Dünyanın jandarması benim! Benim korucubaşı! İstediğim yere konar, istediğim yerden kalkarım. Paşa paşa yaşarım, dilediğimce at oynatırım yeryüzünde!
Düşmanımı dost gösterir, "görünür" yardımı engellerim. Gücüm yetmez, "görünmez kuvvetler"e. Gazetelerim, ithal muallimlerim, hafiyelerim var benim. Harfiyyen uyarlar, emirlerime. Bedrin Arslanları"na gönül vermeye kalksın dünya halkları, feryadı bastırırım:
Kabil"dekini ben kurdum, derim; Peşaver"dekini de Sana"daki de benim adamım, Kerbela"daki de
Akıl dumura uğrar böylelikle. Sözüm ona "İman ettik!" diyenler:
"Bakın şu baldırıçıplaklara! Hak nizam kuracağız, diyerek dolaşıyorlar ortalıkta!" serzenişiyle kahvelerini yudumlarlar, CNBC ekranında.
Kitaplarında yazar oysa:
"Ey iman edenler! Eğer bir fasık, size bir haber getirirse, onu 'etraflıca araştırın'. Yoksa cehalet sonucu, bir kavme kötülükte bulunursunuz da, sonra işlediklerinize pişman olursunuz."
Halbuki fasık da biziz, nifak ehli de. Bırak "etraflıca" araştırmayı, zahmet edip tanımaya çalışmazlar kardeşlerini. Korkmazlar cehaletten. Sakınmazlar, "bir kavme kötülük etmekten". Ama "pişman olacakları" kesin.
Buna rağmen zanda bulunurlar. Açıkça destek veren, zalime "zalim!" diyemeyen şaklabana şaşmazlar da, beş dakika sonra şehadete koşacak erlerine ta"n ederler, utanmadan.
Biz de, fırsat bu fırsat; geçiririz, yurtlarını başlarına.
Bir akıllı çıkıp da sorgulamaz: "Yahu kim işgalci, kim yurtsever! Çanakkale"de müstekbire karşı koyarken biz de mi işbirlikçiydik, Sütçü İmam, Fahrettin Paşa, Nene Hatun da mı ? Bilmeden(!)
Defterler açıldığında nasıl bakacaklar yüzlerine, şühedanın?
Kendi kahramanlığından kuşkuya düşmeyenler, kardeşlerinin ihanetine nasıl hüküm veriyorlar!
.
Bu engelli zihin ikliminde işimiz kolay! Nasılsa kimse sormuyor:
"Siciliniz bozuk. Kolomb"un anarşistlerisiniz. Yağmaladınız, kocaman kıtayı. Altın arama bahanesiyle zehir aktı, Mississipi. Yurtlarından çıkardınız; Maya"yı, Aztek"i, İnka"yı
"Duman püskürten demir at" köle taşıdı, doğudan batıya.
İki Kore"yi düşman ettiniz, birbirine. Kevgire çevirdiniz Vietnam"ı, napalmlerle. Dağdan gelip bağdakini kovuyorsunuz. Hem üzümü yiyor, hem bağcıyı dövüyorsunuz.
Reelpolitikle zımba gibi oğlanları besleme"ye çevirdiniz.
Böyle gelmiş, böyle gitmez!"
Böyle gitmeyecek elbet! Somali"de, yemeğe ekmeği olmayan kavmin elinden zor kurtulan coni, uslanmamış besbelli! Baksanıza, Kandahar"a gömüyor, kiralık katillerini.
Ajanslara düşüyor, sadece rütbelileri. Üç kuruş için Filedelfiya"dan kalkıp gelenler elli bir yıldızla, Boston"dan kalkıp gelenler bastonla dönüyorlar Yıldızları saymışlar anlaşılan.
Fil vakası tekerrür ediyor, bir kez daha:
"Kabe'yi yıkmağa gelen fil sahiplerine Rabbinin ne ettiğini görmedin mi? Onların düzenlerini boşa çıkarmadı mı? Onların üzerine, pişmiş taşlar atan sürülerle kuşlar gönderdi. Sonunda onları, yenilmiş ekin gibi yaptı."
Yemenli Ebrehe"yi anlatsın, Hudeydeli bir köylü:
Hani yıkmaya gelmişti, yeryüzünün ilk mabedini. Tağut gururu vardı üzerinde. Fil"e bile dinletemedi sözünü. Layığını buldu, sonunda.
Hüküm ebedidir, zulüm geçici. Vakit geldi anlaşılan. Çakılıp kaldığı Kabil"den "Ne yapalım, yeni cephemiz Yemen!" bahanesiyle sıyrılacak(!) Teksaslı.
Ama kuşlar, yuvalarından çıkacakları günü bekliyorlar, on beş asırdır. Afgan ülkesinde kuma saplanan usa, Yemen ülkesinde yeni sürprizlere gebe. Leyla"yı arayan Mecnun gibi kalacak çöllerde!
Ay var ki lafını ediyor Yemen"in. Korku sardı yüreğini, daha şimdiden. Uyanırsa Umman, uyanırsa Kenya, Etyopya D8, D180 olursa !
Yemen, yaman ülkesidir dünyanın. Mazlumların umududur, Veysel Karani"nin hırkasıdır, Kutlu Önder"den hediye! Rüzgarların savrulduğu soğuk çöl gecelerinde, yine bir Hicret gününde O"nu hatırla!