ŞEVKET TANDOĞAN
HÂCET NAMAZI
Allah’tan veya insanlardan dünyevî ya da uhrevî bir isteğin yerine gelmesi için HÂCET NAMAZI kılınır. Muradının ve dileğinin gerçekleşmesini arzu eden ya da başı darda kalmış mümin bir kişi, kâinatın sahibinin kapısını çalıp, ona müracaat etmek isterse, bu başvurunun elbette bir usulü, yöntemi vardır. HÂCET NAMAZI KILINIR, SONUNDA HÂCET DUASI OKUNUR.
Sağlam Hadis kaynaklarından Tirmizî ve İbni-Mace’de yer alan Hadis-i Şeriflere göre, dilek ve hâcet sahibi kişi güzelce abdest alır, (tercihan yatsıdan sonra) iki veya dört rek’at namaz kılar, akabinde hamdele ve salvele okur. Yani Allah’a hamd eder, Resûlüne salat ve selam eder. Sonra Hâcet duasını okur, isteğini yüce makama sözlü arz eder.
Allah rızası için kılınacak bu hâcet namazında, birinci rek’atta Fatiha’dan sonra üç Ayetü-l Kürsî, diğer üç rek’atında Fatiha’dan sonra birer defa İhlâs, Felak ve Nas süreleri okunur.
Hâcet namazı sonunda okunacak duanın Arapça metni ilmihal kitaplarında mevcuttur. Meâlen şöyledir: “Halim ve kerim olan Allah’tan başka ilah yoktur. Arşı azîm’in Rabbi Allah’ı tesbih ederim. Âlemlerin Rabbine hamd olsun. Allah’ım! Rahmetini, mağfiretini, günahlardan korunmayı, iyiliklere erişmeyi istiyorum. Bütün günahlarımı bağışla, sıkıntılarımı kaldır, rızana uygun tüm hacetimi gider Yâ-erhamerrâhimin”
Bu duanın sonunda özel olarak istediği dilek ve muradını, makul ve meşru hacetini âlemlerin Rabbine samimi kalple can-ı yürekten arz edebilirse kabul görür. Allah’ın vaadi bu yöndedir. Ancak takdir Allah’ındır.
Sünen-i Tirmizî’de yer alan bir rivayete göre, Resûlüllah s.a.v. bir gün namaz kıldı ve namazı uzattı. Yanındakiler:“Ey Allah’ın Resûlü, şimdiye kadar böyle uzun namaz kılmamıştınız” deyince buyurdu ki: “Evet, bu namaz hâcet ve korku namazıydı. Rabbimden üç şey istedim, ikisini verdi, birini vermedi. Birinci olarak, ümmetimi kıtlıkla helâk etmemesini istedim, kabul etti. İkinci olarak ümmetime (imha edecek) başka düşman vermemesini istedim bunu da kabul etti. Üçüncü olarak, onları birbirine düşürmemesini istedim, ancak bunu bana vermedi”
Bu konu Nesâî ve Taberânî’de şöyle rivayet edilir:
“Rabbimden üç şey istedim. İkisini verdi, Birini vermedi. Birinci olarak, ümmetime kendilerinden başka düşman musallat etmemesini istedim, onu bana verdi. İkinci olarak, ümmetimi umumî kıtlıkla helâk etmemesini istedim, onu da bana verdi. Üçüncü olarak, onları fırkalara ayırmamasını istedim, bu isteğimi kabul etmedi”
Asırlardan beri Ümmet-i Muhammed’in değişik sebep ve sâiklerle fırkalara bölünerek ayrıştığını görünce bu hadis-i şerifi daha iyi anlıyoruz. Günümüzde de Siyonistlerin ve diğer emperyalist düşmanların oyun ve tertipleriyle horoz dövüşü gibi, birbiriyle savaşan Müslümanların hâli, bu gerçeği ortaya koyuyor. Müslümanlar savaşmıyor, savaştırılıyorlar.
Bu kutlu Ramazan-ı şerif gecelerinde HACET NAMAZI VE DUASI çok daha makbuldür. Rahmet ve mağfiret kapıları zaten açıktır. O büyük kapıyı mutlaka tıklayalım. Özel dilek ve muradımızı Rabbimize arz ederken, bu arada fırkalara ayrılmış bölük pörçük halimizi düşünerek, birlik, kardeşlik ve tesanüt dua ve niyazımızı ihmal etmeyelim.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.