Safa Asya
Yeni anayasa nasıl olmalı
Tarihimizde ilk defa sivil bir anayasa yapıyoruz. 1924,1961 ve 1982 anayasaları hep bir askeri dönemin ürünü olarak ortaya çıkmış ve halkımız da sözkonusu dönemlerin kargaşasından kurtulma noktasında durulmanın bir sebebi olarak bu anayasalara destek vermiştir.
Çünkü halkımız daima istikrarın,iç barışın ve huzurun korunmasından yana olmuştur.Yeni yapılacak anayasa da herhangi bir oldu bittiye getirilmeden,acele etmeden tüm kesimlerin ve de özellikle herşeyin en iyisine layık olan bu milletin desteğini alacak şekilde tam bir milli mutabakat anayasası olmalıdır.
Anayasa yapmak gerçekten kolay iş değildir.Sadece çaba yetmez aynı zamanda cesaret de ister.Bu nedenle gösterilen kararlılığı takdir etmek ve desteklemek gerekir.Kanun koyucular çok kapsamlı bir ön çalışma ile herşeyden önemlisi ciddi bir samimiyet ile işe sarılmalı ve dünyanın hiç bir ülkesine,hiç bir milletine nasip olmamış güzellikte bir anayasayı refedanduma getirmelidirler.
Yeni anayasa yapılırken şekil ve kapsam bakımından çok iyi araştırılmalı ve milletimizin eğitim seviyesi,sosyal ve kültürel özellikleri de dikkate alınmalıdır.Anayasa şekil bakımından okumaya mesafeli olan vatandaşlarımızın da okumasını sağlayacak kadar kısa,eğitimsiz bir kişinin de kolaylıkla anlayabileceği kadar sade,lafzı ve manası itibariyle hiçbir tartışmaya meydan vermeyecek kadar açık ve yargı organlarını kararsızlığa düşürmeyecek kadar da kapsamlı olmalıdır.
Anayasa kapsam bakımından önceki anayasalarda bulunan değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen amir hükümleri aynen muhafaza etmeli ve devletin milleti ile bölünmez bütünlüğünü tartışmaya açacak boşluklar içermemelidir.Devletin devlet organlarının ve vatandaşların görevleri ile birbirlerine karşı hakları daha kısa,daha belirgin ve bireysel özgürlükleri daha da genişletecek şekilde düzenlenmelidir.
Vatandaşların inanç,teşebbüs ve ifade hürriyetleri genişletilmeli ama devletin bölünmez bütünlüğüne karşı olan her inanç,her teşebbüs ve her ifade ağır cezayı gerektiren suç olarak anayasada yer almalıdır.
Çünkü bu özgürlükler vatandaşların devlete karşı değil birbirlerine karşı olan hakları olup zaten devlet güvencesindedir.''Devlet güvencesinde değil hatta devlet buna karşı'' denilen türban gibi bireysel özgürlüklerin sınırlanması ise anayasada inanç,teşebbüs ve ifade hürriyetlerinin tanımının açık olarak yapılmamasından kaynaklanmıştır.Anayasada açık olarak tanımlandığı takdirde devlet güvencesine girecektir.
Ama yeni anayasayı basit bir türban meselesine indirgemek hem yeni anayasaya,hem onun için çaba sarfeden insanların emeklerine karşı yapılacak büyük bir ayıp olur.
Anayasa genel olarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin milleti ile birlikte bir bütün olarak gerçekten çok gelişmiş bir super devlet olması için tüm yolları açmalıdır.Ülkenin gerilemesine ve küçülmesine neden olabilecek tüm yolları kapamalıdır.
Bilimsel gelişme,ekonomik büyüme,halkın sosyal refahı,eğitim ve sağlığı,tarihi,ahlaki ve manevi değerleri,milli gelirin adil dağılımı,stratejik sektörler,milli servetimiz ve devlet malının korunması anayasa ile garanti altına alınmalıdır.Yabancı sermayenin sınırları da çizilmelidir.
Dünyadaki tüm devletlerin en önemli sorunu icra ile denetim arasındaki dengesizlik yada sürekli denetimin olmayışıdır.Bugün super güç ABD de bile kesintili bir denetim sistemi olan yargısal denetimin dışında her hangi bir denetim sistemi yoktur.Bu yüzden ABD başkanları ülkelerini Irak bataklıklarına bile atabilmektedir.Her ne kadar ülkemizin çok partili siyasi sistemi ABD 'nin sisteminden farklı ise de denetim yönünden neredeyse aynıdır.
Yeni anayasa bu açıdan bizim için büyük bir fırsat olabilir.Sürekli denetimin sağlanması için pasifize edilmeye ve sembolik hale getirilmeye çalışılan Cumhurbaşkanlığı makamı sürekli denetim organı olarak çok uygundur.Yapılması gereken sadece tüm denetim birimlerinin doğrudan Cumhurbaşkanına bağlanmasıdır.Tüm icra birimleri de doğrudan başbakana bağlı olacak ve icra icra ile denetim de denetim ile tam yetkili olacaktır.Hem yetkisizlikten yakınan icra tam yetki almış olacak hem de azgelişmişliğimizin en önemli sebeblerinden sayılan denetim sürekli hale gelecektir.Ayrıca valiler ve kaymakamlar denetimin yerel temsilcisi olarak doğrudan cumhurbaşkanına,belediye başkanları da icranın yerel temsilcisi olarak doğrudan başbakana bağlanmalıdır.Mahalle muhtarları da icra bakımından en yakın belediye başkanının,denetim bakımından da bağlı olduğu kaymakamlığın yerel temsilcisi olabilirler.
Tüm üst düzey atamalar TBMM'nin onayı ile olmalı ve TBMM Cumhurbaşkanı,Başbakan ve yüksek yargı da dahil olmak üzere belli çoğunlukla her kamu görevlisini görevden alabilmelidir.Belki de bu öneri için''yeni bir sistemdir dünyada eşi yoktur'' denilecek ama bu milletin de dünyada eşi yoktur ve her şeyin en iyisine layıktır.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.