YETER ARTIK EVLENDİRMEYİN
Bu haftaki yazımı sizlerle paylaşabilmek için elime kağıdı kalemi aldım ve şu an aklımdan onlarca konu geçiyor. Bakalım kalemim beni, dolayısıyla da siz okurlarımı nerelere sürükleyecek, nelerden bahsedecek.
Yazıma başlamadan az önce fonda Fatih Kısaparmak ve Şebnem Kısaparmakın Bir kere sevdaya tutulmaya gör isimli şarkısı ve o güzel şiirleri çalıyordu. Bu güzel melodi ve şiiri öylesine beğenirim ki o büyülü dizelere kapılıp gitmemek elde değil. Tabi bu eseri icra edenler geldi bir an aklıma. Yıllardır hiç de alışmadığımız (en azından görüp izlediğimiz kadarı ile) sanat camiası içinde olup da böylesine bir aile hayatı olan sanatçılarda olduğunu düşündüm. Allah bir ömür boyu mutluluklar versin. Dolayısıyla sanat camiası, görsel basın derken aklıma birden şu meşhur evlendirme programları geldi. Ne günlere kaldık demekten kendimi alamadım.
Öğlen kuşağında televizyonu açtığımızda karşımıza bir çok kanalda çıkan evlendirme programlarına rastladığım birkaç zamanda göz attım. Evlenmek için gelenlerin bazı diyaloglarına şahit oldum. Bir çoğu para, mal mülk, ev, güzellik/yakışıklılık peşinde. Bu kadar mı ayağa düştü bu kutsal kurum. Bu nasıl bir dejenerasyondur, çocuklarımıza böyle mi örnek olacağız. O küçücük yüreklerinde, zihinlerinde evliliğin böylesine bir pazarlık olduğunu düşünmeyecekler mi? İleride evlenmek istediklerinde bu programlardan küçük de olsa bir şeyler bilinçaltlarına yerleşmiş bir şekilde seçim yapmayacaklar mı? Reyting uğruna bu kutsal kurumun böylesine ayaklar altına alınmasına ve çocuklarımızın zihinlerinin bulandırılmasına kimsenin hakkı yok.
Bizim bildiğimiz evlilikler sevmeden olmaz, insanlar önce birbirlerini tanırlar, gönül işidir evlilik. Maddi bir pazarlık değil. Görücü usulü evliliklerde de ilk etapta insanlar birbirlerini tanımıyorlar fakat bunun içinde öyle yerleşik bir düzen var ki. Söz, nişan dönemi gibi. Ama şimdi ne hale getiriliyor evlilikler, milyonların gözü önünde, edepten yoksun tavırlarla, pazardan meyve seçer gibi eş seçerek. bunu beğenmedim, ben yenisine bakayım diyerek. Yapmayın ne olur. Evlilik bu değil. Aile hayatı böyle kurulamaz. Böyle yozlaşır toplumumuz. Türkiye aile yaşantısı olarak dünyaya en iyi örnek ülkedir, bunun başında elbette inançlarımız, örf ve ananelerimizde yanlışlık olmaması yatar. Şimdi böylesine bizden uzak programlarla yapılmak istenenin, Türk aile yapısının temelden sarsılmasına zemin hazırlanması gibi oyunlar oynandığını düşündürüyor.Temeli sağlam atılmayan yapı ne kadar dayanır. Yıkılmaz mı en küçük sarsıntıda. Bizim aileye verdiğimiz önem böyle programlarla maalesef çok yara alıyor. Temeli zayıf atılmış düzenler kuruluyor. Bu oyuna gelmeyelim lütfen. Biz yine bildiğimiz gibi evlenelim. Evlendirelim.
Ayrıca Rtükün yaptığı bir araştırmanın, evlendirme programları ile ilgili olan kısımlarını sizlere aktarmak istiyorum.
Televizyonlarda yayınlanması istenmeyen program türleri sıralaması şu şekildedir: %63 ile kadın kuşak-izdivaç programları... Şunu da hiç anlamıyorum neden böyle programları sadece kadınlar izlermiş gibi kadın kuşak programları derler bu da tartışılması gereken başka bir konu. Başka bir yazımda inşallah.
Son olarak söylemek istediğim, evlilik ciddi ve çok kutsal bir kurumdur. Reyting uğruna bazen de gerçekten kendisine bir eş aramak için gelen masum insanları kullanmayın, öz değerlerimizi ayaklar altına almayın, hatta , yeter artık evlendirmeyin.
Not: Sayın Prof. Dr. Mehmet Gürola Çubuk Haber ailesine hoş geldiniz diyorum.