeden “Kuran’a Göre Yoksulluk ve İnfak” konusunda Kuran’dan ayetlerle önemli bilgiler verdi.
Konferansın Konuşmacısı, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Mesut Okumuş idi.
Sunuculuğunu Nur Muhammed Cami İmamı Murat Kaya’nın yaptığı program Hafız Ömer Camii İmamı Nuri Aydın’ın Kuran Tilaveti ve ardından da mealini okuması ile başladı.
ÇUDEF Başkanı Recep Taş açılış konuşmasında, şimdiye kadar yoksullar için 3 yıldır çeşitli programlar düzenlediklerini söyleyerek, “Bu yılki etkinliğin ana teması "iyiliği ilke edinen, cenneti ülke edinir."
Yoksunluk gerçekten atom bombasından daha fazla insanlığa ve dünyayı tahrip edecek kadar tehlikeli sonuçlar doğurabilecek kötü bir durumdur.
Yoksulluk da herhalde ondan daha önemsiz değildir. İki türlü yoksunluk vardır, bir imandan yoksunluk diğeri ise merhamet ve vicdandan yoksunluk. Allah hiçbirimizi de böylesine insani değerlerden yoksun yapmasın" dedi.
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Mesut Okumuş, “Ey insanlar hepiniz fakirsiniz, Allah’a muhtaçsınız. İnsanlar ne kadar varlıklı olursa olsun yardıma muhtaçtır.
Müslümanlığın ilk yıllarında Kabe (Mekke)’ de insanlar çetin ve zorlu olan coğrafyada ekin ekiyorlardı. Esnaflın yanında fakirler, miskinler, ayrıca zenginlerde vardı.
Kuran’ı Kerim işte bu yapı içerisinde nazil olmuştur (indirilmiştir).
“Mülk Allah’ındır.”
Önce kıyamet kopacak. Sonra Allah, İsrafil Aleyhisselam’ın da canını alacak. Allah, “Mülk kimin diye soracak?” Sonra kendisi cevap verecek;
- Mülk Allah’ındır.
Ne olursak olalım ‘Mülk Allah’ındır. Bütün varlığın, bütün mülkün sahibi Allah’dır. Mülk emaneten bizlere verilmiştir.
Ne güzel söylemiş merhum Yunus Emre:
"Mal sahibi, mülk sahibi
Hani bunun ilk sahibi?
Mal da yalan, mülk de yalan
Var biraz da sen oyalan..."
Hayat bir rüya, bir film gibi sanki. Yazılı bir senaryonun oyuncularıyız. Bizden öncekiler oyunlarını oynayıp geçip gittiler...
Atalarımız demişler ya: "At ölür, meydan kalır. Yiğit ölür, şan kalır..."
Gök kubbenin altında, nerede olursa olsun bütün insanlar, kendilerinden sonrakilere bir şeyler bırakabildilerse bahtiyar bir şekilde gülerek ölürler.
Allah’tan geldik yine Allah2a döneceğiz. Yüce Allah bizlere ne verdi ise tekrar alacaktır. Çünkü dönüş onadır. Kurtuluş yoktur.
Ünlü zengin Vehbi Koç, mezara ne götürdü? Mezarında bile rahat bırakmadılar, soydular.
Bu dünya kime ne verdiyse almıştır. Biz bunun belirli bir süre bekçiliğini ve koruyuculuğunu yapıyoruz.
Toplum içersinde erdemli ve vicdanlı insanlar vardır.
Peygamberimiz Hz. Muhammed’in geldiği (kızların diri diri gömüldüğü) toplumda “Erdemliler dayanışması” diye bir cemiyet vardı. Peygamberimiz de bu cemiyetin bir üyesi idi.
İnsan, erdem ve vicdan sahibi insanlar her toplumda vardır.
Yunus Emre hastalara, yoksullara, çaresiz ve kimsesiz kişilere yardım elinin uzatılması gerektiğini vurgulamıştır.
“Bir hastaya vardın ise
Bir içim su verdin ise
Yarın anda karşı gele
Hak şarabın içmiş gibi”
Hz. Muhammed;
Bir kadına bir köpeğe su vermediği için, “O kadın cehennemliktir” demiştir.
Yine bir kadın kuyuya düşen köpeği çıkartıp su verdiği için, “O kadın da cennetliktir” demiştir.
“Veren el alan elden üstündür”
Çalış, kazan! Çalışmayıp, herkese muhtaç kalanların dini ve aklı noksan olur, iyilik etmekten mahrum kalır ve herkesten hakaret görür.
Bir sabah, Peygamber efendimiz, Ashabı ile konuşurken, kuvvetli bir genç, erkenden dükkanına doğru geçti. Bazıları dediler ki:
- Erkenden dünyalık kazanmaya gideceğine, buraya gelip birkaç şey öğrenseydi iyi olurdu.
Bunun üzerine Resulullah Efendimiz buyurdu ki:
- Öyle söylemeyiniz! Eğer kimseye muhtaç olmamak, ana-baba ve çoluk-çocuğunu da muhtaç etmemek için gidiyorsa, her adımı ibadettir. Eğer, herkese övünmek, keyif sürmek niyetinde ise, şeytanla beraberdir.
Hadîs-i şeriflerde buyruldu ki:
(Bir Müslüman, helâl kazanıp, kimseye muhtaç olmaz ve komşularına, akrabasına yardim ederse, Kıyamet günü, ayın ondördü gibi parlak, nurlu olacaktır.)
“Ticaret yapınız! Rızkın onda dokuzu ticarettedir.
Emin olan tüccar daha kıymetlidir. Çünkü şeytanla her saat cihat etmektedir. şeytan, alış-verişte, tartmada onu aldatmaya uğraşmakta, o ise Allahü Teâlâ’nın emrini, rızasını gözetmektedir.
Zekât, maldan verdiğimiz bir yardımdır. Bir eksilmedir. Ama budamadır.
Allah Resulü ticaret yapmıştır. Dürüst olduğu için ticaretle uğraşan Hz. Hatice ile O’na evlenme teklif etmiştir. Örnek hayatı ile bize de örnektir. İslam’ın en önemli ilkelerinden birisi de helalinden kazanacaksın, dürüst olacaksın...
Faiz haramdır; Tefeciliktir, anaparayı bile geçer, sömürü düzenidir. Dünya da faiz ne kadar yükselirse sömürü düzeni de o kadar yüksek olur.
Faizi az olan yerler gelişmiş ülkelerdir.
Kuran’ı Kerim, helal kazanmayı emreder. Endonezya ve Malezya zengin Müslümanlar sayesinde Müslüman oldular.
Mümin ve Müslüman, Allah Resulünün örnek hayatını kendisine düstur edinmeli..
İslam, bir yandan faizi ortadan kaldırıyor, diğer taraftan da İnfak’a (zekât) teşvik ediyor. Bu suretle zenginlerden alarak, fakirlere veriyor. Bu suretle mal bereketleniyor.
İslamiyet faizi, haksız kazanç olduğu için yasaklıyor. İslamiyet, sermayeye, varlığa ve zenginliğe düşman değildir. Yeter ki helalinden olsun...
Kuran’da çokluk yarışı, servet biriktirmek evlat biriktirmek vardır. İnfakı, yardımseverliği, bir fakire yardımı teşvik eder. Onuru, şerefi zedelemeden yardımı öngörür.
Sizden borç isteyen bir vatandaşa veremeyeceğinizi kibarca söylemeniz, incitmeden söylemeniz yardımı vermemekten daha evladır.
Verdiğiniz sadakayı sağ elin verdiğini sol elin görmesin...
Verdiğiniz sadakayı sağ elin verdiğini sol elin, sağ gözün gördüğünü sol göz görmeden verirseniz itibarlı olur...
Yoksul ve kimsesizle vereceğimiz sadakaların gizlice verilmesi daha ecirli, daha sevaptır. Çünkü böylesi insan onurunu korumak açısından daha uygundur.
Zekât’ın ölçüsü yoktur. Küçüğü, büyüğü yoktur. İstediğin kadar verebilirsin
Kuran’da, “Ey peygamber, sen de yetimdin, fakirdin. Yaptığın iyiliği onun başına kakma” buyrulmuştur.
Bakara suresinde, “Allah için yapmış olduğunuz her iyilik toprağa ektiğimiz tohumdur” buyrulmuştur. Ektiğin bir buğday tanesi 7 başak verir. Her bir başakta 100 tane vardır. Allah dilediğinin servetini 7, 70, 700, 7000’e çıkartır. Bunun sınırı yoktur.
Bu senin takdirine dayanır, gönülden verirsen...
“Az veren candan, çok verem maldandır.”
“Mal canın yongasıdır”
Kuran’ı Kerim’in Haşr suresinde, “ O mallar, içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir servet (ve güç) hâline gelmesin diye (Allah böyle hükmetmiştir
İslamiyet dünyayı kucaklayan bir dindir.
Kuran, öbür dünyanın bu dünyada kurulacağını söyler.
Kuran’da, “Ey iman edenler! (Biliniz ki), hahamlardan ve rahiplerden birçoğu insanların mallarını haksız yollardan yerler ve (insanları) Allah yolundan engellerler. Altın ve gümüşü yığıp da onları Allah yolunda harcamayanlar yok mu, işte onlara elem verici bir azabı müjdele!
(Bu paralar) cehennem ateşinde kızdırılıp bunlarla onların alınları, yanları ve sırtları dağlanacağı gün (onlara denilir ki): "İşte bu kendiniz için biriktirdiğiniz servettir. Artık yığmakta olduğunuz şeylerin (azabını) tadın!" (Tevbe 9/34-35)
Mal ve Evlâtla İmtihan
Bütün mallarınız ve evlatlarınız sizin için denemedir, imtihandır. Bizim kalitemizi, niteliğimizi belirten imtihandır. Kuran bizi terbiye ediyor.
İnsana emanet olarak verilen mallar ve çocuklar da onlar için bir fitnedir, belâdır, deneme ve sınama aracıdır.
Mala ve çocuğa olan tutku ve aşırı bağlılık; kişiyi Allah yolundan, O’na olan kulluktan alıkoyabilir. İnsan mal ve dünyalıklar peşinde koşarken Rabbine karşı görevlerini unutabilir.
Hatta malla şımarabilir, kibirlenir ve haddi aşabilir. Malın helâlinden kazanılması ve yine helâl yollarda harcanması, mal üzerinde hakkı olanların haklarının verilmesi, İslâm’ın getirdiği ölçülerdir. Bu açıdan mal insan için denemedir. Çocuk sahibi olmak, onları fıtratlarına uygun olarak terbiye etmek, onları Salih insan olarak yetiştirmek kişinin görevidir.
Mala ve çocuklara karşı olan tutku, onları ve aileyi koruma ve kollama duygusu insanı bazen adaletten uzaklaştırabilir, haddi aşıp haksızlık yapmaya sürükleyebilir. Böyle yapmak da ilâhî ölçülerden sapma sonucunu doğurur. Bu da insan için bir fitnedir. “Ey iman edenler!
Mallarınız ve çocuklarınız birer fitnedir (imtihandır). Allah’a gelince; büyük mükâfat O’nun yanındadır.” (Enfâl: 8/28)
Bugün müminlerin karşılaştıkları bütün güçlükler ve ellerinde bulunan bütün nimetler ve imkânlar birer fitne-deneme sebebidir.
Hayırlı evlat en büyük nimetlerden biridir. Biz öldükten sonra da hayır defterimiz kapanmaz. Hadisi Şerifte buyrulur. “İnsan ölünce amel defteri kapanır. Üç sınıf insan hariç.
- Birincisi; sadaka-yi cariye (Cami, Kuran-ı kerim kursu, hastane, köprü gibi) bir eser yaptıran.
- İkincisi; hayırlı evlât bırakan,
- Üçüncüsü; talebe yetiştiren, faydalı kitap yazan.
Allah takva sahiplerini sever
İslam’da İman ve takva çok önemlidir.
Takva; korunma, sakınma demektir. Yüce Yaratıcıya karşı sorumluluk duyarak, her türlü günahlardan kendini korumanın, niyet ve gayreti içinde olmadır. Allah'ın rızasını kazanmak için, O'nun himayesine girerek emirlerine sımsıkı sarılmak ve yasaklarından da sakınmaktır.
Korunmak istenilen günahlar nelerdir? Bunların başında takvanın zıddı olan şirk yani Allah'a ortak koşma ile küfür yani örtme manasına gelen Allah'ı inkâr etme nankörlüğü ve imansızlık gelir.
Kuran; nefsin kötü sıfatlarından zulüm, bozgunculuk, kibir, yalancılık, her türlü azgınlık, hainlik, israf v.s. den de korunması gerektiğini belirtmektedir. Takvanın ilk şartı; insanın Yaratıcısı'na karşı minnet ve şükran borcunu fark edip, kul olduğunu sezme bilincine ermesidir.
Takvanın, Kuran’ı Kerim' de ve din lisanında çok önemli bir yeri vardır. Takva sahipleri, Allah'ın Resulünü örnek alarak, ibadeti ve insanlara hizmeti "Muhammedî şefkat" anlayışı ile yaparlar. İman da, hareketlerde ve ibadette mükemmellik sergilerler. Böyle bir gayret içinde olan müminler, nefsini kötü sıfatlardan arındırarak kazandığı ilâhî ahlâk ile kemale erer ve takva sahibi kul olma mutluluğuna erişirler. Kurtuluşa erenler onlardır, cennet onlar için hazırlanmıştır.
Takva sahipleri, Kuran'a göre Cenabı Hakk'ın sevdiği kullarının başında gelmektedir.
Kasas Suresi’nde Karun’dan bahsedilir.
Karun, en büyük zengindir. Hz. Musa döneminde yaşamıştır. Karun, azgınlaşmıştır.
“Az verip gezdirme, çok verip azdırma.” Variyet insanı yoldan çıkartır. İnsanoğlu azar.
Kendisini muhtaç görmezse, zenginlerin, güçlülerin azması daha kolaydır.
O dönem hakkaniyet ve vicdan sahibi insanlar Karun’a akıl verdiler, tavsiye de bulundular. Karun şatafatlı ve görkemli bir şeklide halkın karşısına çıkınca halktan bazı kişiler, “keşke bizde onunu gibi olsak” dediler.
Bütün varlığı ve serveti yerle bir oldu. Az yaşayın, çok yaşayın bir öleceksiniz. 300.-500 senede yaşasanız bir gün öleceksiniz...
Dünya fanidir, öbür dünya bakidir.
Müminler; Karun gibi toplayıcı değil, Harun gibi dağıtıcıdırlar. Dağıtmak için kazanırlar. Verirken tükeneceğinden korkmazlar. Çünkü veren Allah'tır; "ver" diyen de Allah'tır. "Siz Allah için bir şey verdiğinizde Allah onun daha iyisini verir. O, rızık verenlerin en hayırlısıdır” (Sebe' 34/39).
Mümin, İblis gibi fakirlikten korkutup cimriliği emretmez (Bakara 2/268); İdris gibi cömertliği emreder.
İnsanlar için faydalı bir eser meydana getirmeliyiz.
Nuh Peygamber 900 sene yaşamış, Nuh Tufanı’nda ikna edebildiklerini gemiye bindirebilmiştir.
Hz. Muhammed ise 100 binden fazla Müslüman’a “Veda Hutbesi” bırakmıştır.
Peygamberimiz emanetini bize bırakmıştır.
Cenabı Allah , “Ey müminler hem kendinizi ve hem de ailenizi ateşten korumaya çalışın” buyurmuştur” dedi.
***
YOYAV Genel Başkanı Dr. İbrahim Ateş, “Hafta münasebetiyle bu üçüncü birlikteliğimiz.
Bugün halefle selefin (eski ve yeni belediye başkanlarının) birlikte olduğu bir gündür. Bu yüzden geleceğe umutla bakıyoruz.
Bu nedenle kerahet vaktine girmemeye çalışacağım.
Son yıllarda yoksullukla mücadele yolunda önemli adımlar atıldığını anlatarak, “Ülkemiz 2013 yılında dünya genelinde resmi yollardan ve sivil toplum örgütleri aracılığıyla ulaştırdığı, 4 milyar 347 milyon dolarlık yardımla gayri safi milli hasıla bazında en çok uluslar arası yardım yapan ülke oldu.
23’üncüsünü gerçekleştirdiğimiz ‘Yoksullarla Dayanışma Haftası’ nın etkinliklerinde YOYAV’ın organizesinde 45 kurum ve kuruluşun katılımıyla 30 ayrı hizmet türünden 70 etkinliği planladık.
Bu 70 etkinlik 6 vilayetimizde gerçekleştiriliyor. Bu mütevazi etkinliklerle Vakıf olarak 787 bin 556 fakire yardım eli uzattık. Çeşitli yerlerde düzenlenecek seminer, panel, konferanslarla yoksulluk sorunu gündeme getirilerek insanlarımızın aydınlatılacaktır.
Sayın Hocam (Dr. Mesut Okumuş), İnfak ayetlerini çok güzel okumuş. Kuran’ı bunun içtenliğiyle okursak bize neler lütfettiğini görürüz. Bir şeyleri bir başkasına verirsek yoksulluk yok olur” dedi.
***
YOYAV Genel Başkanı Dr. İbrahim Ateş, Çubuk Belediye Başkanı Dr. Tuncay Acehan, Prof. Dr. Mesut Okumuş ve Çubuk Eğitim Gönüllüleri Derneği Başkanı Hatice Erkan'a birer “İyilik Madalyası” takdim etti.
ÇUDEF Başkanı Recep Taş ise YOYAV Genel Başkanı Dr. İbrahim Ateş ve Prof Dr. Mesut Okumuş’a katkı ve desteklerinden dolayı birer plaket verdi.
ÇUDEF Başkanı Recep Taş, YOYAV Genel Başkanı Dr. İbrahim Ateş’e ait “İyilik Baki Kalan” ve “Yosun!” adlı 2 şiiri okudu.
İyilik Baki Kalan
Ne dilen, ne dilendir.
Ne dolan Ne dolandır.
İyi insan odur ki,
Halka Hayrı Olandır.
Hakka taptığın zaman,
Hayır yaptığın zaman,
Duyduğun haz, heyecan,
Bil ki hayat o andır.
Veren ol, olma alan,
Çare ol, Olma Çalan,
İyilik baki kalan,
Derisi hep yalandır.
YOKSUN!
Ne yoksul o ne yoksun,
Yoksul olursan yoksun,
Aç kalsan da aç doyur,
Aç doyurursan toksun.
Az verdiğinle var,
Çok yediğinle yoksun,
Yarına yatırım yap,
Bugün var yarın yoksun.
Yardımseverlerden toplanan bir miktar para ÇUDEF Başkanı Recep Taş tarafından öğrencilere burs olarak dağıtılması için Çubuk Eğitim Gönüllüleri Derneği Başkanı Hatice Erkan’a teslim edildi.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.