Yol Arkadaşlığı Kutsaldır.
Erbay Kücet Parlamento Dergisi'nde yazdı.
Erbay Kücet
Türkiye Yazarlar Birliği’nin “Pazartesi Sohbetleri” programının konuşmacısı Refah Partisi İstanbul İl Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’dı. “Minareler süngü/Kubbeler miğfer” mısraları Siirt meydanında söylenmemiş, İstanbul Belediye Başkanlığı ve Başbakanlık ortada yoktu. Ayaz soğuğun iliklerimize işlediği, 1993 Ocak ayının Ankara gecesinde birlikte olmuştuk şimdilerin “Usta” sıyla.
O güne kadar Necmeddin Erbakan, Aydın Menderes, Köksal Toptan, Cemil Çiçek, Yıldırım Akbulut, Muhsin Yazıcıoğlu, Hasan Celal Güzel ve Korkut Özal gibi isimleri ağırlamıştık. Yazarların karşısında bu defa ‘Anadolu’nun İstanbul çelebisi’ farklı bir siyasetçi vardı. Dinlediğimde “Kursağında ne varsa dilinde de o var” dediğim bir şahsı tanıma fırsatı bulmuştum o gece. Uzun zaman geçtiğinden konuşulanlardan aklımda kalanları yazacak değilim. Ancak geçtiğimiz günlerde “Bir Liderin Doğuşu: Recep Tayyip Erdoğan” kitabıyla aklıma düşüverdi. Refah Partisi içinde yeni söylemleriyle dikkat çeken Recep Tayyip Erdoğan’ın sorulara verdiği sımsıcak cevaplar karşısında Çetin Baydar’ın ifadesiyle “Sadece partisi değil, hepimizin güzel hizmetler alacağımıza dair bir kanaat yüreğimi ışıklandırdı.” . Aklımda kaldığı kadarıyla o gece “Alternatif liderlik” sorusuna Tayyip Erdoğan inanmış bir insanın feraseti ve aldığı mesuliyetin de idraki ile cevap verirken tevdi edilen görev dışında başka bir hedef peşinde olmadığını izah etmişti. Sohbetin derin konulara girmesi ve açık yüreklilikle verdiği cevapların uzamasıyla İstanbul’a gideceği uçağı kaçıran başkan ile gecenin bir yarısında yenilen yemeği de bahane ederek sohbet konusu daha da özel alana getirmiştik. Onu İsmail Hacıfettahoğlu ile birlikte Söğütözü’nden otobüse bindirip el salladığımda, sanki yıllardır tanışıklığımız olan birini uğurlar gibi olmuştum.
Siyasi hayatımıza adını 27 Mart 1994 yerel seçimleriyle duyuran Recep Tayyip Erdoğan’ın Refah Partisi İl Başkanlığı yaptığı dönemlerin de önemli günler olduğunu belirtmek gerekiyor. Hatta onun gençlik günlerinden başlayarak verdiği siyasal mücadelenin salt İstanbul olmasına rağmen ülke ideallerini aştığını da söyleyebiliriz. 40 yaşında belediye başkanlık koltuğuna oturan Erdoğan cephesinden bakıldığında ise 94 seçimleri yıllar süren siyasi çabanın sonunda hak edilen bir ödüldü. İstanbul'da önce Beyoğlu İlçe Başkanı, ardından 1985 yılında İstanbul İl Başkanlığı ve partisinin merkez karar ve yönetim kurulu üyesi oldu.
Recep Tayyip Erdoğan ile tanışıklığım bu yıllara dayanırken daha sonra Türkiye’nin il ve ilçelerinde yaptığı mitinglerde yol arkadaşlığı yapacağımı nereden bilebilirdim. Ak Parti’nin kuruluş çalışmalarının yapıldığı günlerde TBMM de Amasya Milletvekili Akif Gülle’nin danışmanlığını yaparken 2 Ağustos 2001 de Afyon İkbal Otelinde düzenlenen yeni parti oluşumuyla ilgili çalışmaları ve sonrasında partideki görevimize ek olarak ülke genelinde yapılan mitinglerde “Meydanların Sesi” Recep Tayyip Erdoğan’ı takdim ederek “Beraber yürüdük biz bu yollarda” veya “Haydi Anadolu yol kardeşlik yolu” şarkılarına otobüs üzerinden eşlik etmiştim. Şüphesiz birlikte olduğumuz günlerde birçok hatıramız oldu. Hatıralarımızı derleyip bir araya getirmeyi düşünürken “Bir Liderin Doğuşu: Recep Tayyip Erdoğan” kitabının basıldığını, hatta Türkçe dışında birçok dile çevirisinin yapıldığına çok sevindim.
Yakın tarihimize ışık tutacak bu esere Başbakanın il başkanlığı ve belediye başkanlığı yıllarında da konuşmalarını yazan Hüseyin Besli şair Ömer Özbay’la birlikte imza atmış. Ak Parti’nin kuruluş günlerinde yapılan çalışmalar ve sonrasında Hüseyin Besli ile birlikteliğimiz ‘yol arkadaşlığı’nın da ötesine geçti. Kitapta “Yol kutsaldır. Yolları düz kılan, aşılabilir yapan ise yol arkadaşlarıdır” diyen Besli, Recep Tayyip Erdoğan’ın toplumların tercümanı ve köşeye sıkıştırılan, görmezden gelinen, dışlanma noktasındaki insanların çıkış yolu olan bir lider olduğuna dikkat çekerek temelleri 40 yıl öncesine dayanan bu hareketin, medeniyet yolculuğundaki yol arkadaşlığı olduğuna vurgu yapar.
Onun Kasımpaşa sokaklarındaki günlerinden başlayarak, okul yıllarını, futbol aşkını, siyasete nasıl girdiğine varıncaya kadar birçok olayı tarihi bütünlüğü içinde güzel ve akıcı bir üslupla anlatan kitapta Tayyip Erdoğan’ı liderliğe taşıyan hareketlerin neler olduğunu da öğreniyoruz.
Takvimler 14 Ağustos 2001’i gösterirken Bilkent Otelin salonunda açıklanan partinin adı "Adalet ve Kalkınma Partisi"ydi. Amblemi ampul olan Ak Parti’nin Türk siyasi hayatına giriş yapmasının ardından yaşanılanların perde arkasıyla birlikte anlatılması yakın tarihimizin gerçekleri olarak karşımıza çıkarken, Tayyip Erdoğan’ın yol arkadaşlarının yaşadıkları diğer sıkıntılara da yer verilmektedir. Seçim meydanlarında "kimsesizlerin kimi sessiz yığınların sesi" olarak tanıttığımız liderle ilgili çok özel hatıraların yer aldığı kitap bir ilk olma özelliği taşımaktadır.
Yazımızı “Tayyip Erdoğan 1994’den beri neden seçim kaybetmiyor?” sorusuna Hüseyin Besli’nin verdiği cevapla noktalıyoruz. “Öncelikle, her ortamda sahici davranıyor. Vatandaşa temas etmesini biliyor ve bu temas sonucunda mutlaka olumlu bir sonuç alıyor. İnsanlar onu kendilerinden biri olarak görüyor, Tayyip Erdoğan'ın başarısını kendi başarısı olarak algılıyor. Teorik tartışmalarla vakit geçirmiyor. Denediği ve birebir sonuç aldığı yöntemlerin takipçisi oluyor ve bunu da sürekli geliştiriyor.”
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.