Şuayip YAMAN
Vatandaş parklarda öncelikle; Güvenlik kulübesi ile birlikte sırtında güvenlik yazan üniforma, elinde jop, belinde silah ve ağzında düdük olan güvenlikçi istiyor. Kamera sistemi sonraki olay...
İlçede sadece ‘Yeşil Çubuk Parkı’ girişinde ve içerisinde Çubuk Belediyesi’nin “Parklarımız 24 saat Kamera Sistemi ile izlenmektedir” yazan tenekeden yapılmış tabelaları var.
Peki diğer parklarda da neden kamera sistemi yok. Oralarda oturanlar da vatandaş değil mi?
“Parkın büyüklüğüne göre kamera sistemi koyuyoruz” derseniz, ‘Doktorlar Parkı’ da büyük orada neden kamera yok?
Hangi park olursa olsun vatandaş öncelikle güvenlikçi istiyor, kamera sistemi olursa daha da güzel olur” diyor.
Park, 7/24 saat bu Kamera Sistemi ile Park ve Bahçeler Müdürlüğü’nden izlenmekte, herhangi bir olay vukuunda buraya başvurulmalı imiş...
Geçtiğimiz günlerde, “Parkta arkadaşı ile birlikte yürüyen bir kişi (S.S. ) nereden geldiği belli olmayan bir kurşunla ayağından yaralanmıştı.” Bakalım bu kameralardan olayın fail veya failleri tespit edilebilecek mi?
Park’ta güvenlik olmadığı için akşamları burada neredeyse in-cin top oynuyor. Sadece erkekler toplu olarak gezebiliyorlar.
Ayrıca madde bağımlıları da burayı mesken tutmuşlar. Çünkü Park bu ıssız haliyle onların arayıp da bulamadıkları bir mekân...
Neymiş efendim, Park kamera sistemi ile izleniyormuş.. İnsanlar burada taciz, tecavüz, darp ve gaspa uğradıktan sonra güvenlik kamerası olsa kaç yazar, olmasa kaç yazar. Gideni geri getirebilecek misiniz?
Önemli olan olay gerçekleşmeden gerekli önlemleri alıp anında müdahale etmek değil midir?
Park’a gündüzleri gençler, birkaç da aile geliyor. Hava kararmadan önce de burayı terk ediyorlar.
Park’ın müdavimleri ise halı sahada top oynamaya gelen çocuklar. Halı sahanın tribünlerindeki oturakların neredeyse hemen hemen hepsi kırık, yanındaki iki katlı ‘Belediye Evi’ atıl durumda ve alt katının camları kırık halde..
Kameli yelerin ve içindeki oturma banklarının çoğunun tahtaları oynamış, yana yatmış vaziyette ve oturulacak konumda değil. Kameli yelerin kimisinin içinde oturma bankları yok, Oturma banklarının da bazılarının kameli yeleri yok. Kimisinin içi kuruyemiş kabukları ve içecek ve yiyecek petleri (çöp) ile dolu.. Oysa her kameli yenin yanında çöp bidonları var.
Bu kameli yeler her sabah temizlik işçileri tarafından temizleniyor. Akşamları ise çöpten geçilmiyor.
Bazı kameli yelerin yanında zula! yerler var.
Çeşmelerin bazıları bozuk ve sürekli akıyor.
Birtakım gençler de kameli yelerde uygunsuz bir şekilde oturuyorlar, küçük çocuklara kötü örnek oluyorlar.
Eski güvenlik kulübelerine kilit vurulmuş, şimdilerde atıl durumda bekletiliyor. Depo olarak kullanılıyorlarmış...
Arıtmadan gelen ‘atık su’ yayılarak çamur halinde Çubuk Çayı’na akıyor. Bu da görüntü kirliliği yaratıyor. Bunun kontrol altına alınması gerekir.
Park’ta güvenlik olsa, yukarıda saydığım çirkin görüntüler olmazdı. Ama hemen hemen her gün aynı manzaralarla karşılaşmak mümkün.. Mademki, park kamera sistemi ile izleniyor, kötü ve çirkin manzaralara ertesi gün neden müdahale edilmiyor?
Yapacak bir şey yok. Yöneticilerimizin bir bildiği vardır herhalde.. Onlardan daha mı iyi bileceğiz?
Hani bir söz vardır;
“Cemaat ne derse desin imam bildiğini okur.”
Başımıza bir musibet mi gelmesi lazım?
Park’ta önlem almak için Allah esirgesin, ille de başımıza bir musibet gelmesi mi lazım?
Çünkü toplum olarak başımıza bir bela gelmeden önlem almayan bir zihniyete sahibiz.
Parklar atıl durumda...
Yeşil Çubuk Parkı, ilçenin merkezinde ve tek büyük mesire yeri..
İlçede 60’a yakın park var. Ama bunlarda da güvenlik yok, gerekli aydınlatma yok. vatandaşlar buralarda çevredeki binaların ışığında oturuyorlar. Bu parklarda doğru-dürüst oturacak yer yok. Çoğu bakımsız bir halde, atıl durumdalar..
Belediye 10. Sokak’taki cafe gibi, parkları da müstecirlere kiraya verse, güvenlik ve temizlikleri de (bakımları) onlar tarafından karşılanır. Vatandaşlar güven içinde buralarda oturur. Belediye’ye de bir gelir kapısı açılmış olur. Aynı zamanda gençler için bir istihdam kapısı açılmış olur. Onlarca öğrenci tatillerde burada çalışarak okul harçlığını buradan çıkartır.. Adresleri de belli olur.
Şu sıcak Yaz günlerinde; vatandaşlar akşam olunca erkenden evlerine çekiliyor. Aileler kısa bir yürüyüşle sadece Çarşı İçi’ndeki pastanelerden dondurma alıp evlerine dönüyorlar. Bazıları da (genelde erkekler) Atatürk Parkı ve Çubuk Çayı kenarındaki cafe ve çay ocaklarında oturuyorlar.
Hani Çubuk turizmde cazibe merkezi olacaktı?
“İşçinin ücretini alnının teri kurumadan veriniz”
Bu vesile ile Park’ta çalışan temizlik işçileri için de bir parantez açmak istiyorum. Hemen her gün Millet Park’ı ile diğer parkları pırıl pırıl ve tertemiz yapıyorlar. Onlara burada şükranlarımı sunuyor, teşekkürlerimi arz ediyorum
Ama Park’ın misafirleri tam tersine, onların temizlediği yerleri kirletmek için birbirleri ile adeta yarışıyorlar.
Kameli yelerde oturanlar kurallara riayet etmiyorlar. İşçilere köle gözüyle bakıyorlar. Tertemiz yerleri kirletip gidiyorlar.
Güzel bir söz vardır, “nasıl bulmak istiyorsan, öyle bırak. “ ama kim riayet edecek?
Eskiden olduğu gibi, buralarda çekirdek çitleyip kabuklarını yere atıyorlar. İçtikleri cola, fanta ve su gibi içeceklerin petlerini rast gele yerlere atıyorlar. Oysa kameli yelerin hepsinin de önünde çöp bidonları var. Çöplerini buraya atmıyorlar. Bu konuda kendilerini ikaz eden duyarlı vatandaşlara ise diklenerek, “Çöpçülerin işi ne, dünyanın parasını alıyorlar, temizlesinler. Hem size ne?” diyorlarmış.
Ama o kameliye ye sizden sonra da insanlar gelip oturacak. Belki bir gün sizde kirletilmiş bir kameliye de oturmak zorunda kalacaksınız? Üstelik buraları kirletenlerin çoğu da öğrenci... Aileler ve okullar çocuklara böyle mi eğitim ve terbiye veriyorlar?
İşçiler her türlü maddi ve manevi mağduriyete rağmen, Park içindeki yol ve kameli yelere atılan; cola, fanta ve su petleri ile izmarit, kabuk, poşet, yiyecek ambalaj ve jelatinlerini hiç sızlanmadan temizliyorlar.
Bu işçiler, Belediye ile Türkiye İş Kurumu’nun (İŞKUR) ortaklaşa olarak yaptığı proje doğrultusunda 7 aylık bir süreyi kapsayan zaman dilimi içerisinde çalışıyorlar. Asgari ücretle (949 TL.’ye) çalışıyorlar. Maaşlarını da aybaşından 10-15 gün sonra, yani çok geç alıyorlar.
Örneğin bu işçiler, Ramazan Bayramı öncesi maaşlarını alamadılar. Alsalardı, belki evlerine bir katkıları olacaktı. Ama olmadı.. Başkan’ın bundan haberi var mı?
Yüce Peygamberimiz bu hususta, “İşçinin ücretini alnının teri kurumadan veriniz” buyurmuşlardır.
Çalışan kişinin hakkını zamanında vermeyip geciktirmek onu mağdur edecektir. Çünkü keyiften çalışmaz, herkes rızkının temini için çalışıyor, evine ekmek götürmenin derdinde. Hele evde bir de çocuk varsa ve akşam olduğunda kapıyı açıp, eve dönen anne ve babasına, ‘bana ne getirdiniz” derse?
Bu hakkını, ücretini, maaşını vermediğiniz insanlar çocuğuna ne diyecek? Üstelik önlerinde bir de Bayram varsa. Ki, bayramlar, diğer günlere benzemez.
Eyyy yöneticiler çıkıp da, “biz işçilerin maaşlarını zamanında yapıp gönderiyoruz. İŞKUR maaşları bankaya geç yatırıyor” deme gibi bir lüksünüz olamaz.
Bu işlemleri takip etmek zorundasınız. Kendi maaşlarınıza gösterdiğiniz duyarlılığı onlara da göstermek zorundasınız. Maaşlarınız bir gün geç yatsa, ne yaparsınız? Kazan kaldırırsınız, değil mi? İşçiler içinde aynı şeyi yapmak zorundasınız...
Parklar hepimizin, temiz tutmalıyız...
Parkların temiz tutulması ve korunması hepimizi ilgilendirir. Ortaklaşa kullandığımız çevreyi kirletmek onlara haksızlık olur. Bu nedenle bir kimsenin başkalarının kullandığı çevreyi kirletmeye hakkı yoktur. Bu ''kendisine yapılmasını istemediğiniz bir şeyi başkalarına yapmamak'' ilkesine de ters düşer. Bu önemli bir ahlak ilkesidir.
En büyük temizliğin kirletmemek olduğunu bildiğimiz halde her nedense temizlik kuralarına özen göstermeyiz.
Sabahın erken saatlerinde sıcak yuvalarından çıkan Belediyemizin cefakâr temizlik çalışanları özenle temizledikleri parkları, cadde ve sokaklarımızı kirletmemek için hiç de bir gayret sarf etmeyiz.
Özellikle sigara tiryakilerimiz içtikleri sigara izmaritlerini atmaya özen gösterdikleri sokaklara baktığımızda ilk gözümüze çarpan çevre kirliliğinin başında gelmektedir.
Öyle bir toplumda yaşıyoruz ki, belediye başkanı, belediye zabıtası, belediye personeli ile sorunu olanların, hırsını çıkarmak için çevreyi kirlettiğine defalarca şahit oluyoruz.
Yine birtakım sorumsuz ve vurdumduymazların, “Amaaan belediyeciler ne yapıyor? İşleri ne? Orada hep yatıyorlar”. Bu ve buna benzer davranışlarda bulunarak temiz bir çevrede yaşamamak için özel uğraş verdiklerine çoğu kez şahit oluyoruz.
Belediye ve belediye de çalışanlarını sevmeyebilirsiniz. Ama onlara olan kızgınlığınızın faturasını da binlerce insandan çıkartamazsınız. Böyle bir hakkınız da yok...
Temiz bir toplumda yaşamak için herkes elinden gelen gayreti sarf etmelidir. Çevremizi temiz tutmak hepimizin görevi olmalıdır. Bilmeliyiz ki, ''temiz bir dünya temiz bir çevre'' hem kendimiz için, hem de bizden sonra gelecek nesiller için çok önemlidir.
Çevreyi kirletenleri uyarmalı ve bu kötü alışkanlıklarından vazgeçirmek için gayret göstermeliyiz. Bunu yaparken nezaket kurallarına dikkat etmeli, karşıdaki kimseyi üzmemeye özen göstermeliyiz.
Aynı zamanda kendimiz de çevre konusunda duyarlı olmalı ve bu konuda insanlara örnek olmalıyız.
Kısacası sağlıklı, mutlu, huzurlu, barış içinde yaşamak için çevremizi temiz tutmalıyız. Bunun için çevre temizliğine hem kendimiz uymalı hem de başkalarını bu konuda uyarmalıyız.
Temiz ve yaşanabilir bir Çubuk için; 7’ den 77’ye hepimiz el ele vermeliyiz...