KADERLERİNE YÜRÜYEN YİĞİTLER

“Kaderlerine Yürüyen Yiğitler” diye sonlandırmıştık bir önceki yazımızı. Peki kim bu kaderlerine yürüyen yiğitler ?

Yıllarca hep merak ederdim ve merakımı bir türlü gizleyemerek çok üzülürdüm. Bir ara Fırat nehrinin yanından geçerken aniden durmak geldi içimden. Uzun uzun o zarif akışını seyrettim ve kendi kendime  gönül koydum Fırat nehrine “Ey kuzeyden güneye akan, medeniyetin başladığı yöne doğru kendisini taşıyan, sevgililer sevgisine doğru coşkuyla  akan, her şarıltısında ayrı bir mana olan Ya Daim, Ya Daim, Ya Daim, diye Allah Zülcelal Hazretlerini her daim zikreden FIRAT…! nehri. Neden Kerbela da şehit düşen Rahmet Peygamberinin biricik torunu, aynı zamanda o mübarek başını okşadığı, dizine yatırıp sevdiği, torunların en kıymetlisi  Hüseyin Efendimize ve onun yakınındakilere bir yudum su vermedin? diye.

Yıllar sonra sorumun cevabını Zahiri ilimlerin yansıması olan batını ilimlerde gördüm. Zira Batını ilimlere bakmak için Zahiri ilimleri iyi okumak lazım. Fırat Nehri niyazda bulunur “Ya rabbi İmam Hüseyin’e benim suyumdan bir damla vermeyenlere bundan sonra bende su vermeyeceğim, kumların altına çekilip kendimi saklayacağım” diye. Mana âleminde Fırat nehrinin, Hazreti imam Hüseyin Efendimizin Kerbela da şehit olacağını, kendisinin  bildiği halde gözünü dahi kırpmadan kaderine yürüdüğünü gösterirler ve Fırat nehri o gün bugündür akmasına hiç bir şey olmamış gibi devam eder.

Unutmamak lazım ki;

Kerbela olayında Hazreti Hüseyin Efendimi şehit etmek için tam altı bin asker katılmıştı. İmam Hüsey’ini şehit ettikten sonra bu olaya karışan altı bin asker başlarına büyük belalar geldi. Kimisi yanarak, kimisi boğularak can verdiler. Hayatta kalan son asker ise misafir gittiği evde bir yakını kendisine, “Kerbela olayına katılan herkes bir şekilde can verdi” dediğinde Kerbela olayına  katılan kişi hiddetlenip “Olurmu öyle şey, bak ben hayattayım” diyerek büyük bir hırsla ayağa kalktı. Bulunduğu yerden kalkarken kafasını duvardaki yanan meşaleye çarptı ve sacları tutuştu. Bu kişi can havliyle koşarak Fırat nehrine atladı, yalnız yüzmeyi bilmediği içinde hem yanarak, hem boğularak can verdi.

Hazreti Hüseyin Efendimize Kerbelaya gitmemeleri konusunda etrafındakiler çok ricada bulundular. Lakin İmam Hüseyin Efendimiz yanındakilere hitaben  “Biz Küfeye gidip Zulmün karşısında durmasak, korkarım ki kıyamete kadar kimse küfrün karşısında durmazdı” diyerek ibret bir sözle seslendiler.

Neden bu yiğitler kaderlerine yürüdüler?. Hazreti Ali Efendimiz bir gün yanındaki kölesine hitaben şu sözü sarfeder “Bir gün benim ölümüm senin elinden olacak” der. Köle bu söze çok üzülür ve hemen Ali Efendimize dönerek derki “Aman efendim ne olur benim boynumu vurdurun da sizi öldüren ben olmayayım” der. “Ben ilmin şehriysem o kapısıdır” diyerek övdüğü Allah Resulünün biricik damatları ve halifesi şu cevabı verir. Hiç işlenmemiş sucun cezası verilirmi?”. Yıllar sonra Hazreti Ali Efendimizin kölesi başkalarının verdiği üç beş altına kanar ve Ali Efendimizi bulunduğu yerde şehit eder. Bu yüzdendir ki bu yüce sultanlar kaderlerini bildikleri halde “Kaderlerine yürüyen Yiğitlerdir”

Ne diyelim, bu yolda gayret bizden yardım Yüceler Yücesinden….

 

 

 

 

 

Bu yazı toplam 4053 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar