TV spikerliği maceranız nasıl başladı?
1997 senesi... 28 Şubat süreci günleriydi. O dönemlerde "kesintisiz temel eğitim" tartışmaları yaşanıyordu. Bir yandan da "imam hatip liseleri" eylemleri devam ediyordu. 1997'de TV8 açılınca, ana haber spikeri olarak işe başladım. Başlangıçta eylemleri izleyip, haberlerini de yapıyordum. Hatta Sultanbeyli'deki bir eylemi görüntülerken olay yerinde yaralandım. Daha sonra oyunculuk deneyimim oldu bazı dizilerde. Ama habercilik ağır bastı.
Kapanmaya karar vermeniz nasıl oldu?
Ailemin bir dönüşü oldu. Ben çok açık giyinen bir insanken, insanlara ön yargılı bakıyordum. "Onlar aşık olamaz, eğlenemez" diye düşünüyordum. Farklı düşündüğüm, ateizme kaydığım zamanlar da oldu. Ve bu dönemden sonra, "bir dönüş" oldu.
Başınızı kapama kararı almanızı tetikleyen sebep neydi?
Ailem, her aile gibi normal yaşıyorken, ağabeyimin eşi namaz kılmaya başladı. Ben ilk önce çok ürktüm, "değişecekler" diye düşündüm, ama zamanla gördüm ki değişmediler, hatta daha da iyi oldular. Onların değişmediklerini görünce, ben de etkilendim. Kur-an'ı Kerim'i gördükten sonra incelemek istedim ve çok etkilendim.
Türban simge olduğu için kurban oluyorsun
Neydi sizi etkileyen?
Sanki birçok cümlede beni anlatıyordu. "İnsanlar vardır, başlarına bir bela gelince, "Allah'ım hiçbir şey istemiyorum, yeter ki şu beladan kurtulayım' der, sonra da eski yaşantılarına geri dönerler. Bu cümle sanki beni tarif ediyor gibiydi. Örtünmeyi tercih ettiğimde, 23 yaşındaydım. Ne için yaşadığımı sorgulamaya başladım. Amaç neydi? Başımı kapama kararı aldığımda, TV8'deki haber spikerliğinden yeni ayrılmıştım.
Bu kararın kariyerinizi nasıl etkileyeceğini düşündünüz mü?
Çok düşündüm. Toplumda hep bir önyargı var. Türbanı taktığın zaman sen sanki her şeyini kaybetmiş gibisin... Başımı örttükten sonra, ilk hafta evimden karşı caddeye bile geçemedim. İnsanlar benim tarikata girdiğimi, delirdiğimi düşündü.
Ailenizin bu kararınıza tepkisi ne oldu?
Ailem sayesinde ben bu kararı aldım. Annem, beni işin en başında "Bir anda böyle bir karar alıp, sonra toplum bakısına dayanamayabilirsin, biraz daha düşün" diyerek uyardı. Benim için çok kolay değildi. Tamamen kabuk değiştiriyorsunuz. Bu taraftan hiçbir basın mensubunu tanımıyordum. Birtakım medya sana önyargılı bakıyor. Muhafazakâr medyaya baktığında ise, onların da kaygılarından dolayı asla sana yer vermediklerini görüyorsun.
Türbanlı hayata adapte olmanız ne kadar sürdü?
Bir yıl kendimi toplama sürecim sürdü. Bir süre sonra, bir haberci olarak boş duramıyorsunuz. O yıllarda bana birçok sunuculuk teklifi geliyordu. Ama ben illa ki "haber" derdim. Tekrar haber spikerliği yapmak istedim. Fakat 2 taraftan da baskı vardı. Bir yandan, "Bunlar irticacı, türbanlı spiker çıkaracaklar" denileceği ve simge olarak görüldüğü için "kurban" oluyorsunuz. "Türbanlı" olarak ekrana çıkabileceğiniz kanallar da, ekranlarında denge kurmak adına sana yer vermiyor. Bu kez çaresiz kalıyorsunuz.
Niçin çaresiz kaldığınızı düşünüyorsunuz?
Ben neden CNN Türk ve NTV'de haber spikeri olarak çalışamıyorum? Halbuki, şu anda kendimi haber tarzı olarak en yakın hissettiğim kanallar onlar. Ama ben oralarda olamıyorum. Tek suçum başörtülü olmak.
Türbanlı bir gazeteci, nasıl zorluklarla karşılaşıyor?
Türkiye'de örtülü bir gazetecinin neler yaşayabileceğini tahmin ediyordum. Zorlukları göze aldım. Ama bunları yaşarken tabii ki kolay olmuyor. Diyorsun ki, "Sadece benim türbanım mı haber spikeri olmama engel?"
Ulusal bir haber kanalında spikerlik hayaliniz var mı?
Benim NTV'de, ya da CNN Türk'te haber spikeri olmama izin vermek istemiyorlar. Aslında benim sizle ya da sizin benle bir sorununuz yok. Sorunu körükleyen bazı insanlar var. Ben bunu 3 aşamada görüyorum. Birincisi, bilerek bu sorunu yapanlar, ikincisi bunu bir sorun zannedip o şekilde hareket etmeye çalışan insanlar. Bir de kendini tamamen bu sorunlar yüzünden geri çekmiş ve sürekli inancını saklayan insanlar. Ben Türkiye'de böyle bir gruplaşma olduğuna inanıyorum.
Bu sadece benim sıkıntım değil
1997 senesinde toplumda bir gerginlik söz konusuydu. Şimdi muhafazakâr bir iktidar ve eşi türbanlı Cumhurbaşkanı var Köşk'te. Bu duruma bakınca hâlâ "ayrımcılığa" mı uğradığınızı düşünüyorsunuz?
Hayır, bu bana özel bir sıkıntı değil. Sadece ben biraz medya önünde olduğumdan dikkat çekiyorum. Benimle aynı düşüncede olan erkekler neden üniversiteye girebiliyor veya spikerlik yapabiliyor? Ama ben aynı durumda değilim. Çünkü başım kapalı.
Fakat uzun bir süre türbanlı olarak spikerlik yaptınız...
Yaklaşık 3 senedir Hilal TV'de "türbanlı" olarak çalışıyordum. Ve türbanım asla problem olmadı. Ayrıca, ekrana başı açık bir konuk getirdiğimde de problem olmadı. Fakat daha sonra Hilal TV ile iş ilkesi olarak anlaşamadığımdan ayrıldım.
Sorun neydi?
Biz Hilal TV'de, tabii ki ulusal kanallardaki gibi bir haber ekibine sahip değildik. Sabah 6'dan gece 12'ye kadar bir mesaimiz oluyordu. Böyle bir yıpranma içerisindeydik. Eşim Feridun Bey'le birlikte dostça yolları ayırdık.
Ben sadece mücadele etmeye çalışıyorum
Ekrana türbanıyla çıkmak isteyen spikerleri temsil ediyor musunuz?
Ben bir temsilci olarak gördüğümü söylersem yanlış olur. Ama önayak olmak bağlamında, yanımda çalışan asistanlarımın hepsini mutlaka ekrana çıkarıyordum.
Bugün neden türbanlı haber spikeri yok?
Şu an Türkiye'de yetişmiş bir "türbanlı haber spikeri" yok. Bir tek ben varım. Bu çok da ayrıcalıklı bir şey değil. Ben sadece mücadele etmeye çalışıyorum.
Daha ne kadar mücadele vereceksiniz?
Bilemiyorum. Neticede hepimiz insanız. Siz de meslek hayatınızda bir gün "Artık bu meslekten sıkıldım" diyebilirsiniz. Bunlar varken bir de üstüne üstlük "arada sıkışmışsın" ve senin gibi sıkışan bir sürü insan var. Ve hiçbir tarafta olamıyorsun.
Türkiye'nin tek türbanlı haber spikeri olarak anılmak nasıl bir duygu?
Tek kalmak güzel değil. Zaten daha önceden haberciydim ve ekrana çıkıyordum. Sonradan başımı kapatarak spikerliğe devam ettim. Ancak, şu anda baş örtülü muhabirlik yapan arkadaşların hiçbiri bu kariyeri hedeflemiyor. Çünkü ekrana çıkarılmayacaklarını biliyorlar.
Bu konu sizce bu kadar önemli mi?
Bence önemli. Çünkü bugün irtica yaygaraları koparılıyor, bir yer yıkıldığında direkt olarak o insanların inancı sorgulanıyor. Biz neden hâlâ bunu tartışıyoruz? Neden Türkiye'de şu anda Ergenekon ve kapatma davası konularının dışına çıkamıyoruz?
Türkiye bu davalarla oyalanıyor mu?
Şu an AKP'ye açılan kapatma davasının Türkiye'ye neler kaybettirdiğini hepimiz biliyoruz. Benim AKP'nin beğendiğim kadar eleştirdiğim yönleri de var.
"Atatürk'ü sevmiyorum" diyen baş örtülü hanımefendiyi programınıza çıkarmışsınız. Peki siz Atatürk'ü seviyor musunuz?
Atatürk'ü sevip sevmemem bu ülkede neyi değiştirecek? Ya da Atatürk hayatta olsaydı, şu an türbanımla yine bu sorunları yaşar mıydım? "Atatürkçülük" adı altında halkına eziyet edilen bir Atatürk, bunlara izin verir miydi? Gerçekten "Atatürkçülük" olsaydı, insanlar baş örtülü-baş örtüsüz ayrımı yapmazdı.
Atatürk'ün ilkelerini benimsemiyor musunuz?
Benim Atatürk'ün ilkeleriyle değil, adı kullanılarak malzeme yapılmasıyla ilgili bir sorunum var.
Peki sizin laiklik görüşünüz nasıl?
Ülkemizde gerçekten laiklik olsaydı, benim inanacağım en büyük sistem "laiklik" olurdu. Her inanca eşit mesafede davranılması laikliğin en büyük özelliğidir.
CHP bize daha sıcak
Arzu Erdoğral'ın eşiyle Kanal 7'de çalıştıkları dönemde tanışmış. Altı ay içerisinde de evlenmişler. Feridun Erdoğral da haber spikeri. İçinde bulundukları durum karşısında siyasi partilerin arasından bir tek CHP'nin kendileriyle ilgilendiğini anlatıyor ve şunları söylüyor: "AKP'den de çok milletvekili tanıdığımız var. Ama AKP'nin bize hiçbir faydası olmuyor. CHP'den görüştüğümüz bazı insanlar, bizi çok daha sıcak karşıladı. Hatta işsiz kalmamız konusunda "Ne yapabilirim, ne edebilirim" diyerek halimizi hatırımızı sordu. Hemen bizi Baki Özilhan'a havale etti. Sağolsun, Baki Bey de bizle ilgilendi.
Kimsenin arka bahçesi değilim
Erdoğral, internette yayınlanan bir yazısında; 'Yıllardır sömürülüyoruz, ben Doğu Perinçek kadar dişliyim, kimsenin de arka bahçesi değilim' cümlesi yer alıyor. Bu cümleyle ne anlatmak istediğini şöyle açıklıyor: "Ergenekon örgütü ile ilgili bir sürü iddia var. Ve bu örgütün yaptıklarını bir Türk vatandaşı olarak kabul etmem mümkün değil. Çünkü yasadışı. 'Doğu Perinçek kadar dişliyim' derken, Ergenekon meseleleri çıkmadan önce Perinçek'in bazı atılımlarını önemsediğimi kastediyordum. Bir insanın fikrini kabul edersin ya da etmezsin. Ama onun atılımları senin için önemli olabilir. Perinçek, mücadeleci bir insan. "Dişliyim" derken de, Ergenekon davasından önceki mücadeleci yönünü kast ediyordum. "Kimsenin arka bahçesi değilim" derken de, bugün AKP'nin, Saadet Partisi'nin, ya da başka bir partinin "Ben türbanlıyım" diye sürekli arkamızda alkış tuttuklarını sanmanız yanlış olur. Ama siyasi partiler "Bu nasılsa benim arka bahçem", deyip hiçbir sorunumu dinlemiyor. Ama kim benim sorunumu çözerse, oyum ona olur. Ben kimsenin arka bahçesi değilim, ben Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım. Güzel bir şey yaparsa desteklerim, yapmazsa desteklemem. "
Kaynak:vatan