YÖNETİM SİSTEMİ MACERAMIZ

Şazeli ÇÜGEN

 

TÜRKİYE 2017 yılbaşı tarihi itibariyle komisyonlarında tartışarak parlamentosunda onayladığı yeni ANAYASA paketi için REFERANDUM kararı vererek YÖNETİM modelini yenilemek üzere yeni bir anayasal SÜRECİ başlatmış bulunmaktadır. Bu vesile ile bilgilendirmek için yakın tarihimizin yönetim SİSTEMİ ve ANAYASA modellemelerinin macerasını da kısaca özetlemek istiyorum. 

1876 tarihi 

 l. MEŞRUTİYET in ilanı ile başlayan süreçte artık Osmanlı hanedanlığı yönetiminden MEŞRUTİ yönetimlere geçişin başlangıç tarihi olarak kabul edilir ve kozmopolit TEMSİLCİLERDEN oluşan ilk MECLİS istişari bir mekanizma olarak hayatımıza girmiş olur. Ancak 1877-78 Osmanlı Rus harbi neticesinde bu kozmopolit istişari parlamento feshedilir ta ki 1908 ll. MEŞRUTİYETİN ilanına kadar. 

1908 tarihi 

ll. MEŞRUTİYET in ilanı olup mülkiye tıbbiye ve harbiye kadrolarınca kurulan İTTİHAD ve TERAKKİ partisinin azınlıklarla yaptıkları derin ittifaklar neticesinde ASKERİ bir DARBE akabinde saltanat yıkılır hanedanlık sona erer ve ll meşrutiyet ilan edilir. Yine kozmopolit temsilcilerden oluşan istişari ll. meşruti MECLİS teşkil edilir ta ki 1912 balkan 1914-1918 birinci cihan harplerinden mağlup olarak çıkış ve Osmanlının parçalanışına kadar olan süreç te temsilciler MECLİSİ yine hayatımızda olmuştur. 

1918-1920 tarihi 

KURTULUŞ savaşı olarak başlayan süreçte son Osmanlı MECLİSİ mebussan ı İstanbul un işgali nedeni ile Ankara’da toplanır ve arkasından ilk MECLİS FESİH edilerek ikinci MECLİS in atama usulü ile teşkil edilmesi neticesinde 1920 tarihinde imzalanan LOZAN senedi ile bağımsızlığını ilan eden TÜRKİYE hükümeti 1921 teşkilatı esasiye kanunu ile 1923 CUMHURİYETİN ilanına kadar devam eder. 

 lll. MECLİS 1924 tarihinde yeni bir anayasa yapar ve bu anayasa ile TEK PARTİLİ meclis hayatımız başlamış olur ta ki 1946 açık oy gizli sayım metodu” ile yapılan seçimlerine kadar. Bu seçimlerde oylar gizli sayım yapıldığından tek partili sistemde şefin partisi iktidarı hile ile kazanmış oluyor. 

1950 tarihi  

TÜRKİYE cumhuriyeti demokrasi tarihinde ilk PARLAMENTO deneyiminin başlangıç tarihi olarak kabul edilir. Çünkü seçimlere ÇOK PARTİ girmiş gizli oy ve açık tasnif yöntemi uygulanmış ve neticede 30 yıllık tek partili şeflik yönetimi el değiştirmiş idi. Ancak çok partili DEMOKRİTİK hayat 1960 askeri darbesi ile başbakan ve bakanların idam edilmesi ile yeniden vesayetçi EVRESİNE girmiş oluyordu.  

1961 tarihi 

1960 ihtilalini yapan asker sivil siyasi bir elitin yaptığı DARBE neticesinde 1961 tarihinde kurucu meclis ile egemenliği devletin kurumları arasında pay eden VESAYET odaklı yeni bir anayasa ile adına demokratik parlamento sistemi denilen çok partili kargaşa ve kaos dönemi 12 eylül 1980 askeri DARBESİNE kadar devam edecektir. 

1982 tarihi 

1980 askeri darbesinden sonra yine adına kurucu meclis denilen asker bürokrat elitler tarafından CUMHURBAŞKANLIĞINI çok büyük yetkilerle donatan 1982 anayasası ile ÇİFT BAŞLI yeni bir demokratik parlamenter sistem ile yine inişli çıkışlı kaos ve kargaşa dönemlerini yaşayarak adeta bir YAMALI BOHÇA haline gelmiş 12 EYLÜL darbe anayasası ile 2017 nin PARLAMENTOSUNDA aldığı REFERANDUM kararına kadar olan süreci içine alan dönem bizim kuşakların yaşadığı dönemdir. 

Yukarıda beş paragrafta özetlemeye çalıştığım MECLİS ve ANAYASA maceramızı 1876 tarihinden başlatırsak 140 yıllık bir deneyimi eğer 1908 tarihinden başlatırsak 109 yıllık süreci adına PARLAMENTER demokratik sistem dediğimiz TEK PARTİLİ dönemler dahil olmak üzere ve iki kez ASKERİ DARBE yemiş MİLLETİN egemenliğini VESAYET kurumları ile paylaşmış iki başlı çok başlı KAOTİK dönem uygulamaların adı sizce nedir acaba diye sormaktan da kendimi alamıyorum. 

ŞİMDİ 

 17. 04. 2017 tarihinde yapılacak HALK OYLAMASI ile TÜRKİYE cumhuriyeti hükümeti ilk defa SİVİL bir anayasa ile yeni bir YÖNETİM modeline geçme süreci içine girmiş bulunmaktadır. 

Burada bir açıklama yapma durumundayım. 

Maalesef TÜRKİYE siyasi partileri konuyu EVETÇİLER ve HAYIRCILAR kampanyasına dönüştürecek suçlayıcı bir üslupla konuyu vatanseverlik ya da vatana ihanet dili ile medyada ve de meydanlarda tartışmaya açarak haykırmaya başladılar. 

 Başta Ana MUHALEFET olmak üzere tüm bölük pörçük siyasal partiler: Bu yeni anayasa ile yeni bir tek adamlık DEVLET modeli dayatılmamaktadır REJİM değiştirilmekte ÜLKE bölünmek istenmektedir. Ortak paydalarımız yok edilerek BEKA davamız tehlikeli maceralara sürüklenmek istenmektedir denilerek algı yönetimi yapacak şekillerde argümanlar ortaya koymaktadırlar.  

Bence 

 KONUYU bağlamından kopartarak suçlayıcı karalayıcı ve ötekileştirici bir siyasi dil kullanarak ülkenin kutuplaşmasını milletin kamplaşmasını amaçlamak TÜRKİYE Yİ tehlikeli badirelere sürüklemek olacaktır. Siyasi tarafların ve milletçe hepimizin böylesine bir girdaba kapılıp sonucu karanlık olacak tehlikeli badirelere sürüklenmemesi için sağduyulu olması ve soğukkanlı davranması gerekmektedir. 

Zira yaklaşık bir asırdır inişli çıkışlı olarak ve darbelerle inkıtaa uğratılan yönetim sistemi tam anlamı ile bir PARLAMENTO sistemi değildi. Üstüne üstlük adına parlamenter denilen bu sistem de bidayette İNGİLİZLERİN Lozan ile dayattığı bir model idi neticede hiçbir kutsiyeti de yoktu. 

Malumunuz olduğu üzere 15 asıl 3 geçici madde ile referanduma sunulan bu ANAYASA teklifi ile TÜRKİYE cumhuriyetine yeni bir YÖNETİM modeli getirilmek istenmektedir. Asıl mesele rejim değişikliği ya da vatana ihanet denilen ülkenin baka ve bölünmesi meselesi asla değildir. 

  1. DEVLET modelleri 1. Birleşik devlet 2.Üniter devlet 3. Bölgesel devlet- federatif devlet modelleri olarak halen dünyada uygulanmaktadır. 

  1. YNETİM modelleri 1. Parlamenter sistem 2. Yarı başkanlık sistemi 3. Başkanlık sistemi olarak hali hazırda BM üyesi olan ülkeler arasında uygulanmaktadır. 

Bu tabloya göre TÜRKİYE cumhuriyeti bu yeni anayasa referandumu ile yeni bir DEVLET modeline değil yeni bir YÖNETİM modeline geçiş için yapılacaktır. Bu yeni YÖNETİM modelinin adına da partili CUMHURBAŞKANLIĞI sistemi denmektedir yani BAŞKANLIK sistemi modellerinden Türkiye ye has bir BAŞKANLIK modeli seçilmiş olmaktadır. 

BEN burada böylesi bir süreci başlatıp aktif rol aldığından dolayı MHP lideri Sayın DEVLET BAHÇELİ ve ekiplerine çok çok teşekkür ediyorum. Çünkü ÜLKEYİ bir sistem karmaşasından ve de YAPISAL kaos ortamlarından çıkış için çok önemli bir hamle yapmış olduğunu düşünüyorum. 

Zaten hâlihazırda 2007 tarihi itibariyle TÜRKİYE, cumhurbaşkanını HALKIN seçmesi ile hem fiilen ve hem de hukuken “partili CUMHURBAŞKANLIĞI sistemine” girmiş bulunuyordu. 

 Ancak sıkıntı ve problem ÇİFT başlı bir yönetimin olması idi. Çok yetkili icracı Cumhurbaşkanı ve Başbakan ve bakanlar kurulu ile ÜLKE iki başlı bir yönetim modeli ile yönetiliyor idi. Bu gün için sorun teşkil etmeyen bu İKİLİ YAPI ilerde TÜRKİYE NİN başını çok ağrıtacağını söylemek şimdiden kehanet olmasa gerektir. 

Sonuç olarak 

Bu NEDENLERLE sınırları çizilmiş çerçevesi oluşturulmuş yeni anayasa taslağı ile ve yapılacak REFERANDUM neticesinde TÜRKİYE NİN yeni bir “kurumsal liderlik” dediğimiz YÖNETİM modeline geçmesini benimsiyorum. 

 Çünkü MİLLET olarak artık bu yamalı bohça haline getirilmiş yamalık tutmayan eskimiş İNG elbisesini ve köhneleşmiş sistemin ve de YAPISAL siyasi marazları olan bu eski modelin değişmesi zamanı çoktan gelmiştir diye düşünenlerdenim. 

Ben sade bir vatandaş olarak  

Askeri ve bürokratik vesayet odaklarının oluşmasını istemiyorum. Yapısal HÜKÜMET krizlerinin ve muhtemel kaosların çıkmasını istemiyorum. Ben kutuplaşma ve kamplaşma istemiyorum. 

Ben geleceğimiz için çocuklarımızın istikbali için ülkemizin büyümesi gelişmesi refahı ve de güvenliği için iyi güçlü şeffaf ve de denetlenebilir adil bir YÖNETİM modeli taraftarıyım. 

 Kısaca ben ADİL bir yönetim sistemi güçlü bir EKONOMİ tarafsız ve bağımsız bir YARGI bilge bir YASAMA ve şeffaf bir HUKUK devleti istiyorum. 

ANCAK: İyi bir PARTİLER yasası iyi bir SEÇİM sistemi ve de iyi bir meclis iç TÜZÜĞÜ getirilmek kayıt ve şartı ile…