Vakıflarımızın ve Derneklerimizin insanlığın bekası için yapmış oldukları her türlü hizmet elbette parayla ölçülemez. Zira Vakıflarımız dini ve manevi değerlerimize sahip çıkan, sosyal hayat içerisinde ki standart yaşam dengelerini sağlayan, sahip olduğumuz kültürümüzü bir sonraki nesillere aktaran, geçmişden gelecege yansıyan tarihi eserlerimizi koruyan, insanlığın bekası için akademik seviyede hizmet edecek, gelecek yönetimlerde söz sahibi olacak genç yeni nesiller yetiştirip, günümüz ihtiyaçlarına görede savaşta ve barışta hizmet eden kurumlardır.
Bu haftaki konumuzu sosyal düzenin korunmasına ayırmamdaki gayem gün içerisinde haber ajanslarında geçen bir haberden dolayıdır. Haber aynen şöyle “Sosyal düzeni korumak için faaliyet gösteren yardım amaçlı kurulan bir Vakfın düzenlemiş olduğu yardım kampanyası ve faaliyetlerinden gelen gelirlerin hepsini Somali’deki çeşitli köylerde su kuyusu açmak maksadıyla kullanacaktır” diye bir haber! Vakıfcılık sistemini destekleyen birisi olarak inanın bu habere çok sevindik.
Sosyal dengenin korunması maksadıyla şöyle bir etrafımıza baktığımızda günümüzde Vakıf ve Dernekçiliğin hızla arttığını görmekteyiz. Gelişen toplumlarda bu tip faaliyet alanları artması aynı zamanda o milletin maddi ve manevi zenginliğin artması demektir. Çok şükür bu tip kurumlar bizlerin göremediği, gidemediği yerlerdeki insanların ihtiyaçlarını karşılamak için uzanan ellerimiz, söyleyemediğimiz sözlerimiz, göremediğimiz gözlerimiz olmuşlardır.
İlk Vakıfçılık ne zaman başlamıştır? diye düşündügümüzde; Kainata rahmet diye gönderilen sevgili Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammet Mustafa’nın (s.a.v.) sosyal yaşam düzenindeki dengeleri sağlamak ve korumak maksadıyla söylediği; “Dul kadınların ve bir günlük yiyeceği olmayan fakirlerin nafakalarını kazanmaya koşan kimse Allah yolunda harb eden mücâhid gibidir." hadisi şerifinde gizlidir. O gün bugündür insanlık mücahit olma yolunda gönüllüler tarafından hiçbir karşılık gözetmeksizin aşk ve şevk ile çalışmaktadırlar. Günümüzde evlerimizde boş oturan, emekli olmuş veya vakti ve zamanı olan kadın erkek bir çok bireyler var. Vaktimizin boş kalan zamanlarını hiç olmazsa gönüllülük esasına dayanan bu hizmet kurumlarının bir köşesinde değerlendirmemizde fayda var derim. Zira ömür dediğimiz şu gelip geçici hayat bir gün sonlanacaktır. Yaşlılıgımızda geriye dönüp baktığımızda kendimize değil insanlığa hizmet edecek bir hizmetimiz olmasını yaratılışımızdan dolayı kim istemez. Bakalım Allah Zülcelal hazretleri herkese yaşlılıgı nasip edecekmi? Kısaca hizmetin en büyüğü ve en hayırlısı insanlığa yapılan hizmettir. Unutmamak lazım derim ki, kabirde yatacak çok vaktimiz olacak. Cebrail Aleyhisselam bile duasında “Ya Rabbi beni dünyaya beşer olarak göndermiş olsaydın insanlara su dağıtırdım" diye Efendimiz söylemektedir. Bu söz bile insanlığa hizmet etmenin ne derece kutsal oldugunu göstermektedir.
Hazreti Ömer (r.a.) Efendimiz bir gün Hayber arazisinden bir parça isabet eder. Hazreti Ömer (r.a) Efendimiz, Peygamber Efendimize; "Ey Allah’ın Resulü “Hayber’den bana bir arazi isabet etti. Benim şimdiye kadar ondan daha nefis bir mal elime geçmiş değil. Bana ne yapmamı emredersin” diye sorduğunda. Rahmet Peygamberi (s.a.v.) şöyle buyurDdular: “Dilersen aslını hapsedersin, onu tasadduk edersin” dediğinde Hz. Ömer (r.a) Efendimiz o araziyi tasadduk etti. Satılmaması, hibe edilmemesi, miras bırakılmaması şartını koştu ve gelirlerinin fakirlere, akrabalara, kölelere, misafirlere ve yolculara harcanmasını konusunda emir buyurdular. Böylelikle bagışa dayalı Vakıfcılık hizmetleri başlamış oldu.
Vakıf ve Derneklerimizin ana temel gayeleri yedirmek, giydirmek ve barındırmak üzerine kuruludur. Ecdadımız geçmişinde sosyal dengenin korunabilmesi için bir çok vakıf malı inşa ederek insanlığın hizmetine sunmuşlardır. Hatta bu hizmetler o kadar ileriye götürdülerki Efendimizden günümüze bir çok farklı alanda insanlığın hizmeti için Vakıflar kuruldu. Bu hizmet alanlarının bazılarını sayarsak;
-Ordunun donatılmasında hizmet vermek,
-Sosyal dengenin korunması amacıyla ihtiyaç sahiplerine standart hayat yaşama imkânlarını sağlamak,
-Gelecek nesillerin yetişmesi için burs ve eğitici öğretici faaliyetlerde bulunmak,
-Tedavisini yaptıramayan Hastaların tedavisini yaptırmak, Hastane, Sağlık ocakları kurarak bu faaliyet alanlarında hizmet etmek,
-Cami, Mescit, Köprü, Yol, Yurd, Üniversite kısaca kamu tesisleri inşa ederek bunların bakım onarım faaliyetlerinde bulunmak
-İçme suyu teminini için kuyular kazıp hat döşemek,
-Doğayı ve Çevreyi koruma
-Hayvanları korumak maksadıyla bir çok Vakıf ve Dernekler günümüzde faaliyet göstermektedir.
Günümüze kadar gelmiş olan, kısaca tarihimize ışık tutan bir çok eserer Vakıflar tarafından yapılmıştır. Büyük ecdatlarımızın Vakıflara ne kadar çok değer verdiğini, geçmişten günümüze gelen binaların mimarisiyle, zamana meydan okumalarıyla, binaların sağlamlığıyla, karşımıza çıktığını rahatlıkla görmekteyiz. Hatta Vakıfcılıgı millet olarak o kadar benimsedikki bu hizmetleri yapanlardan dualarımızı hiç bir zaman eksik etmedik.
Kanuni Sultan Süleyman Han Hazretlerinin Hicri 950 - Miladi 1543 yılındaki Vakfiyesinden alınma Vakıf Duasına bir baklalım,
VAKIF DUASI
"Her kimse ki; Vakıflarımın bekasına özen ve gelirlerinin artırılmasına itina gösterirse, bağışlayıcı olan Allahu Teâlâ'nın huzurunda ameli güzel ve makbul olup, mükâfatı sayılamayacak kadar çok olsun, dünya üzüntülerinden korunsun ve muhafaza edilsin"
Ne diyelim gayret bizden yardım Yüceler Yücesinden