ÜMİTLE YAŞAMAK

Abdurrahim Somuncu (Emekli Müftü)

                                    

Ümitle yaşamak, insanı hayata, yaşamaya, bağlar. Ümitsiz insan, yaşamından zevk alamaz. İnsana yakışan iyiyi güzeli düşünmek,  doğru olanı yapmak, yarınlarına güvenle bakmaktır.  Çalışmadan sebeplerine başvurmadan sadece kuru ümitle de, elbette bir şey elde edilmez

. Hz.Ömer (r.a) ın dediği gibi “gökten ne altın yağar nede gümüş” öyle ise bize düşen görev çalışmaktır. Sırtında yaşadığımız dünya bile, saniye şaşmadan hareket ediyor. Ümitsizlik İslam dininde “küfür” sayılmaktadır. kur’an-ı kerim Yusuf süresi ayet 67 de “...kâfirler topluluğundan başkası Allahın rahmetinden ümit kesmezler” buyrulmaktadır.                                                          

               Mevlana Celaleddini Rumi İslam dininde ümitsizliğe yer olmadığına dair, şu mısralarında ne güzel açıklamışlardır.                                               

İster kâfir, ister mecusi, ister puta tapan ol yine gel,
Bizim dergâhımız, ümitsizlik dergâhı değildir,
Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel...”

      Bir insan günah kar ise, günahı nekadar çok olsa da, ümitsizliğe, yer vermemelidir. Çünkü kur’an-ı kerim zümer süresi ayet 53 “Deki: kendi nefisleri aleyhine, haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok affedendir.” Buyrulmaktadır. Bu ayette Allah’ın kullarına karşı sonsuz rahmet ve muhabbetinin olduguğu ifade edilmektedir. O nun rahmeti her şey-i kuşatmıştır. Her insan bu ilahi rahmetten istifade ede bilir.”Allah’ın rahmetin den ümit kesmeyin” demek, günahı işleme ye devam edin demek değildir. Bundan maksat, en günahkâr insanların bile tövbelerinin kabul edile bileceğini bildirmektir. Dolaysıyla bir an evvel, kötülülüklerden vaz geçip Allah’a dönmelerini teşvik etmektir.  

 

           Kişinin ümit ettiği, şeylerin olmaması veya elde  edememesi halinde pişmanlığa nedamete, işi bırakmamak gerekir. “Pişman olmayı kendine âdet edinirsen boyuna, pişman olur durursun! Nihayet bu pişmanlığa da daha ziyade pişmanlık oluşturursun! Ömrünün yarısı perişanlıkla geçer, öbür yarısı da pişmanlıkla heder olur gider! Bu fikri, bu pişmanlığı terk et de, daha iyi bir hâl, daha iyi bir dost ve daha iyi bir iş   ara!”

 Yakup (a.s) oğlu Yusuf’u diğer çocuklarından çok severdi, kardeşleri, bu sevgiyi, çekemediler, hased ettiler. Kardeşleri Yusuf’u sahraya götürdüler, orada bulunan bir kuyuya attılar. Sonunda, bir av hayvanının kanını Yusuf’un gömleğine sürdüler. Babalarına gelip kardeşimizi kurt yedi dediler. Yoldan geçen kervanda, kuyudan su almak, maksadıyla kuyunun başına geldiklerinde, kuyuda, Yusufu gördüler mısırda köle olarak sattılar. Zamanla, mısırda devletin maliye bakanı oldu.
Yakup (a.s) oğlunun ölmediğine ve sağ olduğu, ümidini taşıdı ve bu ümitlede yaşadı, sonunda, oğlu Yusuf (a.s) ma kavuştu.                                                        

      Ümitsizlik, insanı başarırsızlığa götürür. Yapılması istenen bir işe, gereken tetbirini aldıktan sonra güvenle ve ümitle başlamaktır. Atalarımız ne demiş “Bir işe girmezden önce çıkacağını düşün” demişler. Bu sözün Arapçası da “Kaddimülhuruce kabledduhul “ dur. Tarlanı sür, bir daha sür, tohumunu, gübreni at, ondan sonra Allahtan bereketini bekle ve ümidini kesme. Bitirecekte O, bitirmeyecekte yine O.

 

      Günahkâr olan insan, ben şu kadar günah işledim buda afv olurmu? Diye ümit sizliğe düşmemeli. Yine çok sevaplı işler yaptım ben cennetliğim, diye de her şeyini güvene bağlamamalı. Bunun orta yolu olan ümitle korku arası yaşamaktır. Bunun biraz daha açık anlamı yaratıcının yasaklarından uzak kalmak ve ibadetlerimizi şartlarına uygun olarak yapmaktır. Hicr süresi ayet 49–50 de şöyle açıklanmaktadır “(Rasülüm) kullarıma benim çok bağışlayıcı ve pek esirgeyici olduğumu haber ver. Benim azabımın elem verici olduğunu da bildir.” Buyrulmaktadır. Bu ayetlerden de anlaşılıyor ki! Bize düşen görev, ümitle korku, arasında yaşamaktır. Allah’a emanet olunuz.