YENİ ÇİMDER; AÇILIM MI BLOKAJ MI?

Şakir Arıkan

YENİ ÇİMDER; AÇILIM MI, BLOKAJ MI?

Bir dostumun yıllar öncesinde Fethullah Gülen liderliğindeki hareketi değerlendirirken söylediği notu hep kayda değer bulmuşumdur: “Gerçeğinin yerini dolduran, ortalama halkın çoğunluğunca hüsnü kabul  gören imitasyon yapılar, asıl hareketi, hedeften ve kitlelerden uzaklaştırıp  tampon ve blokaj vazifesi görmektedir”.  

İyi niyetli görünen, güzel sözlerle süslenip, güçlü hatiplerce  yönetilen her cemaat hareketini veya yapıyı bir de bu gözle görmeye çalışırım.  Bugün örgüt suçuna sokulan , o gün Neo-Nurculuk olarak MTTB, Akıncılar gibi İslami hareketlere karşı desteklenen Cemaatin mahiyeti, yıllarca gerçek İslami düşüncenin önüne set çektiği ve kitleleri farklı mecralarda oyalayıp yönlendirdiği gerçeği o gün az bilinse de,  bugün artık herkesin malumu. Dünyaca tanınan başka bir düşünür dostum da “bir işin en iyisini yapamayacaksan hiç başlama daha iyi. Daha iyi yapacak olana  da engel olma” der.

Yeni ÇİMDER’in kuruluş şekline, kurucu ekibine, hakim anlayışa,   gizli gündemi varmışçasına sırıtan davranışlarına bu bağlamda bakarken ciddi tereddütlerimiz oldu.  Mülayim diye gördüğümüz insanların ben yaptım oldu tarzı davranışalarını başka türlü nasıl izah ederdik yoksa. Sonuçta  benim gibi bir çok insan “bir görelim” diyerek;  hüsnü niyetle,  hüsnü kabul   göstererek,” kervan bazen yolda düzülür” diyerek  ÇİMDER’in çalışmalarına ya katıldı ya da su vermeye çalıştı. 

Peki bu kervan hedefe varacak mı, yoksa hedefin etrafında oyalanıp duracak mı?

Bu yazımızın amacı yapıcı bir özeleştiri getirmek,  ümittir ki, ÇİMDER Yönetimine  ve de camiaya tavsiyelerde  bulunmak,  gittikçe yozlaşan özellikle genç kuşakların kazanımı anlamında sorular sorarak gerekli araçların temini ve oluşumu için görüşlerimizi paylaşmaktır. Başka da bir anlam asla yüklenmemeli.

ÇİMDER’in güçlü bir potansiyelle  yerel, hatta ulusal çalışmalar bakımından kapasitesinin yüksek olduğunu ilk yazımızda belirtmiş; bu  derneğin camianın beklediği reflekslere sahip ve mahalli anlamda sürükleyici bir rolünün  olduğu/olması gerektiğini söylemiştik. ÇİMDER’in bu potansiyeli kullanılabilmesi için sadece hizmet odaklı, bilinçli  kurgulanmış ve enerjik bir yapısının olması, aynı zamanda   entellektüel sermayeyi, yani insan kaynağını harekete geçiren güçlü ve uygulanabilir  bir eylem planına da sahip olması gerekir. Bu tür sivil toplum kuruluşları için insan kaynağı en önemli sermayedir.

İmam hatip camiasına önderlik edenlerin en önemli hasleti hasbilik olmalıdır. Bir yerde samimiyet ve şeffaflıktan güç alan rahatlık yoksa organizmada arızalar ve erozyonlar oluşmaya başlar. Bir de bastırmaya çalışılan köylü hasetliği, özel misyonlar ve  gizli ajandalar sırıtmaya başlarsa, akabinde  dökülmeler gelir, korozyonla eriyip gidersiniz. Siz erirsiniz de, buna A şahsı , B şahsı deyip geçemezsiniz, bu erimeden en büyük zararı camia görür. O nedenle bu tür yüklenimler önemli sorumluluklar da getirir.

Dinamizm. Çağımızın en önemli silahı. Aynı anda 4-5 işin yapıldığı/takip edildiği bir çağda gençliğe ulaşabilmenin olmazsa olmazı. Peki  yirmi beş (25) kişilik  yönetimin yarıdan fazlası yaşı elli(50)yi geçmiş kişilerden olursa,  üstüne üstlük bu yönetimin yarısının da yeni mezunlarla yaş farkı otuz beşi (35)’i bulan ilk mezunlardan , beş(5) kişilik başkanlık/icra kurulunun tamamı yine ilk mezunlardan olursa  kuşaklar arası  dinamizmi,  tüm mezun ve bunlara şamil mensubları kapsayacak entegrasyonu ve katılımı nasıl sağlayacaksınız? Nostalji klubü görüntüsü verirken genç kuşaklar nasıl kazanılacak.

Her hangi bir pozitif sayı sıfırdan büyüktür.Camiayı atalet döneminden çıkarıp iftarda bir araya getirmek, her ay doğrudan veya çatı örgüt olarak iyi kötü bir-iki çalışmada bulunmak mutlaka kayda değerdir. Amenna! Bununla birlikte bu çalışmalara kalite  ve nitelik kazandırarak hem camia, hem de Çubuk tarafından sürekli artan katılım  sağlanır. Ancak doğru hamleler,  doğru ekiple gelir. Bu toplantılarınıza yeni kuşaklar,  son 20-25 yılın öğretmenlerinden kaç kişi geliyor diye bakmak lazım.  Maalesef bırakın üçüncü şahısların ilgisini çekmeyi, eğer halen bu faaliyetlerinize bir kez dahi katılmamış yöneticiler varsa oturup düşünmek lazım, “ Biz neyi yanlış yaptık, neyi eksik  yaptık” diye?

Bu gerçekler ortada iken, eli kalem tutan birilerine  tanınmış bir yazarın programına katılımın azlığını izah için “değerli boş sandalyeler” “ değerli kemik yapı”  haberleri yaptırarak teselli bulmak ise ayrı bir psikolojik vakadır ama geçelim.

Analiz ve değerlendirmenin ötesinde ÇİMDER ile imam hatip camiası için neler yapılabilir, nasıl yapılabilir ile alakalı da mutlaka söyleyecek önerilerimiz var.

İmam hatip mezunu kişilerin ülkenin en tepelerinde yer aldığı ve oralardan camianın ayağa kaldırılmaya çalışıldığı bir dönemde, bu çalışmada bulunulan üst kuruluşlar ile  daha fazla gecikmeden işbirliğine gidilmeli, ülke genelinde kurumsallaşarak yayılan sinerjiden faydalanılmalıdır.

Çubuk Akademi benzeri bir çalışma, spesifik ve etkin  bir program ile imam hatip bağlamında   bu tür projelere hevesli olduğunu bildiğim okul idarecileri dayanışma içinde ÇİM-DER Akademi olarak uygulanmalı veya uygulanan benzeri programlara iştirak sağlanmalıdır.

Yüzlerce derneğin yapageldiği veya yapmaya çalıştığı,  maalesef Çubuk’ta yapılmayan bir çok faaliyeti sıralamaya gerek duymuyorum. Yönetimin kuşaklar arası geçişi sağlayacak şekilde gençleştirilmesi ise zaten bu yazının ana mesajı.

Bunların dışında önerilebilecek çoğu orijinal bir çok çalışma var; yazarlık atölyesi, dil atölyesi, sanat atölyesi, spor atölyesi, meslek atölyesi vs  ama bunlar hep insanla ve de özellikle insanın keyfiyeti ile olabilecek şeyler.

Kısaca  imam hatip camiası bu ülke için çok önemli ve üzerinde hassasiyetle durulması gereken bir nüve. Çubuk’ta 28 Şubat döneminde,  Durali Somuncu’nun liderliğinde  varlığından  ve değerlerinden dahi ödün vermeyen ve sonrasında gittikçe büyüyen okullar ile beslenen bu  nüvenin okul ve okul sonrası aidiyetinin korunması için ÇİMDER çok önemlidir. ÇİMDER bu aidiyet ve ünsiyete nitelik kazandırılması için camiaya blokaj değil, açılımla önder olmalıdır.

Ülkenin ve de camianın Reisi “o gün bugündür” deyip kuşakları ileri doğru harekete geçirirken, biz bugünü otuz yıl öncesine endeksleyip, vasatı muhafaza etmeye vazifelendirilemeyiz, biline!