Yeşil Çubuk Daveti

 

 

Mevla"mıza binlerce şükür ve selam olsun yeniden bahara kavuşturdu bizleri. Çubuk inşa-Allah geçen seneki gibi bir kuraklık yaşamaz bir daha. Parklarda, yollarda yılların ağaçları kurudu telef oldu.

 

Maalesef bu kış mevsimi de kuru geçti. Ümidimiz bahar rahmet dolu olsun. Bizlerde insanlar olarak üzerimize düşen kulluk görevimizle karşılıksız bahşedilen toprağımıza sahip çıkalım. Emanete ihanet etmeyelim. Belediyemizin "YEŞİL ÇUBUK" sloganının içini dolduralım. Milli değerlerimiz, mirasımız ve inancımız bize ağaç dikmeyi öğütlüyor, korumayı emrediyor. Dağdaki en ücradaki bir ağaç bile faydalana kuşlar, böcekler ve yolculardan dolayı sadakayı cariyedir. Ama her mevsiminde unutuyor ve gelecek seneye erteliyoruz fidan dikme işini.

 

Bu günlerde ağaçlara su yürüme zamanı ve gecikmeden ağaç dikmeye başlamalıyız. Yıllardır klişe olarak resmi mercilerimizce nisan ve mayıs aylarında görev sorumluluğu kalksın diye, bazen de siyasilerce reklam olsun, diye ağaç dikme törenleri yapılır. Genelde de bu fidanlar tutmaz. Belki sonrasında gerekli bakım olmadığının da tutmuyordur. Ama mevsiminde olmadığı için de susuz kalıyor. Esenboğa Hava Limanı yoluna dikilen ağaçların ve peyzaj çalışmasının, ihtimama rağmen zamansız dikilmesinden telef olanlarını ve yenilenmelerini çok gördük. Emeğe ve fidanlara yazık oluyor tabi.

 

Kavak ağacı gibi şehir altyapı ve insan sağlığına alerjik yönden sakıncalı ağaçlar dışında binalarımızın bahçeleri meyve, parklar ve yol kenarları çam, at kestanesi, ıhlamur tarzı boylu fidanlarla süslemeliyiz. Yöremizin özelliğine göre Tarım İlçe, Belediyemiz ve Orman İşletme planlama ve seçim yapsınlar. Belediyemiz icranın başında olsun. Bu sene kulluk görevimizi hakkıyla yapalım ve kuraklıkla ilçe olarak bilinçlice savaşalım.

 

Ama biz ne yapıyoruz? Son beş yıldır ağaçlı bahçelerimize hızla kıyarak, yerlerine betonarme binalar dikiveriyoruz. Maşa-Allah imar planımız da sağlıksız ve çarpık şehirleşmeye o kadar elverişli ki, sokaklar ve caddeler keşmekeş içinde değişim geçiriyor. Yıkılan bahçeli ve ağaçlı evlerin yerine yapılan binalarda yeşil alan bir yana ağaç dikilecek yer bırakılmıyor. Aslında müteahhitlerin de işine geliyor. Planlı bir bahçe ve otopark düzenlemesi yerine otopark adı altında etrafı hafriyat artıkları, çakıllı beton bloklar ile bahçesiz binalar üç beş lira daha az maliyetli oluyor. Cumhuriyet ve Yavuz Selim Mahallelerimiz bu trajediyi en hızlı yaşayan bölgelerimiz.

 

Ağaç bir kültürdür. Atalarımızdan miras kalanları hızla tükettik ama yerine yenilerini koymuyoruz. Yeşil Çubuk diyoruz ya, bu hız ve planlamayla giderse park ve yol kenarlarından başka yeşillik kalmayacak. Kurak yazlarda onlar da kavruluyor, Bozkır Çubuk olacağız.

 

İlçemizden başlayarak Belediyemiz ve Orman İşletme liderliğinde, okullarımızın ve halkımızın katılımıyla planlı ağaçlandırma kampanyası başlatalım. En azından bahçesi bulunan herkes belediyemizin belirlediği fidan türlerinden yeterince ve uygun yere boylu fidan diksin. Park olması ve okul yapılması planlanan bölgelere şimdiden planlama doğrultusunda ağaçlandırma yapılsın.

 

İlçemizin Baraj tarafına doğru seçilen bir bölgede her gün bir okulun öğrencileri ağaç dikme şenliği düzenlesinler. Belediyemiz kazı ve taşımacılık işini üstlensin, öğrencilerimize fidan dikme işi doğru şekilde anlatılsın ve uygulamalı ağaç ve vatan sevgisi işlensin. Bir gün çocuklarımız ve gençlerimiz serbest kıyafetle fidan dikme sevincini yaşasınlar. Bir gün derslerden yoksun olmalarından çok daha fazlasını hem kendileri hem vatanımız kazanacaktır. İdarecilerimize duyurulur. Onların da bizimde hatıra ormanlarımız olsun şu cennet vatanda.

 

Bastığın yerleri “toprak!” diyerek geçme, tanı:
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda!
Canı, cananı, bütün varımı alsın da Huda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.

 

Derken şair CENNET VATAN için bütün güzellik ve özellikleriyle toprak anamız, demek istememiş mi? Anarken şehitlerimizin de hakkını vermek gerekmez mi?

 

Yoksa sonuç kuraklık olacak. Biz nankör olursak, nimetlerin kıymetini bilmezsek, yok ettiğimizi yerine koymazsak, hangi yüzle yağmur dualarına çıkacağız.