İslam dünyası bu gün ciddi sorunlar yaşamaktadır. Bu sorunların temelinde Batı medeniyetinin dayatmaları göz ardı edilemez. Ancak Müslümanlardan kaynaklanan problemler çözülmedikçe diğer sorunların önüne asla geçilemez.
Büyük medeniyetleri bağrından çıkarmış ve yeniden çıkarmaya gebe, insanlığın kalbi olan bu coğrafyadaki Müslümanların sorunlarının tespit edilmesi gerekmektedir.
Kanserli bir hücre gibi her tarafımızı saran bu sorunlar sürekli güncellenerek artmaktadır.
Önce zihinlere, sonrada bedenlere bulaşmış/bulaştırılmış virüslerden temizlenmek gerekmektedir.
Allah"ın yapmış olduğu yazılım karşısında ki buna fıtrat diyoruz (M.İslamoğlu) virüsler bizi çaresiz bırakamaz. Mesele çözümden önce yaptıklarımızı gözden geçirmekte
Neler yapmadık ki
Ayete"l-Kürsi"de (2:255) unutmadığını ve uyumadığını hatırlatan bir Allah"a karşı uyuyarak ve unutarak yaşamaya başladık. Beklemeye aldık. Nasıl olsa sıkışınca başvuracaktık Var olduğuna iman ettik ama varlığını hissettirmedik hayatımızda. O"nu hissetmeyince başka kapılarda umut aradık Başka diyarlarda platonik aşklar peşinde olduk.
Bir modernite tutkusudur sardı hepimizi. Öncü rolü de aydınlarımız üstlendi. Neticede aşağılık kompleksine kapılmak kaçınılmaz oldu.
Siyasi birçok meseleyi dini bir mesele gibi algıladık. Bu tuzağa düştüğümüzü görenler de körüklediler bu tartışmaları. Hâlbuki aynı macerayı Emeviler"de, Abbasiler"de yaşamıştı bizden önce. Siyasi ayrılıklar dini ayrılığa devşirilmişti. Tarih okuyup ders alacaktık güya.
Ve bazen de samimi olduk. Ancak yetmedi samimiyet. Cahillik sınır tanımadı. Dindarlık adına yaşanılamaz bir din koyduk insanların önüne. Tıpkı Hıristiyanların yaptığı gibi. Dini hükümleri ağırlaştırarak yaşanamaz hale getirdik. Peygamberi öğretiye rağmen kolay olanı zor yaptık. Böylece dini hayatın dışına taşıdık.
Ara sıra da tersinden hareket ediverdik. Sanki örneğimiz Yahudilerdi. Dinimizi basite indirgedik, adeta oyun eğlenceye döndürdük. Adımızın müslüman olduğunu düşünerek veya sadece sünni, alevi olarak vasıflanmanın bize yeteceğini hesap ederek kurtuluşa ereceğimizi düşündük.
Dinimizin üstünlükleri görüp ortaya koymadan mezhep ve meşrebimizle övünür olduk.
İmanın yerini taklite, hakikatin yerini göreceliliğe bırakıverdik.
Değerler fiyata dönüştürdük.
Makamlar ve markalar in takva out oldu.
Kötülük aldı başını yürüdü
Nihayet aklımıza geldi ve sorduk: Bize ne oldu?
Olanlar belli, yapılacaklarda
Herkes imanını güncelleyecek ve kendini ciddi bir virüs taramasından geçirecek.